GüncelKültür&Sanat

Kitap Tanıtımı | Kültürel Mirasın Yok Edilmesinde Medya Çerçeveleri: Artsakh ve Gazze Üzerine Haber Anlatıları – Mischa Geracoulis

"Geçmişte Ermenileri ve Filistinlileri vuran her felakette olduğu gibi, kültürel miras da yok edildi. 2023’ten bu yana yaşanan son şiddet dalgası da bir istisna değil."

Batılı medya, güçlü devlet aktörlerinin desteğiyle, iki halkın şiddet ve yerinden edilme deneyimlerini fiilen görmezden gelerek soykırımı meşrulaştırıyor. Yeni bir kitap, sömürgeleştirmenin tarihini ve Artsakh ile Gazze Şeridi’ndeki çatışmalar arasındaki güncel paralellikleri inceliyor. Daha fazla can kaybını ve kültürel mirasın silinmesini önlemek için, dar görüşlü, yanlış bilgilendirilmiş ve tehlikeli haber anlatılarına karşı farkındalık ve eylem gerekiyor.

Medya bize yalnızca işgaller, savaşlar ve soykırımlar gibi siyasi olayları ve bunlar sırasında kültürel mirasa ne olduğunu anlatmaz — aynı zamanda bu olaylar hakkında ne düşünmemiz gerektiğini de söyler. Bu fikir, insan hakları gazetecisi ve Project Censored’ın Yönetici Editörü olan Mischa Geracoulis’in, The Markaz Review’da da editör ve yazar olarak katkıda bulunduğu Kültürel Mirasın Yok Edilmesinde Medya Çerçeveleri adlı kitabının merkezinde yer alıyor.

Geracoulis’in incelediği iki vaka onun için derin bir kişisel anlam taşıyor: Kendisi Ermeni kökenli ve Filistin davası da kalbine yakın. Artsakh ve Gazze Şeridi’ni yan yana ele alışı, bu iki bölgeye uygulanan sömürgeci şiddetin — sadece halka değil, kültüre de yönelik — temel bağlantılarını açığa çıkarıyor. Hem Artsakh’ta hem de Gazze’de kültürel mirasın bu şekilde yok edilmesi, güçlü medya platformları tarafından sıklıkla göz ardı ediliyor ve kültürün en güçlü savunucuları olduğunu iddia edenler tarafından görmezden geliniyor.

Ermeniler ve Filistinliler kadar tarihleri birbirine paralel olan ulus azdır. Ermenistan’ın 4. yüzyılda Hristiyanlığı kabul etmesinin ardından Kudüs, kutsal bir yer, hac yolu ve manastır topluluklarının merkezi hâline geldi. Boris Adjemian’ın yeniden yayımlanan Kralın Bando Takımı adlı eserinde anlattığı gibi, Filistin yüzyıllar boyunca Ermenilerin dünyayı keşfettiği bir geçit olmuştu — Kudüs’teki Etiyopyalı keşişlerle yüzyıllarca süren dostane temaslar, Ermeni diasporasına Etiyopya İmparatoru’nun sarayında ayrıcalıklı bir konum kazandırmıştı.

20. yüzyılın başlarında Filistin, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun uyguladığı ve Geracoulis’in “Türk etno-devletinin önünü açmak için” gerçekleştirildiğini yazdığı soykırımdan kaçan binlerce Ermeni için bir sığınak hâline geldi. 1,5 milyon Ermeni öldürüldü, Güneydoğu Türkiye’deki — Ermenilerin “Batı Ermenistan” olarak adlandırdığı — köyler haritadan silindi. 1948’de ve sonrasında İsrail güçlerinin Filistin’i etnik temizliğe tabi tutmasıyla binlerce Ermeni, tahminen 750.000 Arap Filistinliyle birlikte ikinci kez mülteci oldu. Geracoulis, İsrail’in “Nakba inkârcılığının”, Türkiye Cumhuriyeti’nin eski Ermeni nüfusu hakkındaki kurgu söylemine “ürkütücü biçimde benzediğini” belirtiyor.

Bugün Ermeni Filistinliler en çok Kudüs’ün Ermeni Mahallesi ile özdeşleştirilir; burada 1.000–2.000 kişi, İsrailli yerleşimcilerin toprak gaspına rağmen yaşamını sürdürmektedir. Ancak Ermeni varlığı tüm Filistin’e yayılmış durumda. Yakın zamanda Ramallah’taki tarihi Hristiyan mezarlığını ziyaret ettiğimde, özellikle soykırım döneminden kalma çok sayıda Ermeni-Filistinli mezar taşı dikkatimi çekti. Bunlardan biri, Arapça ve Ermenice yazıtlarla, eczacı Hagop Hagopian (1853–1936) ve muhtemelen oğlu Vahan Hagopian’ı (1890–1962) anıyordu. Hagop’un ölümünden yaklaşık 90 yıl sonra — Filistin Arap Ayaklanması’nın başladığı yıl — hem anavatanı hem de sığındığı topraklar hâlâ acı içinde.

