DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Şengalli Lorinlerin Bitmeyen Acısı

"Şengalli çocuklar daha doğarken inancından, dilinden, toprağından paranın ve zulmün tanrıları tarafından lanetlenmiş olarak doğuyor. Milyarlara varan dünya kalabalığı içinde yalnız ve sahipsiz kalan çocuk haykırışlarını sadece vicdan ve onur sahibi Şengalli analar ve gerilla duyar."

Lorin, 74. Ferman’dan şans eseri sağ kurtulan Şengalli bir Êzîdî çocuktur. Onun yazılmayan hikayesi devam ediyor. Ekmek yok, içme suyu neredeyse hiç yok. Zulmün tamtamları altında ayakkabılarını bile giyme fırsatı bulamayan mazlum bir halkın unutulmaz trajedisidir; Şengal katliamı. Binlerce kadının kaçırılıp köle pazarlarında satıldığı, geride annesiz babasız kalan Lorinlerin acılı hikayesidir…

Şengalli çocuklar daha doğarken inancından, dilinden, toprağından paranın ve zulmün tanrıları tarafından lanetlenmiş olarak doğuyor. Milyarlara varan dünya kalabalığı içinde yalnız ve sahipsiz kalan çocuk haykırışlarını sadece vicdan ve onur sahibi Şengalli analar ve gerilla duyar. Anne ve babası DAİŞ katil sürüleri tarafından kaçırılan Lorin bebeğin hikayesi, yaşanan trajedinin küçük bir resmin karesiydi.

74. Ferman olarak bilinir, ancak Ermenistanlı Kürt aydın, şair “Miraze Cemal”in bellirtiğine göre Êzîdîler tarih boyunca yüzden fazla katliam yaşamıştır. Bunlar sadece 74 ferman olarak yazılmıştır. Oysa Êzîdîlerin yazılmayan birçok fermanı olmuştur. Orta Doğu’nun en mazlum ve en kadim halklarından biri olan Êzîdîlerin son katliamının üzerinden 11 bir yıl geçmiş olmasına karşın adaleti ve özgürlüğü arayan Êzîdîlerin bugüne dek ne acıları dinmiş ne de yaraları sarılmıştır.

Güneşi ve doğayı vazgeçilmez kutsal olarak bilen, yüzünü kötülüğe değil kutsala dönerek dua eden bu kadim halk, Ermeni soykırımı sürecinde yalın ayak, aç-çıplak, sussuz bir şekilde zulümden kaçan Ermeni kadın ve çocuğa bağrını açıp dost ve kardeş elini uzatmıştır. Tarihin zulüm dolu utanç yasasına bakın ki bu kez kendileri benzer bir katliama tanıklık ederek zulmün en unutulmaz anlarını yaşıyor.

Yakın bir tarih olan 3 Ağustos 2014’te Êzîdîler, 74 olarak bilinen Ferman’ı yaşadı. Batılı kapitalist ülkelerin ve zulüm imparatorluğu olarak tanınan Türk muktedirlerin desteğiyle DAİŞ denilen çapul ve zulüm ordusu, on binin üzerinde sahipsiz, savunmasız Êzîdîyi katletti. Binlercesi ise “ganimet” denilerek kaçırıldı. Dört yüz bine yakın Êzîdî, kadim topraklarından sürüldü, penaber-koçber oldu. Binlerce kadın ve çocuk Rakka köle pazarlarında satıldı. Birçok Êzîdî kadın ve çocuğun akibeti halen bilinmemektedir.

Orta Doğu’nun en kadim ve mazlum halklarından biri olan Êzîdîler, güneşi kutsal kabul eder. Üstün olmak yerine insan olmayı, insan kalmayı öğreten, yaradandan ötürü bütün canlıları seven, ekmeği kutsal, ışığı nur kabul eden, güneşe dönerek dua eden, Kürtçe konuşan ve Kürt olan bu halk; sayısız zulmü yaşamaktan kurtulamamıştır. Sadece zalimler değil müslüman komşuları tarafından da dışlanmış, onların zulmüne tanıklık etmekten kaçınamamışlardır.

Her defasında işgalcilerin, sömürgecilerin, talancıların zulmüne uğramasına rağmen tıpkı Aleviler gibi “Dönen dönsün. Ben dönmezem yolumdan” deme kararlılığı ve cesaretini göstermekten geri durmamış, başlarını hep dik tutmuşlardır.

Ölümle yaşam arasında sıkışmaktan bir türlü kurtulamayan Êzîdî halkının ve çocuklarının gökyüzünü ve toprağın derinliğini acıtan haykırışlarına bir tek 12 kişilik HPG grubu yetişir. Dünyanın gözü önünde yaşanan katliama herkes sessiz ve duyarsız kalırken onlara yoldaş ve dost elini uzatan, soykırımcıların kanlı ve kirli ellerini havada tutan gerilla olur. Katliamın önünde durarak daha fazla büyümesinin önüne geçer. Gerilla, bedenini barikat yapar.

Görüldü ve bir kez daha anlaşıldı ki, kadim halkların yegane sığınak yeri dağlar, gerçek dostu halklar ve savunucusu ise “Bakın! Birlikte direnirsek kazanabiliriz. Çeteler ne yenilmez ne de ölümsüzdür” diyen gerilladır. “Derwêşê Evdê’nin 12 süvarisi” olarak anılan HPG gerillası, yaşamanın ve özgürlüğün en anlamlı en değerli, ölümsüz dersi olan “BİRLİKTE DİRENME”yi Êzîdî halkına gösterdi ve öğretti. Bugün bu kadim halk, Şengal’de, Rojava’da kılıç ve açlığın korkusundan uzak, yaşamını ve geleceğini ellerine alarak kutsallarına doğru yürüyor.

Şengal’in genç kadınlarını Rakka köle pazarlarında satan zihniyet, bugün Suriye’de Alevi, Dürzi ve Kürt halkına benzer zulmü yaşatmaya çalışıyor. Kimdir adına DAİŞ denilen bu katiller sürüsü? Kimdir bu çapul ve katliam ordusu? Kim bu başı bozuk çete ordusunu eğitip, donatıp halkların başına bela olsun diye Orta Doğu’ya sürüyor? Bugün Colani denilen çete başına kim maddi-manevi, politik-askeri destek sunuyorsa, onlardır halkların baş düşmanı! Kapitalist barbarlığın, Orta Çağ gericiliğinin ve 21. yüzyıl köleciliğinin sahipleridir bugün bu zulmü uygulayan ve yaşatanlar.

Ermeni halkının özgürlük komutanı Antranik Ozanyan’ın işgalci Osmanlı ordusunun saldırıları sonucu yaralanan bir savaşçıya söylediği sözler oldukça eğitici ve öğreticidir: “Kaderimiz DATEV manastırındaki sallanan sütuna benziyor, sıkı tutun! Sonsuza dek sallanacağız. Ama asla düşmeyeceğiz!”

Kanlı kılıca sahip sermayenin zulüm tanrılarına, başıbozuk katliam ordularına karşın halkları katliam ve yıkım saldırılarından kurtaracak olan yegane yol “zulmün rüzgarları altında sallanma pahasına, sıkı direnmek, birbirine sıkı tutunmaktır.” Başka kurtuluş yolu yok.

(Yeni Özgür Politika – 5 Ağustos 2025)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu