Güncel

HBDH’tan Sivas’ın 32. yıldönümünde açıklama

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Komitesi, Sivas katliamının 32. yılına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

“Sivas Madımak katliamının üzerinden tam 32 yıl geçti. Katliamın ateşi, Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında bugün hala tüm yakıcılığıyla sürmektedir. Sivas Madımak’ta 33 insan, devrimci, aydın, sanatçı diri diri yakılarak katledildi. 2 Temmuz’a giden birkaç günlük süreç içerisinde gelişen her şey, açıkça örgütlenecek katliamın provalarıydı. Bu birkaç günde Sivas’ta akan zaman ve yaşam, bizzat faşist TC devleti ve onun Özel Harp Dairesi tarafından organize edilip örgütlenmiştir. Önden hazırlanan kaldırım taşları, kiremitler, bildiriler, gazete manşetleri, benzin bidonları ve yıkılıp boynuna ip geçirilerek Sivas sokaklarında dolaştırılan Pir Sultan heykeli; tüm bunlar, katliamın doğrudan, her ayrıntısıyla devlet aklının bir ürünü olduğunu göstergesidir.”  sözlerine yer verilen açıklamada Sivas Madımak katliamının failinin; yerel-merkezi, sivil-askeri, düzenin siyasi partileri ve DYP-SHP koalisyon iktidarı, ezcümle tüm kurum ve kuruluşlarıyla bizzat faşist TC devleti olduğu bu kontrgerilla eyleminin, faşist, dinci ve gerici çeteler eliyle gerçekleştirildiği, Sivas Madımak Katliamının, devlet tarafından gerçekleştirilen katliam politikalarında sürekliliğin bir halkasını ifade ettiği,  Maraş, Çorum, Malatya gibi bölgelerde Alevilere yönelik katliam ve pogromlar serisinin bir uzantısı olduğu ifade edildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Hedef, asıl olarak Kürdistan’da yükselen devrimci mücadeleyle Türkiye devrimci güçlerinin ortak mücadelesini engellemekti.”

“90’lar, Türkiye’de yükselen devrimci mücadele ile Kürdistan’da yükselen gerilla hareketi ve serhildanlar karşısında faşist TC devletinin ‘Topyekün Savaş Stratejisi’nin devreye koyduğu, kontrgerilla ve özel savaş operasyonlarıyla bunu yürüttüğü kanlı bir sürecin başlangıcıdır. Özel Harp Dairesi komutasında JİTEM, Hizbullah gibi kontrgerilla-paramiliter çeteler, Kürdistan ve Türkiye’de sınırsız yetkiyle binlerce cinayet işledi. Kürdistan’da ilk köy boşaltmaları 90’ların başında devreye sokuldu; binlerce köy ve mezra yakılıp yıkıldı. 1993 senesinde ise kontrgerilla katliam ve cinayetleri zirveye çıktı.

Ve bütün bu sürecin sonunda 2 Temmuz 1993’de Sivas katliamı gerçekleştirildi. Sivas katliamı ile hedef, asıl olarak Kürdistan’da yükselen devrimci mücadeleyle Türkiye devrimci güçlerinin ortak mücadelesini engellemekti. Aynı zamanda Türk-Kürt tüm Alevilere, Kürt mücadelesine yaklaşmaya kalkışırlarsa göze almaları gereken bedelleri göstermekti. Alevilere devrimci ve sosyalist güçlerden uzak durun mesajı vermekti. Yine, Alevi halkının kendi inançları doğrultusunda gerçekleştirdikleri kolektif ritüel, anma ve ibadetlerinin bir daha yapılmaması ve Aleviliğin, Alevilik kültürünün bölgeden silinmesi yönünde bir adımdı.

“Sivas Madımak katliamının ateşi, 19 Aralık, Suruç, Ankara, Sur-Cizre bodrumları ve Suriye’de Lazkiye-Tartus’ta yanan ateştir. Katliam ayininin failleri ortaktır. Bugün Suriye’de gerçekleştirilen Arap Alevi katliamlarının faili dahi faşist, soykırımcı TC devleti ve onun örgütlediği paramiliter dinci çetelerdir. Bu katliamların arasında bir süreklilik ve bağ vardır. Dün Sivas’ta yakanların savunuculuğunu yapanlar bugün AKP’nin milletvekilleri, bakanları, başkanları, memurlarıdır. Dün Sivas katliamının organizatörleri, savunucuları ve bilfiil gerçekleştirenleri olan Tansu Çiller, Meral Akşener, Mehmet Ağar, Ünal Erkan, İbrahim Şahin, Alaaddin Çakıcı, Korkut Eken, Doğu Perinçek vb. bugün çok daha kararlı bir şekilde birleşerek AKP-MHP faşist iktidarının bir parçası ve uzantısı durumundadır.

“Faşist devletin katliamlar tarihinin hesabı, ancak bu şekilde sorulabilir.”
“TC devleti dün olduğu gibi bugün de, Alevileri ve Alevi inancını yok saymakta, Alevilerin en doğal haklarını ve taleplerini kabul etmemekte, asimilasyon politikalarını sürdürmektedir. Alevilerle birlikte, başta Kürt ulusu olmak üzere farklı ulus, azınlık ve inançlara karşı da aynı inkar, asimilasyon ve kıyım politikalarını sürdürmektedir. Tam da bu sebeple, ezilen ulus ve inançlardan halkların birleşik mücadelesi, yakıcı bir ihtiyaç olarak karşımızda durmaktadır. Faşist TC devletinin her türlü inkar ve katliamlarına, baskı ve sömürü politikalarına karşı; işçi sınıfı ve emekçilerin, Kürt halkının, ezilen ve yok sayılan tüm halkların, Alevilerin, gençliğin, kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin mücadelesini birleştirmek ve birleşik devrim mücadelesini yükseltmek günün görevidir. Faşist devletin katliamlar tarihinin hesabı, ancak bu şekilde sorulabilir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu