
Halkın özgürlüğü uğruna yola düşüp şehit düşen her devrimci, tarihe geçecek kadar değerlidir. Sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dünyada hakikati arayarak, konuşarak kimsenin kolay dokunamayacağı kadar büyük işler başaranlar ölümsüzdür. Son nefeslerine kadar hayallerinin peşinden koşarken anlatmaktan çok pratikleriyle yol göstererek yol açıcı oldular. Çünkü, onlar dağları evlat kokan, anadilleri anavatanı olan, işgal edilmiş Kürdistan’ın devrimcileriydi. Onlar, acılara karşı silahlanmış halkın ve anaların özgürlük kavgasını son nefesine kadar kesintisizce sürdürerek sonuç alabileceklerine inandılar. Duru bir gökyüzü için vahşete katlanarak acıyı silah yapıp, fikirlerini eyleme geçirip bayrak yaptılar. Bundandır ki, onlar çoktan ölümsüzler defterine saygıyla ve büyük puntolarla yazıldı.
Giderken dağ gibi boşluk bıraktılar
Tarihe not düşülecek kadar zorluklarla dolu mücadelede halk için yaptıkları, devrime kazandırdıkları, oynadıkları rolle dağ gibi olan komutanlarımız geride dağ gibi boşluk bırakıp gittiler. Sadece savaş mevzilerinin değil, yüreğimizin de mevzilerini dolduran komutanlarımız. Giderken gözlerimizi nemlendirip, yüreğimizi yangın yerine çevirip gittiler.
Sevgi ve içtenlik dolu davranışıyla doğru olanı yapmayı başaran pratikleriyle savaşçıların kalbine, mazlumların devrim ihtiyacına dokunmasını bilen Rêheval Koçero ve Nûreddîn Sofî, geride derin bir hüzün bırakarak sonsuzluğa uğurlandı. Özgürlüğün gülen yüzü, çarpan kalbi olan komutanların yaptıkları ne kadar anlatılıp yazılsa da yarım ve eksik kalacaktır.
Orta Doğu’nun en gerici, en barbar ordularından biri olan DAİŞ’e karşı yürütülen savaşta gösterdiği kahramanlık, ortaya koyduğu fedakarlık, stratejik akıl, taktik ustalık ve önderlik duruşuyla bizlere hem onur hem de taşıması zor bir sorumluluk bıraktılar. Her şart altında insanlık onurunun, halkların kardeşliğinin yolunu gösterdi ve öğrettiler.
Halkların vazgeçilmez yoldaşı ve komutanı
Komutan Nûreddîn Sofî sadece Kürt-Arap halklarının değil en fazla savunmaya ve direnmeye ihtiyacı olan Êzîdî-Ermeni-Süryani-Asuri halklarının vazgeçilmez yoldaşı ve komutanı olmayı başardı. Bunu bütün kalbi, derin bilgisi, güçlü öngörüsü ve yoldaşlık ruhuyla başardı.
Bugün Rojava’da Ermeni-Süryani-Asuri halklarına ait yaratılan, ortaya konulan, sürdürülen her direniş ve örgütlenmenin tayin edici yerinde Rêheval Nûreddîn Sofî oldu. O, hem sürecin ve anın ruhuna denk düşecek yaratıcı fikirler sunarak, hem de her türlü maddi ve manevi destek çıkarak, her türlü sahiplenmeyi göstererek ezilen halkların tartışmasız komutanı olduğunu gösterdi. O, bundandır ki sadece HPG-QSD’nin komutanı, saygıdeğer yoldaşı olmadı; aynı zamanda en fazla özgürlüğe ihtiyacı olan sahipsiz ve yetim halkların komutanı, ezilenlerin tartışmasız dostu ve yoldaşı oldu. Ona duyacağımız minnettarlığın ve göstereceğimiz saygının sınırı yoktur.
Yaklaşımı, duyarlılığı, müdahalesi örnek niteliktedir
Rêheval Sofi’nin, şehit Nubar Ozanyan Ermeni Askeri Tugayı’nın kurulmasında, yaratılmasında unutulmaz katkısı oldu. İlk fikir, komutan Nûreddîn Sofî hevale aittir. Onun emeği, çabası ve desteği unutulmaz yerdedir. QSD komutanının ezilen halklar karşısındaki devrimci duruşu, yaklaşımı her daim örnek alınacak niteliktedir. Ondaki bu derin halk ve yoldaş sevgisi, güçlü çarpan yüreği bizleri Rojava devrimine ve görevlerine daha güçlü bağladı. Onun Asuri halkı içinde yaşanan bazı sorunların çözümündeki yaklaşımı, duyarlılığı, müdahalesi örnek alınacak niteliktedir. O, her koşulda ve zamanda savaşın ve Rojava halklarının unutulmaz komutanı olduğunu ispatlamıştır. Keza heval Nûreddîn Sofî’nin Türkiyeli ve enternasyonalist devrimcilere karşı gösterdiği duyarlılığı, ortaya koyduğu çabayı, devrimci yaklaşımı kim unutabilir? Onun içtenlik dolu yoldaşlığını kim unutabilir?
Geleceğin nasıl yaratılması gerektiğini görendi
Zulüm, yağma, katliam ve kötülüklerle dolu Orta Doğu’da adına Rojava denilen topraklarda açılan özgürlük yolunda, yürünecek yolda, yaratılan-inşa edilen ve ısrarla sürdürülen oldukça anlamlı ve değerli her değerde emeği, aklı, yaratıcılığı ve öncülüğü tartışmasız yerde durmaktadır. Bugün ve gelecekte doğacak her çocuk, onun gülen yoldaş gözlerine bakarak, yaşamın nasıl yaratılacağını, geleceğe nasıl yürüneceğinin öğretisini okuyup, dersini görebilir.
Her yönüyle eğitimli ve donanımlı, öncülük vasfına sahip Nûreddîn Sofî ileriyi görüşüyle, öngörüsüyle her yaştan, her milliyet ve inançtan insanın değerli bir dostu, tartışmasız yoldaşı ve kabul görülen komutanı oldu.
O sadece Kürdistan’ın dört parçasında yanından geçip aştığı her bir dağı ve nehri önce tarihe ve anın görevlerine bakarak mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiğini, geleceğin nasıl yaratılmasının çizgilerini gördü.
Bu devrim için ne kadar derin, mühendislik örneği tüneller kazıldı. Kaç yoldaş sığınakları yapıldı. Kaç yoldaş bedeni kendini ateşe atarak Kürdistan dağlarına ışık olmaya çalıştı.
Öfkenin ve isyanın şairi oldu
Her devrim kendi komutanlarını ve öncülerini yaratır. Onlar sadece devrimin özgürlüğün komutanları değil, aynı zamanda insanlığın öncüleri oldu. Devrimin en zor, en riskli, en fazla bedel ödenmesi gereken alanlarına görevlere ilk giden onlar oldu. Yoksulluğun sırtında saray yapanlara karşı dürüstlüğü, devrimciliği insanlığın mirası yapan Nûreddîn Sofî ön saflarda savaşarak, savaşçılarının ve halkının sevgi ve saygı dünyasını kazandı.
En zor koşullarda bile düşmanla alay edip, savaşçılarını cesaretlendirdi. Komutan Sofi yeri geldi halkın yoksul sofrasında bağdaş kurdu, gençlerle birlikte halay çekti, saz çaldı, şiir okudu. Öfkenin ve isyanın şairi oldu. Komple devrimcilik ve komutanlığın en değerli en anlamlı örneklerini yaşattı. Ve öğretti. İdeolojik-askeri-entellektüel birikimin bir komutanda toplanabileceğini bizlere öğretti. 32 yıl kesintisiz bir şekilde süren mücadelesinde Kürdistan’ın her bir karış toprağını bilge bir komutan, usta bir sanatçı gibi dolaştı. Bu kadar farklı yönlü birikimleri kişiliğinde nasıl biriktirdiğini ölümsüz komutanın yaşamına, pratiğine bakarak öğreneceğiz. Onun yokluğunda mücadeleyi, direnmeyi öğreneceğiz. Bedeni toprakta, düşüncesi ayakta olan komutanlardan yoldaş olmayı, son nefese dek mücadele etmeyi öğreneceğiz.
Oxir be fermandarê me yê mezin
Onları bu denli güçlü duygu ve derin fikirlerle dağa, özgürlüğe, Kürdistan’a bağlayan aşk, Ferhat ile Şirin’i bile kıskandıracak kadar tutku doludur. Bu tutku dolu bağlılık olmazsa nasıl bir ömür direnip onur duyulacak bir direniş sergileyebilirlerdi. Onlar sadece Kürdistan’ın değil, insanlığın yoldaşı ve kahramanıdır.
İnsanlığa özgürlüğe sosyalizme ait saygıyı hak eden iki halk kahramanlarını devrimin saygın komutanlarını yalnız Rojava’nın kadın erkek savaşçıları bağrına ve kalbine basmadı. Aynı zamanda bütün Rojava’nın, Bakur’un mağrur ve mazlum halkı da elleri ve başları üzerinde tutarak onları onur ve şerefle karşıladı. Bir ömür boyunca durmadan çizili devlet sınırlarını ihlal ederek, aykırı dağ çiçeklerini koklayıp, kuşlara yardım yataklık yaparak, özgürlük sırrını rüzgarlara fısıldayarak, umudun propagandasını yaptılar.
Oxir be fermandarê me yê mezin! Oxir be rêhevalê me yê mezin!
(Yeni Özgür Politika – 15 Ağustos 2025)