
Sokak hayvanlarının ötenazi adı altında katledilmesini öngören Kanun Teklifi, 30 Temmuz’da meclis genel kurulundaki görüşmeler sonucu, AKP-MHP iktidarının oylarıyla kanunlaştı. Kanun, Cumhurbaşkanlığı tarafından da onaylandı ve Resmî Gazetede yayımlandı.
İktidar, yaşam/hayvan hakları savunucularının, devrimci-demokratik-ilerici güçlerin ve de toplumun çok büyük bir kesiminin tepkisine rağmen yasayı meclisten geçirdi. Söz konusu yasaya AKP içinde bile çok sayıda milletvekilinin onay vermediği basına yansıdı.
Süreci kısaca özetleyerek, bugünkü noktaya nasıl geldiğimizi kısaca hatırlayalım; 12 Temmuz 2024’te AKP’li 78 milletvekilinin imzasıyla parlamentoya sunulan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına yönelik kanun teklifi, toplamda 42 saati aşan komisyon görüşmeleri sonunda, bazı değişiklikler yapılarak kabul edildi. Bu sırada kamuoyuna yansıyan bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla tasarıya onay veren milletvekillerinin büyük bir kısmı yasanın içeriği hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Öte yandan tasarı görüşülürken demokratik muhalefet güçleri gerek parlamentoda gerekse de sokakta etkili bir mücadele yürüterek belki yasayı durduramadı ama yaşanacak katliama dikkat çekmeyi başardı.
Yaşam savunucularının itirazını en fazla yükselttiği nokta kuşkusuz 5. madde. Mevcut maddede sahipsiz hayvanların belirli durumlar dışında öldürülmesi yasak iken kanun teklifinde “ötanazi” değişikliği ile bunun önü açılıyor. Bir diğer değişiklik ise toplanan sahipsiz hayvanların aşılama ve kısırlaştırılmasının ardından bakımevlerinden çık(a)mayacak olmaları.
Ötanazi ile uyutma gelişen tepkiler üzerine ötanazi uygulama şartları Veteriner Hizmetleri Kanunu esaslarına göre düzenlendi. Teklifin ilk halinde ötanazi uygulamasının belediyelerce yapılması veya yaptırılması önerilmişti. Ancak gelişen tepkiler ve muhalefetle birlikte komisyonda bir değişiklik yapıldı ve ötanazi uygulamasının veteriner hekimler tarafından uygulanmasına karar verildi.
AKP-MHP iktidarının tüm bu süreç boyunca gündeme getirdiği temelde birkaç iddia var. Bunların başında “topla-kısırlaştır-sokağa bırak” uygulamasının yetersiz kalması ve belediyelerin popülasyon kontrolünün sağlayamaması.
Ne var ki, iktidarın bu iddiaları diğer pek çok başlıkta olduğu gibi son derece yanıltıcı ve spekülatif, gerçeği yansıtmıyor. İktidar sık yaptığı gibi yine toplumu ikna etmek için yalana dayalı manipülasyon ve dezenformasyona başvuruyor. Örneğin, Hayvan Hakları Federasyonu’nun (HAYTAP) sahipsiz köpekler meselesinin çözümüne yönelik Mayıs 2024’te hazırladığı raporda, en büyük sorun olarak ilgili kurumların görevini yerine getirmemesine dikkat çekilmişti. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2004-2022 yıllarını kapsayan kısırlaştırma verileri sunularak yıllardır aktif kısırlaştırma yapılmadığı, dolayısıyla “Kısırlaştırma işe yaramıyor” argümanının gerçeği yansıtmadığı belirtilmişti.
Başka bir deyişle iktidar, sorunun çözümü olarak önerdiği ve yapmakla taahhüt ettiği projesini ortada bırakmış yerine getirmemiş!
