
İnsan olan her şeyin kirletilip zehirlenmeye çalışıldığı, koyu karanlığın hüküm sürdüğü ülkede onurlu bir amaç uğruna yaşamak, doğru anlaşılarak yürümek, son nefesine dek mücadeleyi sürdürmek kolay değildir. Paranın tanrılarını aşağı indirme, imparatorları atından alaşağı etme mücadelesinde bin kılıç darbesini göze alamayanlar başarıyı ellerine alamaz. Sadece düşmanın attığı taşlara karşı değil, dost bildiklerinin attığı güllere de katlanmaya hazır olarak yürümek, yıldızlara uzanmak hiç de kolay değildir.
Sırrı Süreyya Önder işkencelerin, zulmün en çok da Türk şovenizminin zehirine ve yıkıcılığına karşı anıt gibi durarak yaşadı. Masal tadındaki “Bir Türk, Bir Kürt, Bir Ermeni” anlatısıyla, ırkçılığın her türlü karanlık rengine karşı mücadele edip mazlumların dili ve rengi oldu. Ezilenlerden yana safını belirleyerek, en insani, en naif sözleriyle halkların yüreğine dokunmayı başardı. Halklar arasında oluşan çitleri yıkmaya, birlikte yaşama yolunu açmaya çalıştı. Özgürlük yoluna koyulan çok insanın, kolay başaramadığı, çok zaman tökezlediği yerde o, yaratıcı-edebi diliyle, nükteli üslubuyla karşıtlarını bile etkileyen, düşündürten kendi tarafına çekmeye çalışan bir yerde durdu.
Ömürlerini, gelecek özgür günlere adayan Yılmaz Güney, Hrant Dink, Sırrı Süreyya Önder gibi tarihin ruhunu doğru okuyup, ezilenlerin yanında korkusuzca duranlar, halkın acılarına ustaca dokunmayı başaranlar binler, milyonları etkileyip arkasında yürüttü. Milyonları hareket geçirmeyi başaranlar, ezilen kalabalıkların dünyasından ezenlere karşı korkusuzca meydan okuyanlardır. Kimsenin konuşmaya cesaret edemediği, soykırım gibi ateşten gömlek olan konulara dokunmayı başaranlardır.
Özgürlüğü herkesten daha güçlü istediler. Bundandır ki, herkesten daha yüksek sesle eşitliği, sosyalizmi haykırmayı bildiler. Her toprak renkli, her emek yüzlü, bakır gözlü insan aradığını onların sözünde, duruşunda, yürüyüşünde, direniş ve kavgasında buldu. Bundandır ki, milyonlar halkın sahici öncülerini herkesten ve her şeyden çok sevdi. Hiç olmadığı kadar onları bağırlarına bastı.
Bazıları, insanları öldürmek için yaşar. Onlar, tek kişilik unutulanlar mezarlığına gömülürken, insanları yaşatmak için ölenler ise milyonların kalbine gömülür. Mülkiyetsiz yaşamın sade insanları, özüyle-sözüyle bir olan yaşamlarıyla, zulme karşı anıt gibi duruşlarıyla milyonların orta yerinde duran Sırrı Süreyya Önder, tıpkı Yılmaz Güney, Hrant Dink gibi dört parça tahtaya konularak gitmez. Kimse onları milyonların kalbinden koparıp toprağa gömemez. Zulüm dolu sistemde yoldaşça bir nefes, bir gülüş, bir sevgi, bir umut olanlar elbette ölümden öte köyün olmadığını bilerek, milyonların unutulmaz yoldaşları olurlar.
Yaşamı boyunca her şeyi dert edinen, demokrasinin, barışın, ezilenlerin, ağacın, tüm canlıların yoldaşı olmayı başaran Sırrı Süreyya Önder, devrim tarihine geçen Taksim İsyanı’nın ilk ateşleyicilerinden biri oldu. Kürt halkının en önde duran özgürlük ve barış temsilcisi oldu.
Ekmek ve onurlu barış için ömrü zulme, her türden ayrımcılığa karşı mücadeleyle geçen Sırrı Süreyya Önder, 12 Eylül’ün karanlık günlerinde, zulmün en koyu mekanında acıyı bir silah gibi göğsünde saklayarak, duru bir gök için vahşete katlandı. Mamak’ta yüzlerce devrimci tutsak gibi ağır işkenceler gördü. Faşizmin en karanlık anında bile umudu, cesareti, direnişi yaşatmayı bildi. Son nefesini verdiği, bize veda ettiği anda bile işkence darbelerinin derin izlerini taşıdı.
Veda ederken bile yürüyen, övgüye ihtiyacı olmayanların yoldaşı oldu. Sırrı Süreyya Önder, Nazi faşistlerine karşı Paris direnişinin öncülüğünü yapan, bedeni toprakta olsa da fikirleri ayakta olan Adıyamanlı Misak Manuşyan’ın hemşerisi olmaktan hep övünç duydu. Bir gün mutlaka Misak Manuşyan’ın dağ gibi anıtını Adıyaman’ın en kalabalık meydanına dikmekten bahsederken bugün doğan her mazlum çocuğun ilk özgürlük dersi olarak Misak Manuşyan’ın ve Sırrı Süreyya Önder’in direniş dolu yaşamı olacaktır.
Tarihin tekerliğini iyiye doğru çevirmeye çalışan, girdiği yeri etkileyen yaşamı ve veda anıyla bile herkese çok şey öğreten, Türkiye gibi faşizmin hüküm sürdüğü topraklarda özgürlüğün diliyle nasıl konuşulacağını, milyonların yüreğine ve bilincine naif bir dille nasıl dokunulacağını öğreten yaşamıyla, herkese örnek oldu. Kelimeleri olmayan bir hüzün içinde ezilenleri bıraksa da onlar barışın onurlu ismi SIRRI abilerini hiç ama hiç unutmayacaklar.
(Yeni Özgür Politika – 6 Mayıs 2025)