DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | AKP ve MHP Raporları Ne Anlatıyor?

"MHP ve AKP’nin raporlarının, koyun postuna bürünmüş kurt misali pişmanlık yasalarının bir benzeri olduğu görüldü. 'Yeni' tarafı, 'örgüt üyelerine kelepçeli özgürlük' vaadidir."

Türkiye’de hangi politik gelişme ve süreç yaşanırsa yaşansın değişmeyen ve baki kalması istenen zihniyet, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kodu olan “Tekçi-Merkezci-Türkçü” zihniyettir. Aradan geçen 100 yıllık zamana, bölgede gelişen ciddi toplumsal gelişme ve değişikliklere, Kürtlerin ulusal uyanışına, mücadele ve hak talep etmesine karşın Türk egemen kuruluş kodları aynı zeminde kalmakta ısrar ediyor.

Barış ve Demokratik Toplum sürecine ilişkin Kürt ulusal özgürlük güçleri ile devlet arasında oldukça farklı değerlendirme ve yaklaşım devam ediyor. Bütün çaba, belirsizliğin ve muğlaklığın ortadan kaldırılıp, barışın ve demokrasinin egemen kılınması yönünde olsa da devlet kesiminden kaynaklı oldukça tarihsel, yapısal ve zihniyet zorluklar orta yerde duruyor. Egemenler temel hak ve özgürlükler sorununa kendi çıkar dünyasından ve “değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” merkezinden bakmaya devam edip Kürt ulusal özgürlük sorununu “Terörsüz Türkiye” olarak kodlamayı sürdürüyor. Kürt ulusunun kadim varlığını tanıma, bir ulus olmasından kaynaklı en doğal ve temel haklarını içtenlikle kabul etme yönünde esasta somut ve ciddi bir adım atmıyor.

Egemen bakış değişmiyor

Kürt ulusal özgürlük güçlerinin samimi, dürüst, çözüm merkezli, fedakârlık dolu tüm adım ve çabalarına karşın Türk devlet yetkilileri, meselenin etrafında dönüp durmaya, çelişkili ve tehditvari dilden sürdürerek, egemen kibir bakış açısından ve tutumundan vazgeçmiyor. Bir yandan müzakereler devam ederken diğer yandan işgal ve silah bırakma tehditleri bir arada yürüyor. Tarihler, politikacıların isimleri, kullanılan cümleleri yer değiştiriyor, ancak Kürt ulusal özgürlük sorunu olduğu yerde kalmaya devam ediyor. Son 40 yıldır “Kürt sorunu yok, terör sorunu var” argümanına sığınmaktan yorulmayan devlet ve parti yetkilileri, Kürtlerin kazanımlarını ve yıllardır büyük emek ve fedakarlıkla yarattıkları değerleri, örgütlülükleri sinsi ve kurnaz bir şekilde tasfiye etmeye ve onlara teslimiyeti dayatmaya çalışıyor.

‘Kelepçeli özgürlük’ vaadi

Barış, soyut değil, somut bir olgudur. Aradan geçen 13 aylık bir zamana karşın Kürt ulusal sorununun çözümüne ve barışa yönelik elle tutulur somut hiçbir adım atılmadı. Yapılan sayısız “iyi niyetli” açıklamalara, verilen destek ve dayanışma sözlerine karşın somutta hiçbir şey gözükmüyor. Bu zaman diliminde Meclis Komisyonu’na sunulmak ve Türkiye Meclisi’nde görüşülmek üzere çeşitli partiler kendi raporlarını hazırladı. MHP ve AKP’nin hazırladıkları raporlar okunup değerlendirildiğinde koyun postuna bürünmüş kurt misali, yıllardır çıkarılan, ancak kimsenin itibar etmediği ve edilmesinin mümkün olmadığı pişmanlık yasalarının bir benzeri olduğu görüldü. Öncekilerden farklı olarak rapora eklenen “yeni” öneri “örgüt üyelerine kelepçeli özgürlük” olmuştur. AKP ve MHP raporlarının içerik olarak fazlasıyla benzerlik taşıdıklarını belirtmek gerekir. Rapora göre; suça karışmamış örgüt üyeleri gelip teslim olurlarsa şartlı tahliye edilebilirler. Ancak ceza almayacakları anlamına gelmez. Suça karışmamış olanlar denetimli serbestlik hakkından faydalanacak. Teslim olduklarına dair belge imzalayacak…

Sınırsız tasfiye politikası

Kürtlerin yıllardır mücadele sonucu sayısız bedel ödeyip büyük fedakarlıklarla elde ettikleri kazanımların tasfiyesini amaçlayan inkarcı zihniyetin sadece Kuzey’le sınırlı olmadığı, yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. Rojava’da “PYD başta olmak üzere her türlü örgütlenmelerin tasfiye edilmesi, QSD’nin ise bireyler olarak Suriye ordusuna entegre edilmesi” talebini, kirli ve tasfiyeci politikanın bir benzeri olarak okumak gerekir. Kürtlerin varlığının tanınması, temel haklarının kabul edilmesi ve yasal güvenceye kavuşturulması yönünde adımlar atılması yerine, örgütlü tek bir Kürt’ün bile kalmamasını, herkesin devletin denetim ve kontrolüne girmesini isteyen inkarcı ve karanlık zihniyet, iyi niyetli ve çözüm merkezli olabilir mi?

‘Umut hakkı’nın konuşulmadığı, İmralı tecridinin devam ettiği, binlerce politik ve sayısız hasta tutsağın zindanda tutulduğu, koşulların iyileştirilmesi yönünde hiçbir pratik ve yasal adım atılmadığı koşullarda bile Kürtler, yürüyen sürece inanmak istiyor.

Besê Hozat’ın cevabı

“Geriye dönüşü olmayan yola girildiği” yönünde yapılan açıklamalara karşın Demokratik Toplum ve Barış sürecinin amacına uygun olarak yürümesinin önünde görünen ve görünmeyen devlet merkezli sayısız zorluk vardır. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, AKP ve MHP’nin raporuna en iyi yanıtı kısa bir süre önce “Suç işlemedik ki af isteyelim!” şeklinde vermişti. Ulusal özgürlük savaşçılarının verdiği her mücadele, söyledikleri her söz, onur vericidir. Tarihin tekerliğini ileri doğru taşımayı amaçlayan, karanlığı parçalamayı hedefleyenlerin her adımı ve her çabası özgürlük uğrunadır.

Demir kapıları yıkıp, kılıçtan keskin köprülerden geçerek özgürlükleri ve hakları için mücadele eden ve bedel ödemekten bir an olsun geri durmayanların, affa ihtiyaçları yoktur. Susturulanların, ezilenlerin ateşini yüreğinde bir güneş gibi taşıyanlar gökyüzü kadar temiz ve onurludur.

(Yeni Özgür Politika – 16 aralık 2025)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu