DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | 18 Mayıs’ı Unutma!

"Toprağı kanla çizilmiş, dağın eteklerinden, derin vadilerin dibinden sessizliğe gömülen, tarihten silinmek istenen Ermenilerin, Kürtlerin, Alevilerin dili, vicdanı, adalet ve devrim sözü oldu."

Bedeni paramparça edilerek katledilişinin üzerinden 52 yıl geçti. Bedeni toprakta, fikirleri ayakta olan devrimci önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş bilinçli bir şekilde karanlıkta saklanmaya, inatla unutturulmaya çalışılsa da özgürlüğün aydınlık rengi ve sosyalizmin sönmeyen parlak yıldızı olmaya devam ediyor. Devrimin tüm önderleri gibi dünden ve her zamandan daha fazla doğru anlaşılmaya ihtiyacı olan Kaypakkaya yoldaş sadece devlet tarafından değil “Türk solcuları”, “aydınları”, liberalleri tarafından da en fazla korkulan önder olmaya devam ediyor.

Düşmana korku ve halka sevgi diyalektiğinin en tepe noktasını yaşatan Kaypakkaya yoldaş, aradan 52 yıl geçmesine karşın devrimin ve sosyalizmin en ileri aklı, ezilenlerin vicdanı ve hafızası olmaya devam ediyor. En alttakilerin devrim sözü, irade ve kararlığı olarak en fazla anılmayı hak eden öncülerden biridir. En derin bilgi ve en ileri mücadelenin doruk noktası olan önder yoldaş, yaşadığı dönemin bir istisnası, zamanımızın ise bir devrim kıstasıdır. Devrimi herkesten daha güçlü istedi. Herkesten daha ileride ve yükseklerde özgürlüğü savundu. Özgürlük ve kurtuluş arayan herkesin güvenilir yoldaşı olmayı başaran Kaypakkaya, son nefesini verinceye dek zalimlerin önünde boyun eğmedi.

Silahı bir siyaset, sözü bir silah, cesareti zorunlu bir iddia gibi kullandı. Ne Kemalizm’in maaşlı aydınları, ne yeminli Türk solcuları ne de bilim ve siyaset insanı olarak tanınan şahsiyetler onu sevdi. Sevmedikleri gibi ona saldırmaktan bir an olsun geri durmadılar. Oysa onun övgüye değil doğru anlaşılmaya ve görüşlerinin cesaretle uygulanmasına ihtiyaç vardı. Kimsenin düşünmeye, dokunmaya ve yapmaya cesaret edemediklerini sığdırdı kısacık yaşamına. O, bir put yıkıcısı olduğu gibi karanlığın en koyu anında yol gösterici bir kutup yıldızı olmayı başardı.

Kemalizmi, Türk resmi tarihi, yağma ve kan üzerine kurulu Türki cumhuriyetini övmediği, onun ırkçı, şoven, soykırımcı işgalci yüzünü bütün yönleriyle teşhir edip açığa çıkararak deşifre ettiği için devletin ve İngilizlerin has aparatı olan Doğu Perinçek ve çömezleri tarafından kalleş bir pusuda infaz edilmeye kadar gidecek kin ve nefretini büyüttüler.

Kabul etmek gerekir ki, bu topraklarda “sol”, resmi geçitlerde kırmızı beyaz bayrak taşımayı bir onur, ülkenin “bağımsızlığını” halklardan yana değil devletten, zulmedenlerden yana savunmayı kutsal bir görev olarak algılayıp kabul etti. Yüz yıllık Türk sol geleneği, M.Kemal milliyetçiliğinden, Türklük ideolojisinin hayranı ve kurbanı olmaktan kurtulamadı. Bundandır ki, Kaypakkaya yoldaş, efendi Türklerin değil ezilen Kürt ulusunun, ezilen Alevilerin, işçi ve hamalların, köylü ve çobanların haklarını savundu. Ve onların kurtuluş yolunu göstermeyi başaran devrimci yoldaşı oldu.

İşgalci soykırımcı Türk devlet gerçekliğine ve kutsallığına o güne dek hiç kimsenin cesaret edip dokunamadığı, önünde diz çöküp eğilerek güzellemeler yaptığı Kemalizm-Türklük ideolojisine ve üstünlüğüne en sert en keskin bir şekilde karşı durup, mahkum eden, gerçek yüzünü deşifre edip yüzüne çizik atan, tüm çirkinliğini gözler önüne sermiş bir önderdir. Bütün bu korkularından dolayıdır ki, yaşamasına ve bir an olsun soluk almasına müsade etmeyerek bedenini parçalayıp bir torba içinde babasına teslim ettiler.

Kürt halkının güvenilir yoldaşı, sağlam dostu olan Kaypakkaya yoldaş, yaşadığı dönemde bırakalım Türk solcu ve aydınlarını hatırı sayılı bir kısım Kürt aydının bile Kürtlerin bir ulus olduğunu ifade etmekte tereddüt edip çekindiği dönemde Kürtlerin bir ulus olduğunu, yaşadığı toprakların isminin Kürdistan olduğunu, ülkelerinin Lozan anlaşmasıyla parçalanıp işgal edildiğini belirtti. Kürtler üzerinde uygulanan her türlü zulmün, inkar ve asimilasyonun karşısına dikilerek Kürtlerin temel yaşamsal haklarını ve özgürlüklerini savundu. Kırıntı halinde değil, Kürtlerin tam hak eşitliğini ve tam özgürlüğünü savundu.

Devrimi ve özgürlüğü her şeyden daha fazla seven ve ona delicesine inanan Kaypakkaya yoldaş işçilerin, köylülerin, hamal ve çobanların, tüm ezilenlerin yoldaşı olduğu gibi özgürlük ve kurtuluş arayan herkesin tartışmasız sözcüsü ve aklı oldu.

Toprağı kanla çizilmiş, dağın eteklerinden, derin vadilerin dibinden sessizliğe gömülen, tarihten silinmek istenen Ermenilerin, Kürtlerin, Alevilerin dili, vicdanı, adalet ve devrim sözü oldu. Kürdistan’da gerilla ordusu yaratma ve sosyalizm hayalinden bir an olsun vazgeçmeyen, ağalardan, işkencecilerden, soykırımcı katillerden hesap sorma düşünden bir an olsun geri durmayan Kaypakkaya yoldaş geride kalanlara yürünmesi gereken yolu ve yapılması gerekenlerin neler olması gerektiğini öğretti.

Bu topraklarda işkencehanelerde baş eğmez duruşu, boyun eğmez kararlılığından dolayı bedeni paramparça edilerek cesedinin bir torbada babasına verildiği ilk gerilla öncüsü oldu. Ardında unutulmaz devrimci değerler bırakan, 18 Mayıs’ta işkencede katledilen Kaypakkaya yoldaşı, PKK öncü kadrolarından Hakkı Karer’i, Amed zindanlarında bedenleri alev topuna çevirerek, karanlığı parçalayan Dörtler’i saygı ve minnetle anıyoruz.

(Yeni Özgür Politika – 20 Mayıs 2025)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu