
Şebinkarahisar doğumlu Ermeni özgürlük mücadelesi komutanı Antranik Ozanyan, Ermeniler için beyaz yeleli at sırtında savaşan bir direniş kahramanı. Türk muktedirleri ve resmi Türk tarih yazıcıları için Osmanlı’ya karşı çete faaliyetleri yürütmüş bir isyancı, eli kanlı bir eşkiya olarak bilinir ve tanınır.
İki toplumun tarih ve hafızasında kayıtlı olan birbirine oldukça zıt iki farklı algı, yazım ve simge olması ezenle/ezilenin, zalimle/mazlumun diyalektiğinin kaçınılmaz yasası ve yazılımı olarak okumak gerekir. Ermeniler için halkını zulümden koruyan, mazlum köylüleri savunan, özgürlük mücadelesinin kahramanı olarak kabul edilir, anılır ve anlatılır. Türk muktedirleri için ise devlete ve siyasal otoriteye başkaldırıp isyan etmiş dağlarda dolaşan bir eşkiya olarak görülür.
Kürt halk öncü ve inanç önderleri olan Şeyh Sait, Seyit Rıza’nın başına gelenler Ermeni halkının fedai öncüsü Antranik Ozanyan’ın başına gelmiştir. Kürt halkı için bir onur, inanç ve direniş insanı olan Şeyh Sait ve Seyit Rıza Türk tarihçileri ve muktedirleri tarafından “şaki-eşkiya” olarak görülmüş, devlete isyan etmiş hain olarak kabul edilmişler. Ancak mazlum halkların acı ve direniş dolu hafızasına kayıt edilenler, resmi Türk kaynaklarında kayıtlı olan, yazılı rapor ve metinlerinden daha güçlüdür. Ve reddedilemez bir hakikattir. Tanımı zor bir zulmün ortasında direnişin onuruna tutunarak, dağlara çıkıp özgürlük ateşini yakanların yazdığı tarihsel hakikat onurlu, temiz ve unutulmazdır.
Kimdir Türk muktedirleri için çete başı, isyancı; Ermenilerin bilinç ve yüreklerinde, direniş ruhunda tartışmasız bir general olan Antranik Ozanyan? Kimdir son yolculuğunda onu sonsuzluğa uğurlarken on binlerce halkıyla birlikte çok sevdiği atı bile göz yaşı döken “Ermenilerin Aslanı”?
1865 Şebinkarahisar-Giresun doğumlu olan Ermeni fedailerinin komutanı, 1917 yılında anavatanı Ermenistan’ı terk eder. 1927 yılında yaban ellerde, Kaliforniya’da Ağustos’un son gününde zulmü ve haksızlığı sonlandıramadığı dünyaya gözlerini kapatır. Dünyanın dört bir yanından on binlerce Ermeni, akın edip nemli gözlerle komutanlarının cenazesine katılır. Komutanlarını son yolculuğunda onu yalnız bırakmazlar. Ona son minnet duygularını bildirip hatır isterler. Cenazenin en önünde ise generalin çok sevdiği beyaz yeleli atı “Aslan” büyük bir özgüven ve tanımsız hüzün içinde yürür. Cenazeye katılan tanıklar en önde gururla yürüyen atın gözünden yaşlar aktığını dile getirir. Ve General’in kaybından sonra günlerce yemeyi reddeder ve sonunda bir kayalığın üstünden kendini denizin sonsuzluğuna bırakarak komutanın yanına gider.
Bir aydın olan Antranik Ozanyan’ı Şebinkarahisar’dan Sason, Muş dağlarına çıkaran gerekçeler neydi? Hangi utanç dolu rüzgar onu dağlarda yanan direniş ateşine savurdu? Ve çok geçmeden Ermeni fedailerinin tartışmasız komutanı, özgürlük öncüsü yaptı?
Antranik Ozanyan, Ermeni halkının tarihinde Osmanlı, İttihat-Terakki zulmüne karşı direniş ve mücadelesinde en saygın ve onurlu ismidir. Askeri bir akademik ünvanı olmayan ancak Ermeni halkının Generali olarak kabul edilen Antranik Ozanyan, Osmanlı ve Türk ordusuna büyük korku salmış bir fedai komutanı olmuştur. İsminin geçtiği her yer ve an zalimlerin yaşadığı korkulu anlar olmuştur.
20. yüzyılın başlarında Ermeni halkının durumu hiç de iyi değildi. Ağır ekonomik ve siyasi baskılar altında Ermeni halkı çifte sömürü ve çifte zulüm altında nefessiz soluksuz bıraktırılmaya çalışılmıştı. Osmanlılara zorunlu verginin yanında Ermeni köylüsü aynı zamanda sırtını Hamidiye Alayları’na vermiş, bölgede Osmanlı valisinin elemanı ve işbirlikçisi gibi haraket eden bazı Kürt feodal beylerine (şimdinin korucu başları) de haraç vermek zorundaydı. Her türlü yağma-talan ve sömürüye maruz kalmakta, bu yetmiyormuş gibi zorla sürgüne ve göçe zorlanmaktaydı.
Bu dayanılmaz koşullar Ermeni fedai hareketinin doğmasına sebep olmuş, silahlı mücadeleden, fedai olmaktan başka çare ve yol kalmamıştı. Bitlis yöresinde Osmanlı askeri kuvvetleri komutanı Ali Paşa’ya bir Kürt feodal aşiret reisi olan Bşare Halil Ağa (şimdinin korucu başı) da kendi silahlı savaşçılarıyla Ermeni köylerini basıp Ermeni fedai avına çıkıyordu. Ele geçiremediği fedailerin hıncını köyleri ve kiliseleri yakarak, insanlara köy meydanında işkence yaparak katlediyordu.
Günümüzün korucu başı gibi hareket eden Bşare Halil, para ve tehditle kendisine ihbarcılık yapan bir Ermeni’nin ihaneti sonucu fedailerin komutanı Serop Axpür’e zehir verdirerek kafasını keser, bir heybeye koyarak, Ermeni köylerini dolaştırır. Sultan Abdülhamit tarafından kendisine hediye olarak madalya gönderilir. Antranik Ozanyan ve bir grup fedai, Bşare Halil’in yoluna pusu atarak,atını yaralayıp, çete başını sağ ele geçirirler.
Komutan Antranik Ozanyan çete başı Bşare Halil’e dönerek “Sen Serop Axpür’ün başını ölü halinde iken kestin. Ben de senin başını sağ iken keseceğim” diyerek, Bşare Halil’in üzerinden çıkan hançeriyle devrimci adalet eylemini gerçekleştirir. Sultan Abdülhamid’in çete başına hediye ettiği madalyayı alır ve hançerle birlikte hatıra olarak yaşamının sonuna kadar saklar. Bu eylem, bölgede Ermeni halkı üzerinde büyük bir sevinç ve coşku yaratır. Sayısız yoksul Ermeni köylüsü bu devrimci eylem üzerine fedai hareketine katılır.
Bugün bütün kötülüğü ve çirkinliğiyle süren Kürt düşmanlığı gibi Osmanlı yönetimi ve İttihat-Terakki yönetimi altında Ermeni düşmanlığı günlük politikanın bir parçası haline getirilmişti. Kafkasya’dan çok sayıda müslüman göçmeni getirtip Muş’a yerleştirirler. Ermenilerin ellerinden zorla aldıkları köy ve evlere müslüman göçmenler yerleştirilerek, bölgenin demografik yapısını bozmaya çalışırlar. Devlet, bölgede köy koruculuğunu Ermeni fedai hareketini takip etmeleri, kendilerine bildirmeleri, mücadelelerini engellemeleri için oluşturur.
Muş’ta yaşayan Ermeni halkı bölgede yaşanan gelişmeleri ve bitmeyen zulmü İstanbul Ermeni Patrikhanesi’ne bildirir. “Yönetime sadık kalın” cevabını alan halk, Ruhani yönetiminden ümidini keser. Varlığını, onurunu korumak için fedai hareketine katılır. Ruslar ise kurtuluş olarak Ermenilerden din değiştirerek, Ortodoks olmalarını ister. Halk ise saf bir şekilde Hıristiyan Avrupa’nın gelip kendilerini kurtaracağı ümidini taşımaya devam eder. Ermeni politik partileri ise Batı-Avrupa’da katliamları protesto edip dikkatleri Ermenilerin yaşadıkları topraklarda yaşanan ağır koşullara çevirmek için kitlesel protesto gösterileri düzenlemekle sınırlı kalır.
Fedai hareketi, köy korucuları tarafından izlenmeye çalışılıyor. Yer yer Osmanlı askerleri ve korucularla çatışmalar yaşanıyordu. Fedai komutanı Serop Axpür’ün şehit düşmesinden sonra Ermeni fedai hareketinin komutasını üstlenen Antranik Ozanyan, dağdan iner hükümetin gözü önünde Muş ovasında bulunan Kutsal Arakelots Manastırı’na yerleşir. Aralarında Kevork Çavuş’un olduğu 30 fedai ile birlikte Orta Doğu’nun en barbar ve en acımasız despotu olan Sultan Abdülhamid’e kafa tutar. Antranik, Sultan’a meydan okumak için Sasun dağlarından ovaya iner. Kutsal Arakelots manastırında 30 Ermeni fedainin binlerden oluşan Osmanlı ordusuna karşın yaşanan 21 günlük direniş, askeri çatışmaların en kahramanca ve ustaca örgütlenmiş olanı olarak Ermeni mücadele tarihine geçer. Osmanlı askerleri bir avuç cesur Ermeni savaşçıyı dize getiremeyeceğini anlayınca 3.5 saatlik süren pazarlık gerçekleştirir.
Komutan Antranik “Tüm tutukluların serbest bırakılmasını, köy korucularının silahsızlandırılmasını; işgal edilen Ermeni köylerinin boşaltılmasını, Ermeni köylerinden vergi toplayan korucuların ve aşiret reislerinin tasfiye edilmesi”ni talep eder. Ve haykırır: “Siz, biz devrimcileri eşkiya ilan ettiniz. Asıl eşkiya devletin kendisidir. Eşkiyayı kendi içinizde arayın!”
Sayı, silah-cephane olarak eşitisiz güçlerin çatışmasında Ermeni fedaileri, 2 ölü verirken Osmanlı’nın 500’ün üzerinde askeri, hastalık ve yaşanan çatışmalardan dolayı saf dışı bıraktırılır. Bölgede yaşayan Ermeniler, Kürtler, Türkler her yerde Arakelots Manastırı’nda yaşanan kahramanca direnişi konuşur. Ellerinde her türlü top ve saldırı silahının olduğu binlerce Osmanlı askerinin kuşatmasından hiç kimsenin sağ çıkacağı düşünülemez. 21 gün süren “teslim olun” çağrılarına karşın fedailer teslim olmaz. 21 gün süren direniş sonucunda Ermenilerin özgürlük ve adalet komutanı Antranik Ozanyan’ın gerçekleştirdikleri eylemin amacına ulaştığını ifade eder. Fedailer, karlı ve sisli bir gece vakti Manastırı terk ederler. Eylemin başarılı geçmesinden dolayı bölge halkı büyük bir sevinç ve coşku yaşar. Komutanlarına olan güven daha da büyür.
“Benim milletim ezilenlerin milletidir” diyen Antranik yaşadığı dönemde en ileri özgürlük aklı, en usta direniş ve mücadelenin simge ismi olmuştur. Muktedirlerin, işgalci ve katliamcıların korkulu rüyası olmuştur. Bundandır ki Türk muktedirleri “Doğan Ermeni çocuğun ismi Antranik olmasın! Doğsa da Antranik gibi olmasın!” diyerek korkularını açıklamaktan çekinmezler.
Yetim Ermeni halkı, her zulüm ve zorbalık yaşadığında akıllarına ilk gelen ZORAVAR ANTRANİK olur.
(Yeni Özgür Politika – 4 Eylül 2025)