İnsan hayatına, ağaca, suya, dereye ve havaya değer vermeyen, rant ve yağma uğruna ruhunu satmaya hazır bir partinin sokak hayvanları sorununu çözmeyeceği aslında somutta ispatlanmış durumda. İktidar sorumlusu olduğu ve çözmek için kılını kıpırdatmadığı bir sorun için katliam yöntemini getirmiş oluyor. Yaşam savunucuları, bilimsel araştırmalarla Bakanlığa bugüne kadar çok sayıda rapor ve çeşitli çözüm önerileri de sunmuşken tüm bunları görmezden gelen iktidar bugün de benzer bir tutum içinde. Yaşam savunucuları Türkiye’de kâğıt üzerinde uygulandığı söylenen “Kısırlaştır-Aşılat-Serbest Bırak” yönteminin dünyanın birçok ülkesinde başarılı bir şekilde uygulanabildiğini örnekleriyle de gösterdi.
AKP iktidarının bu düzenlemeyi bugün gündeme getirmesinin pek çok nedeninden söz edilebilir.
İlk olarak iktidar “sokak köpekleri sorununu çözüyorum” söylemi üzerinden açtığı yeni uygulama alanı ile yine yandaşlara yeni rant alanları açacak. İktidar öte yandan bu gündem ile Filistin sorunundaki ikiyüzlü siyasetinin, İsrail’le süregelen ticaret gerçeğinin üstünü bir başka gündemle değiştirmiş oldu. Sokak köpeklerine yönelik söz konusu kanun, AKP’nin İslamcı karakterine yapılan bir gönderme özelliği taşıyor aynı zamanda.
İktidar böylelikle Filistin’in işgali boyunca süregelen tavırsızlığını ve “din kardeşlerimiz” mottosunda yaşanan aşınmayı başka bir başlık üzerinden yeniden tesis etmeyi denedi. R.T.Erdoğan’ın Grup Toplantısı’nda İsrail’le ilgili kurduğu ve Kuran-ı Kerim’den yaptığı alıntıların söylemediği kısımlarının, benzetmelerin köpeklerle ilişkili olduğunu hatırlamak gerekir. Ayrıca yaşanan korkunç sefalet ve hayat pahalılığı, asgari ücrete Temmuz’da zam ve emeklilerin maaşlarının da iyileştirme vb. tartışmalarını da böylelikle ötelediğini görmeliyiz.
Teklifte uygulama yetkisinin belediyelerde, denetleme ve uygulama eksikliği durumunda cezai işlem yetkisinin de Bakanlık’ta olması da iktidarın bu yasayla murad ettiği siyasal hedefe ilişkin fazlasıyla mesaj veriyor. Bu adımı, belediyelerin SGK’ya olan borçlarının tahsili adı altında yürürlüğe sokulan politika ile birlikte düşünmek gerekir.
Canlıları ilgilendiren her başlık mücadelenin bir alanıdır
İktidar, bu gündem üzerinden CHP ve DEM Parti’li belediyeler ile bu uygulamaya tepki gösterenleri karşı karşıya getirmeyi planlıyor. Tasarı gündeme geldiği ilk günden bu yana toplumsal muhalefetin, yaşam hakları savunucuların, ısrarlı, etkili eylemleri ve karşı duruşu, devrimci-demokratik mücadele açısından son derece değerlidir. Geniş kitleler, bu yasa vesilesiyle, yaşam alanlarına burada birlikte yaşadıkları canlıların yaşam hakkına sahip çıktı. Yasa kanunlaşsa da bu süre boyunca açığa çıkan devrimci-demokratik refleks ve yaşam hakkına sahip çıkma bilinci kuşkusuz mücadelesini sürdürecek. Bu başlık ortaya konulan/konulacak tepki ve mücadeleyi demokratik muhalefetin hanesine eklenen bir kazanım olarak görmek gerekir.İnsanı, yaşadığı doğayı, çevresindeki canlıları ilgilendiren her başlık mücadelenin bir alanıdır. Hatırlanırsa Gezi İsyanı’nda, Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesine karşı bir demokratik tepki olarak başlamıştı.
Gelinen aşamada, kitleler, ekonomik, sosyal, kültürel vb. hemen her alanda büyük bir kuşatılmışlık hissi yaşıyor. Sokak hayvanlarına yönelik bu düzenleme bu konsepte eklenen yeni ve son halka oldu. Yığınların, yasa vesilesiyle iktidara duyduğu öfkenin temel nedenleri arasında bunu da saymak gerekir. Yasa, geçmiş olabilir ancak yaşam hakkına, doğaya, çevreye yönelik katliamlara, yağma ve talana yönelik mücadele bitmedi, sürecek!