
Soykırım ve yağma üzerine devlet kuran, bir suç ve yalan örgütü olmaktan kurtulamayan İttihatçı-Kemalist devlet, hemen her fırsatta ve özellikle son iki ayda ise sürekli ve sistematik olarak her türlü yıkıcı ve yakıcı silahıyla havadan ve karadan Rojava topraklarına saldırmaktadır. Kürt halkına ve özgürlük savaşçılarına teslimiyeti ve tasfiyeyi dayatırken unuttuğu ve bilerek yok sayıp görmezlikten geldiği şey, Rojava’da yaşayan farklı milliyet ve inançlardan halkların varlığı, direnişin ve haklı savaşın bir parçası olmalarıdır.
Rojava denilen özgür topraklarda Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler, Asuriler, Êzîdîler, Türkmen, Çeçen vd. halklar birlikte, kardeşçe yaşamaktadır. Rojava, çok kimlikli, çok inançlı bir halklar mozaiğidir. Rojava, farklı milliyetlerden halkların inanç ve kültürlerin kardeşçe birlikte ortak yaşam adasıdır. Hiçbir dil birbiriyle kavga etmiyor. Halklar ve diller, özgür bir şekilde birbirinin varlığına ve haklarına saygı duyarak kardeşçe yaşamaktadır.
Bugün Kürt halkıyla birlikte Arap, Süryani, Ermeni, Asuri gençleri de Tışrîn’de, Kobanê’de, Til Temir’de işgalci TC ve SMO çetelerine karşı kendi topraklarını savunmak için direniyor ve savaşıyor. Onlar, direnişin kopmaz birer halkası, özgürlüğe yürüyen kervanın parçaları oluyor.
Herkes duysun ve bilsin! Tışrîn direnişinde QSD savaşçısı İvan katledildi. Nene ve dedeleri Urfalı olan, dağların sessizliğinde rüzgarların fısıltısında Ermeni soykırım hikayelerini sayfalara değil yüreğine yazan İvan, soykırım yaşamış, sürgün yemiş şans eseri sağ kurtulabilmiş, dili koparılmış Ermeni halkının onurlu bir evladıdır. Kimliği ve inancı zorla gaspedilen; yaşamak, soluk almak için müslüman olmaktan başka bir seçenek bıraktırılmayan sürgün çocuklarının beşinci nesil evladıdır.
İvan Kasabyan’ın hikayesi kılıç ve paslı bıçaklarla, silah ve toplarla Urfa’dan zorla çıkartılarak Derazor çöllerine sürülen, oradan Heseke’ye uzanan her bir metre ve kilometresinde açlıktan, hastalıktan çıplak beçare Ermeni halkının sayıları azalarak kanlı ve acılı trajik hikayesidir.
1915 yılında Urfa’da, bir tarafta kanlı soykırım yaşanırken diğer tarafta Ermeni fedai geleneğinin, direnişin korkusuz komutanı Armenuhi’nin, Maryam Çilingiryan’ın feda ruhlu kahramanlık hikayesi yazılıyordu. İvan, işgalcilere olan öfkesini şarjörüne doldurarak soykırımcıların karşısında kaşları çatık dimdik durup meydan okudu. Göğsünü çetelere karşı siper ederek Tışrîn’i, Karakozak’ı savundu. İşgalcilerin kirli ayaklarıyla özgür toprakların çiğnenmesine müsaade etmedi. O çok iyi bildi ki, emek dolu özgürlük toprakları, dürüst ve onurlu insanların kanı canı pahasına inşa edilir. Özgürlüğün, bir insanın canından daha değerli olduğunu bilen İvan, 20 yaşın baharını bir an olsun tereddüt etmeden Rojava topraklarına ve halkına armağan etti. Orta Doğu’da Ermeni olarak doğmanın, yaşamanın çileli bir işkence olduğunu, direnerek hayatta kalmanın ise bir zafer olduğunu bilerek savaştı.
1915’te Ermeni kadın direnişçiler, nasıl ki, hiçbiri Türk olmayan İttihatçı şeflere karşı savaşıp onur ve varlıklarını korumaya çalıştıysa aynı şekilde İvan da büyük çoğunluğu Orta-Asya’dan devşirilip Rojava’ya getirilen paralı çetelere karşı Ermeni fedaileri gibi savaştı.
Sözlerin ötesinde farklı bir hikaye taşır İvan. Tıpkı farklı dilleri konuşarak Nazi işgalcilerine karşı kahramanca savaşan Sovyet halkları gibi Kürtçe, Arapça konuşan gençlerle birlikte TC faşizmine ve SMO adlı başı bozuk çapul ordularına karşı savaşarak doğup büyüdüğü toprakları savunarak yıldızlara uzandı.
Bugün soykırımın kılıcı altında ana dileriyle konuşmayı direnerek sürdürenlerin, yeşeren toprağı ve sevgisi olma zamanıdır. Özgürlük diliyle konuşanların elinde kağıt olma zamanıdır. Ana dilleriyle savaşanların silahı, tutkunun şiirini okuyanların yüreği olma zamanıdır. Özgürlük ve kurtuluş diliyle türkü söyleyenin elinde saz, devrim ve sosyalizm ideallerini okuyanların elinde kitap olma zamanıdır. Şimdi bir özgürlük ve kardeşlik köprüsü olan Tışrîn’de direniş olma zamanıdır!
(Yeni Özgür Politika – 18 Şubat 2025)