
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), Haziran 2025’e dair iş cinayetleri raporunu yayımladı. Rapora göre, ay boyunca en az 164 işçi yaşamını yitirdi. 2025 yılının ilk altı ayında hayatını kaybeden işçi sayısı ise 961’e ulaştı.
Raporda, iş cinayetlerinin büyük bölümünün inşaat, tarım, taşımacılık ve belediye gibi güvencesiz çalışmanın yaygın olduğu işkollarında yaşandığına dikkat çekildi. En çok iş cinayeti inşaat sektöründe meydana gelirken; sanayi, hizmet ve tarım işkolları da yüksek can kayıplarının yaşandığı alanlar oldu. Ölüm nedenleri arasında yüksekten düşme, trafik kazaları, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi gibi hastalıklar, ezilme ve göçükler ön plana çıktı.
Haziran ayında yaşanan iş cinayetlerinin yüzde 67’si ulusal basına yansırken, yüzde 33’ü ise işçilerin mesai arkadaşları, yakınları, işyeri hekimleri, sendikalar ve yerel basın aracılığıyla öğrenilebildi. Raporda, işçi ölümlerinin en çok yaşandığı iller arasında İstanbul, Antalya, Manisa, Erzurum, Balıkesir ve Diyarbakır gibi şehirler öne çıktı.
En az dört çocuk işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği belirtilen raporda, bu çocuklardan üçünün tarım işçisi olduğu, birinin ise meslek lisesinde staj yapan bir öğrenci olduğu ifade edildi. Kadın işçi cinayetleri ise tarım, sağlık, temizlik ve hizmet sektörlerinde yoğunlaştı. Hayatını kaybeden işçilerden beşi göçmendi: Dördü Suriyeli, biri ise Afganistanlıydı. Göçmen işçiler genellikle tarım, maden, gıda ve inşaat sektörlerinde çalışıyordu.
Sendikalı işçilerin yalnızca üç kişiyle sınırlı kalması, çalışma yaşamındaki örgütsüzlüğün boyutlarını da gözler önüne serdi. İş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin yüzde 98’inden fazlası herhangi bir sendikaya üye değildi.
Raporda, yaşlı ve emekli olduğu halde geçinemediği için çalışmak zorunda kalan işçi cinayetlerine de dikkat çekti. 75 yaşındaki telsizci Zeki Aldemir, 71 yaşındaki inşaat işçisi Selami Şimşek, 67 yaşındaki gece bekçisi Abdullah Çolak ve 66 yaşındaki orman işçisi Latif Usta, güvencesiz çalışmanın en görünür örnekleri olarak yaşamlarını yitirdi.
Kadın işçilerin ölümü ise çoğunlukla görünmeyen emeğin sonuçları olarak kayıtlara geçti. Günübirlik temizlik işlerine giden Sedef Ateş ve Havane, cam silerken ve havuza düşerek hayatlarını kaybetti. Balıkesir’de bir gıda fabrikasında çalışan Betül Dilek elektrik akımına kapılarak, Kütahya Şehir Hastanesi’nde görev yapan güvenlik görevlisi M.D. ise mobbing ve ödenmeyen maaşlar nedeniyle intihar ederek yaşamını yitirdi.
Çocuk işçiliğin ağır bilançosu ise raporun en çarpıcı bölümlerinden biriydi. 14 yaşındaki Suriyeli tarım işçisi Davut Bozan, serinlemek için girdiği barajda boğulurken; 16 yaşındaki Yusuf Akdeniz devrilen traktörün altında kaldı. 17 yaşındaki Ahmet Ay sulama havuzuna düşerek, 16 yaşındaki stajyer öğrenci Turhan Karabulut ise bir traktörün hidrolik koluna sıkışarak can verdi.
İSİG Meclisi, raporunun sonunda “Yaşamak için Direnİşçi” çağrısıyla işçi sınıfını örgütlenmeye, eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesinde birleşmeye çağırdı. Raporda, “İş cinayetleri kader değildir. Bu ölümler engellenebilir. Bunun yolu örgütlenmeden, sendikalaşmadan ve işçi sağlığı politikalarının hayata geçirilmesinden geçiyor” vurgusu yapıldı.