
Mücadeleci Sendikalar, İBB’ye yapılan operasyonun toplumun emekçi kesimlerini, geleceksizliğe ve umutsuzluğa mahkûm edilen işsiz, güvencesiz gençleri sokağa taşıdığını belirterek, topluma dayatılan yoksulluğa, baskılara ve geleceksizliğe karşı bir araya gelme ve birlikte mücadele etme çağrısında bulundu.
Mücadeleci Sendikalar (Çağrı-İş, Dev-Tekstil, Dev Yapı-İş, DGD-SEN, İnşaat-İş, İnşaat-Sen, Limter-İş, KATAŞ-SEN, Mağaza Market-Sen, OTİS, Öğretmen Sendikası, TOMİS, Yapı Yol-İş) yazılı bir açıklama yayınlayarak işçi ve emekçilerin, geleceksizleştirilen gençlerin İBB’ye yapılan operasyonla sokaklara çıktığını, bu öfkenin ardında uzun zamandır yaşanan yoksulluk, baskılar, geleceksizlik ve onur kırıcı dayatmaların bulunduğunu belirtti.
‘Eyleme katılan üniversiteli gençler hedef haline geldi’
Açıklamada, “İBB gözaltıları, uzun yıllardır baskı ve zorbalığa karşı tepki biriktiren toplumsal kesimlerin tepkisini dışa vurduğu bir vesile oldu. Üniversitelerden ülkenin dört bir yanına yayılan eylemlerde, AKP-MHP iktidarının demokratik hak ve özgürlüklere dönük saldırılarına karşı artık ‘yeter’ sesi daha gür yükseldi” denildi. Orta Vadeli Program ile tarihin en büyük saldırısıyla karşı karşıya kalan emekçiler ve gençlerin, üniversiteli işçilerin de bu eylem dalgasının içinde yerini aldığı, eylemler başladığında üniversiteli gençlerin hedef haline geldiği vurgulandı.
‘Saldırılarla kitlelerin alanlardan çekilmesi hedeflendi’
Sermaye basınının, eylemleri yasaklayan valiliklerin ve kolluğun hedefindeki gençlere yönelik işkence ve şiddet görüntülerinin topluma korku yaymak için basına servis edildiği, eylemlerde ya da ev baskınlarıyla gözaltına alınan gençlerin günlerce mahkemeye çıkarılmadan tutuldukları, hemen ardından sendika yöneticileri, başkanları ve basın emekçilerinin baskınlarla gözaltı ve tutuklamalarla karşılaştığı ifade edildi. Bu saldırıların kitlelerin alanlardan çekilmesini hedeflediği belirtildi.
‘Kadınlar, emekçiler, gençler ayakta!’
Açıklamada, “Bugün İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesine, kadın cinayetlerinin yükselişine ve her türlü baskıya karşı kadınlar ayakta. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın yağmasına karşı emekçiler, köylüler ve çevreciler ayakta. Kazanılmış hakları her gün yeni saldırılarla ortadan kaldırılan, en ufak bir hakkını kullanmak için bile ağır bir mücadele süreci yürütmek zorunda olan emekçiler ayakta. Gestapo kamplarına çevrilen yurtlarda, kampüslerde ekonomik zorluklarla baş etmeye çalışan gençler özerk, demokratik, bilimsel üniversite talebiyle ayakta. Geleceksizliğe ve umutsuzluğa mahkûm edilen işsiz, güvencesiz gençler ayakta. Bütün ömürlerini vererek kazandıkları sefalet maaşlarıyla yaşamaya çalışan emekliler ayakta” denildi.
‘Kaybedilen hayatlar, yoksulluk, hakaret, geleceksizlik…’
“Her gün toplumun içine onur kırıcı bir acı saplanıyor” denilen açıklamada, iş cinayetleri, yangınlar, kazalar, depremler ve önlem alınmadığı için hayatını kaybedenlerin yanı sıra, çocukların açlıktan sınıfta bayıldığı, emekçilerin haklarını istediğinde hakaretlere uğrayıp tartaklandığı, ayrımcılık nedeniyle saldırıların arttığı, gençlerin işsizlik, açlık, geleceksizlik nedeniyle intihar ettiği vurgulandı.
‘Öfkenin ardında onur kırıcı yaşamın sıkılı yumrukları var’
Açıklamada, toplumun sokaklara taşan öfkesinin arkasında yoksulluğun ve yoksunluğun yıkıcılığı kadar güvencesiz, onur kırıcı bir yaşamın sıkılı kalan yumruklarının da bulunduğu ifade edilerek, işçilerin, yalnızca destek olanlar veya katılanlar değil, tüm toplumsal kesimleri bir araya getirenler olarak sorumluluk alması gerektiği kaydedildi. “Gençlerin işçi sınıfının disiplinine ve örgütlenme deneyimine ihtiyacı var. Sarı sendikaların ve konfederasyonların sessiz kalması ya da yasak savan tutumları kabul edilemez” denildi.
‘Her iş yeri dışarıdaki mücadeleyle birleşen bir alan olmalıdır’
Mücadeleci Sendikalar, işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanarak toplumsal tepkiyi alanlara taşıma görevini üstlenmesi gerektiğini vurguladı. “Biz işçiler işyerlerimizde işi durdurarak ya da işe gitmeyerek üretimden gelen gücümüzü kullanarak süreci önemli ölçüde etkileyebiliriz. Tüm yaratıcılığımızı kullanarak toplumsal tepkiyi üretim alanlarına taşıyacak yollar bulabiliriz. Her işyeri, her fabrika içine kapanan değil işyeri örgütlenmeleriyle dışarıyla bağ kuran, mücadele örnekleri yaratan, bu örnekleri dışarıya taşıyan, dışarıdaki mücadeleyle birleşen bir alan olmalıdır” denildi.
‘Tüm toplumun geleceğini kurtarma sorumluluğumuz var’
Sermaye sınıfının toplumun tüm kesimlerine savaş açtığı, her fırsatta ne kadar kuralsız ve acımasız olabileceklerini gösterdiği ifade edilerek, “Bu savaşa karşı alanlarda ya da bulunduğumuz her yerde tüm kesimlerle oluşturacağımız birliklerle karşı koyabilir, kazanabiliriz. Önümüzde sadece kendi hayatımızı değil, bütün bir toplumun hayatını ve geleceğini kurtarma sorumluluğumuz var” denildi. İşçilerin tüm kesimleri bir araya getirebilecek tarihsel birikime, deneyime, disipline, öfkeye ve güce sahip olduğu da vurgulandı.
Mücadeleci Sendikalar, tüm işçileri, fabrikaları ve sokakları birleştirerek toplumsal mücadeleyi büyütmeye çağırdı.