GençlikGüncel

ÖZEL HABER | Koç Üniversitesi öğrencilerine soruşturma: “Bu bir cadı avı”

Koç Üniversitesi’nde Bahar Şenliği sırasında gerçekleştirilen bazı eylemler gerekçesiyle sekiz öğrenci hakkında disiplin soruşturması başlatıldı.

Koç Üniversitesi’nde Bahar Şenliği sırasında gerçekleştirilen bazı eylemler gerekçesiyle sekiz öğrenci hakkında disiplin soruşturması başlatıldı. Üniversite yönetimi, Coca-Cola ve Popeyes stantlarına yazılan “Katil İsrail” ve “İşbirlikçi” ifadeleri, Gezi Direnişi’nin 12. yılı anısına boyanan gökkuşağı merdivenleri ile bu merdivenleri kapatmak için çekilen brandanın yırtılmasını soruşturma gerekçeleri arasında gösterdi. Öğrenciler ise bu süreci ifade özgürlüğüne ve politik kimliklere karşı yürütülen sistematik bir baskı olarak değerlendiriyor.

Disiplin sürecinin merkezinde yer alan eylemlerden biri, kampüs içinde öğrencilerin yoğun kullandığı bir merdivenin gökkuşağı renklerine boyanması. Bu eylem, Onur Ayı kapsamında birçok üniversitenin katılımıyla düzenlenen kolektif bir etkinliğin parçasıydı. Ancak eylemin hemen ardından merdiven, barikatlarla çevrilerek öğrencilerin kullanımına kapatıldı.

Yönetim daha sonra merdivenlerin üzerini branda ile örtmeye çalıştı. Öğrenciler bu sansür girişimine tepki gösterdi ve alanda kalmaya devam etti. Brandanın yırtılması da disiplin sürecine konu edildi.
Bu süreci anlatan öğrenciler yaşananları şöyle özetliyor:
“Merdivenlerin boyanmasının ardından hemen barikat kuruldu. Girişler engellendi. Üzerini örtmek için brandayla geldiklerinde biz oradaydık, engel olduk. Sonra branda bırakılıp gidildi ve o da yırtıldı. Bununla ilgili ayrıca bir soruşturma daha açıldı.”

Şenlikte ‘Katil İsrail’ yazısı da gerekçe
Bir diğer soruşturma konusu ise Bahar Şenliği sırasında Coca-Cola’nın sponsor olduğu standın üzerine yazılan “Katil İsrail, işbirlikçi Coca-Cola” ifadesi oldu. Öğrenciler bu yazının Filistin ile dayanışma amacı taşıdığını, herhangi bir zarara ya da tehdide yol açmadığını belirtiyor. Ancak okul yönetimi bu ifadeyi de disiplin soruşturması konusu yaptı.

“Bize soruşturma açıldığını bile söylemeden çağırdılar”

Soruşturmalara dahil edilen öğrenciler, sürecin habersiz ve ani bir biçimde başlatıldığını ifade ediyor. 11 Haziran’da hukuk müşavirliği tarafından arandıklarını, yalnızca bir belge teslimi bahanesiyle ofise çağrıldıklarını söylüyorlar. Ancak ofise gittiklerinde önlerine doğrudan disiplin soruşturması belgeleri konmuş.
Öğrenciler süreci şöyle aktarıyor:
“Bize soruşturma açıldığını bile söylemeden çağırdılar. Gittiğimizde evrakları koyup imzalayın dediler. Olaylara dair kanıt olarak gösterdikleri videolar karanlık, düşük kaliteli ve çoğunlukla ilgisiz. Bana gösterilen görüntüdeki kişi ben değilim; olay yerinde bile değilim.”
öğrenciler, geçmişteki politik faaliyetleri nedeniyle okul yönetimi tarafından zaten tanındığını, bu nedenle hedef alındığını düşünüyor.
“19 Mayıs süreci öncesinde de politik eylemlerde yer alıyordum. Daha önce saldırıya uğradım, hedef gösterildim. Bu soruşturma, okuldaki fişlemelerin bir uzantısı gibi.”“Gösterilen görüntüdeki kişi ben değilim”

Disiplin sürecine dahil edilen öğrencilerden bazıları, olay günlerinde kampüste bile olmadıklarını belirtiyor. Örneğin öğrencilerden biri, o gün arabasıyla okuldan ayrıldığını, evde olduğunu ve bunu HGS kayıtlarıyla belgeleyeceğini söylüyor. Ancak yine de soruşturma dosyasına dahil edilmiş.
“Gösterilen görüntüdeki kişi ben değilim. O gün arabayla çıkıp eve gittim. Kayıtlar ortada. Ama geçmişte fişlenmiş olmak, bu dosyada yer almak için yeterli olmuş.”

“Mezunlardan da destek aldık”

Soruşturmaya dahil edilen öğrenciler arasında hızlı bir dayanışma ağı kuruldu. Mezunlardan destek alan öğrenciler, gönüllü avukatlarla iletişime geçti. Süreci birlikte takip ediyor, savunmalarını birlikte hazırlıyorlar.

“Organik ve yatay şekilde örgütlenen bir öğrenci topluluğumuz var. Mezunlardan da destek aldık. Avukatımızla birlikte nasıl bir savunma vereceğimizi konuşuyoruz.”

“Bu sadece bir disiplin soruşturması değil”
Öğrencilere göre, yaşananlar sadece disiplinle sınırlı değil. Sürecin, daha geniş bir politik baskı dalgasının parçası olduğu düşünülüyor. Üniversitelerin YÖK’ten gelen baskılarla “gereği i yaptık” demek için bu tür soruşturmaları başlattığı ifade ediliyor.
“Bu sadece bir disiplin süreci değil. Fiili bir baskı ve tasfiye mekanizması. Mezun olmayan arkadaşlarımız için ciddi bir tehdit. Eylül başında 1 ila 3 ay arası uzaklaştırma cezası almamız mümkün.”
Çifte standart eleştirisi
Öğrenciler, daha önce okul içinde yaşanan fiziksel saldırılarda yönetimin sessiz kaldığını, şikayetlere rağmen saldırganlar hakkında işlem yapılmadığını hatırlatıyor. Özellikle kadın öğrencilerin hedef alındığı bu saldırılarla ilgili delil ve görüntüler sunulmasına rağmen hiçbir soruşturma açılmadığı belirtiliyor.
“Kadın cinayetlerine karşı bir eylemde saldırıya uğradık. Kendi imkanlarımızla videolardan saldırganları tespit ettik. Dilekçeler verdik. Okul ‘bulamadık’ dedi. Şimdi ise en ufak şeyde görüntülerle bizi rahatça bulabiliyorlar.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu