
KaosGL.org’un ulaştığı kanun teklif taslağına göre, iktidarın hazırladığı yeni düzenlemeler, LGBTİ+ları açıkça hedef almayı amaçlıyor. 2025 yılı “Aile Yılı” olarak ilan edilirken, bu kanun değişiklikleri, LGBTİ+ ifadesinin kamusal alanda daha da kısıtlanmasına ve cinsiyet uyum sürecine ilişkin yasal prosedürlerin zorlaştırılmasına yol açacak.
Taslağa göre, Ceza Kanunu’na “biyolojik cinsiyet” ifadesi eklenerek, LGBTİ+ ifadeleri cezalandırılacak. Ayrıca, Medeni Kanun’da yapılması öngörülen değişikliklerle, cinsiyet uyum sürecine başlamak isteyen kişilerin 18 yaşından 21 yaşına kadar beklemeleri zorunlu hale gelecek. Ayrıca, cinsiyet değişikliği için “üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunma” şartı getirilecek ve kişilerin sağlık kurulu raporları, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hastanelerden alınacak.
Taslak metnin yasalaşması halinde AYM’nin iptal ettiği hüküm geri getirilecek
Kaos GL Derneği İnsan Hakları Programı Koordinatörü Avukat Kerem Dikmen, bu değişikliklerin cinsiyetin hukuken tanınmasını gerileteceğine dikkat çekti ve Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce iptal edilen bir hükmün geri getirileceğini belirtti.
Dikmen, şu değerledirmelerde bulundu:
“Bilindiği üzere mevcut sistemde kişiler öncelikle mahkemeden ameliyat izni almakta, sonrasında da verilen izne bağlı olarak ameliyat gerçekleştirildiğinin saptanmasıyla uyum süreci yasal olarak tamamlanmaktadır.”
“Mevcut metindeki yaş kuralı 18 yaşından 21 yaşına çıkartılmaktadır. Böylelikle cinsiyetin yasal olarak tanınması için kişilerin reşit olması yeterli kabul edilmemekte, reşit olmasının üzerinden üç yıl daha beklenmeye zorlanmaktadır.”
“Madde metnine izin talep edebilmek için üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunma bir ön şarta dönüştürülmektedir. Bu ifade daha önce de madde metninde mevcutken, Anayasa Mahkemesinin 29.11.2017 tarihli ve E.2017/130, K. 2017/165 sayılı Kararı ile iptal edilmişti. Teklif metni, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükmü geri getirmektedir.”
“Mevcut düzenlemeye göre kişilerin cinsiyet geçişinin tıbben zorunlu olduğu, herhangi bir eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak rapor ile mümkün olabilecekti. Değişiklik teklifi rapor düzenleme yetkisi bulunan hastaneleri “Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen tam teşekküllü bir eğitim ve araştırma hastanesi” olarak revize etmektedir. Bu durumda eğer Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenenler arasında yer almıyorsa, üniversite hastaneleri rapor düzenleyemeyecek veya tam teşekküllü bir eğitim ve araştırma hastanesi olsa bile gene belirlenmiş bir hastane değilse rapor düzenleyemeyecek veya düzenledikleri raporların mahkemeler nezdinde geçerliliği olmayacaktır.”
‘Değişiklik teklifi ile yurtdışında cinsiyet uyum süreci ameliyatı yaptıran transların cezalandırılması amaçlanıyor’
Taslak yasalaşması halinde, Ceza Kanunu’na da Medeni Kanun’un 40’ıncı maddesinde öngörülen değişiklik üzerinden yeni bir hüküm ekleyecek.
Taslağın yasalaşması durumunda Ceza Kanunu’nun “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” bölümüne eklenecek yeni maddeye göre; izin almadan cinsiyet uyum sürecine ilişkin operasyon yapanlar üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve bin günden on bin güne kadar adlî para cezası; yaptıranlar ise bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.
Mevcut kanunda izin almadan cinsiyet uyum sürecine ilişkin operasyon yaptıranların herhangi bir cezai yaptırımla karşılaşmadığına dikkat çeken Avukat Kerem Dikmen, söz konusu değişiklik teklifini şöyle yorumluyor:
“Bu değişiklikle transların, Türk Medeni Kanunu’nun 40. maddesindeki yöntemi izlemeksizin yurt dışında yaptırdığı cinsiyet uyum süreci ameliyatlarının cezalandırılması amaçlanmaktadır. Bu ameliyatların yaptırıldığının kişi beyan etmeden tespit edilmesi düşük bir olasılıktır. Bununla birlikte kişilerin yurtdışında süreçlerinin tamamladıktan sonra Türkiye’deki mahkemelere başvurarak cinsiyetin tanınmasını sağlamaları mümkündür ancak bunun kişi tarafından beyan edilmesi aynı zamanda ameliyatın izinsiz yapıldığının da kamu makamlarına bildirilmesi anlamına geleceğinden bu madde fiili olarak geçiş sürecinin ameliyat boyutunu yurtdışında tamamlamış kişinin Türkiye’deki mahkemelerden tanınma talep etme ihtimalini, en azından zamanaşımı süresi içerisinde imkansız hale getirmektedir. Bu şekilde aynı zamanda başka ülke vatandaşı olan transların tabiyetinde olduğu diğer ülkelerde tamamladıkları tanıma süreçlerinin yasadışı ilan edilerek Türkiye’deki nüfus sicilinde tanınmamasının yolu açılmaktadır.”
‘Biyolojik cinsiyet’ ifadesi Ceza Kanunu’na eklenecek, LGBTİ+ ifade biçimleri cezalandırılacak
Kanun teklifinde değişiklik yapılması öngörülen maddelerden birisi de Türk Ceza Kanunu’nun “Hayasızca Hareketler” başlığını taşıyan 225’inci maddesi.
Taslağın yasalaşması halinde “biyolojik cinsiyet” ifadesi Ceza Kanunu’na eklenecek. LGBTİ+ ifade biçimleri “hayasızlık” olarak nitelendirilecek ve bu ifade biçimlerini görünür kılmak cezalandırılacak.
Taslağın yasalaşması halinde söz konusu maddeye eklenecek hükümler şöyle:
“Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
“Aynı cinsiyetteki kişilerin nişan veya evlenme töreni yapmaları halinde bu kişilere, bir yıl altı aydan dört yıla kadar hapis cezası verilir.”
Avukat Kerem Dikmen, söz konusu değişiklik teklifinin cinsiyetin kamusal alanda ifadesini yasaklayacağını belirterek şunları söylüyor:
“Yapılan eklemeyle doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.”
“Buna göre cinsiyeti henüz hukuken tanınmamış translar, karşıt giysiciler, toplumsal cinsiyet rollerine göre atanmış cinsiyetinden başka bir cinsiyetle özdeşleştirilen davranışlar, ifade biçimleri kıyafet tercihleri, hitap biçimleri cezalandırılmaktadır. Örneklerle açıklamak gerekirse nüfus kaydında erkek olan birinin etek giymesi, feminen olarak nitelenebilecek bir makyaj yapması; nüfus kaydında kadın olan birinin toplumsal cinsiyet rolleri ve normlarına göre erkeklikle özdeşleştirilen bir isim kullanması veya böyle hitap edilmesine dair beklentisini alenen dile getirmesi cezalandırılmaktadır.”
Taslak yasalaşırsa LGBTİ+ örgütleri yasal takibe uğrayacak
Dikmen ayrıca taslağın yasalaşması halinde LGBTİ+ hak savunuculuğu yapan sivil toplum kuruluşlarının da yasal takibe takılacağına dikkat çekiyor:
“LGBTİ+ insan hakkı savunucusu örgütlerin faaliyetleri doğrudan, LGBTİ+ kapsayıcı hak örgütlerinin faaliyetleri ise dolaylı olarak “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik” olarak nitelenerek yasal takibe uğrayacaktır. Bu bağlamda cinsiyet ifadesi üzerine çalışan, bunun ifade özgürlüğü ile ilişkisi üzerine çalışan, savunuculuğunu yapan derneklerin yönetici ve çalışanları; örneğin cinsiyet kimliği yasal olarak henüz tanınmamış bir özne, aktivist veya sanatçı ile röportaj yapan ve görünür olmasını sağlayan gazetecilerin cezalandırılmasına kapı aralanmaktadır.”
Sembolik nişan ve düğün seremonileri de cezalandırılacak
Dikmen, LGBTİ+ çiftlerin sembolik nişan ve düğün seremonilerinin de taslağın yasalaşması halinde cezalandırılacağını vurgulayarak şöyle diyor:
“Düzenlemeyle nüfus kaydına göre erkeğin erkekle, kadının kadınla nişan veya evlenme töreni yapmaları cezalandırılmaktadır. Türkiye’de evlilik eşitliği zaten bulunmamakta, sembolik törenler yapılabilmekteydi, getirilen düzenlemeyle bu sembolik törenler de yasaklanmaktadır. Öte yandan kişilerin yerleşik olduğu veya geçici olarak bulundukları yabancı ülkelerde o ülke hukukuna uygun olarak gerçekleştirdikleri nişan veya evlenme törenleri de cezalandırılabilecektir.”