Geracoulis, 2023’ten itibaren Artsakh ve Gazze’deki özel durumlara odaklanıyor. Artsakh (Dağlık Karabağ), iki bin yıldır yerli bir Ermeni nüfusa sahipti; ancak Sovyet sınır çizimleri bu 3.170 km²’lik bölgeyi Azerbaycan’a verdi. 1980’lerin sonlarından bu yana Azerbaycan — hem Türkiye’nin hem de petrol ve silah ticareti yaptığı İsrail’in yakın müttefiki olarak — Artsakh’a tekrar tekrar saldırılar düzenledi. Eylül 2023’te on aylık bir ablukanın ardından yapılan Azeri saldırısı, 120.000 kişilik tüm Ermeni nüfusun sürülmesine yol açtı. Günler sonra İsrail, iki yıldır süren ve 2025 Eylül’ü itibarıyla 62.000’den fazla, çoğu sivil Filistinlinin ölümüne neden olan Gazze saldırısını başlattı. Geracoulis’in aktardığı aktivist Arshak Makichyan’a göre, Azerbaycan’ın cezasız kalması İsrail’i cesaretlendirdi: “Bu vahşetler ve sonrasındaki cezasızlık birbirini besliyor.”

Geçmişte Ermenileri ve Filistinlileri vuran her felakette olduğu gibi, kültürel miras da yok edildi. 2023’ten bu yana yaşanan son şiddet dalgası da bir istisna değil. Bu, savaşın yan ürünü değil; soykırımın bilinçli bir stratejisidir. Geracoulis’in yerinde tespitiyle: “Hedef alınan bir grubun kültürel mirasının ortadan kaldırılması, o grubun varlığına dair kanıtı da yok eder ve gerçeği çarpıtır.” Azerbaycan’ın kadim kiliseleri ve binlerce haçı (haçkar) yok etmesi, İsrail’in Gazze’deki tarihi cami ve kütüphaneleri bombalaması gibi, Ermenileri ve Filistinlileri hem geçmişten hem bugünden silmeyi amaçlamaktadır.

Geracoulis’in çalışmasının başlığının da ima ettiği gibi, yazarın öncelikli kaygısı, Artsakh ve Gazze’de yaşanan kültürel yıkımın medya tarafından tam kapsamıyla haberleştirilmemesi. “Resmî hükümet söylemlerini yalnızca tekrarlayan” ve Azeri, Türk ve İsrail lobilerinin etkisinde kalan stenografik gazetecilik, bu yetersizliğin başlıca nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. Geracoulis ayrıca kültürden sorumlu BM kurumu UNESCO’yu da eleştiriyor; örgütün Azerbaycan’daki Aliyev hanedanı ile olan yakın ilişkilerinin, Ermeni mirasını koruma konusundaki ataletine yol açtığını belirtiyor. UNESCO, Gazze’de zarar gören kültürel miras alanlarını belgelediğini açıklasa da, bu barbarlığı durdurma konusunda tamamen etkisiz kalmış durumda.

Ermenistan ve Filistin’deki kültürel yıkım o kadar büyük ki, Geracoulis’in kısa kitabı konunun yalnızca yüzeyine değinebiliyor. Media Framing, kültürel mirasın tanımı, soykırımlar sırasında yok edilmesi ve medyanın bu yok oluşa karşı ahlaki sorumluluğu gibi kavramlara yalnızca bir genel bakış sunabiliyor. Ancak bugün tam da böyle bir giriş kitabına ihtiyaç var. Azerbaycan, Artsakh’taki Ermeni mirasını hızla silmeye devam ediyor; Stepanakert gibi şehirlerde Azeri nüfusun yerleştirilmesiyle birlikte kültürel harita değiştiriliyor. Gazze’de ise ateşkes söylentileri havada kalıyor; hiçbir Batılı ülke ya da uluslararası kuruluş İsrail’e soykırımı durdurması için yeterli baskı yapmıyor. Geracoulis’in eseri, bu vahşetleri durdurmak için acil bir eylem çağrısı niteliğinde. Bu suçları daha kapsamlı biçimde belgeleyip failleri hesap vermeye çağırmaksa diğer araştırmacı, gazeteci ve hukukçulara düşüyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu