EkolojiGüncel

ÖZEL – HABER | “Biz zaten entübe bir hastaydık, şimdi fişimizi çekiyorlar!”

Zeytinliklerin madencilik faaliyetine açılmasını öngören yasa teklifine karşı Ankara'da süren eylemler, nöbetin ötesine geçerek açlık grevine dönüştü. Direnişçilerden Mehmet Aksoy, yaşam alanlarını yok edecek yasa teklifi ve direnişlerine ilişkin gazetemize konuştu.

Zeytinlik arazilerde madencilik yapılmasının önünü açan yasa teklifini protesto eden köylüler, protestolarını sürdürüyor.

Türkiye’nin farklı kentlerinden gelerek Ankara’da toplanan grubun TBMM yakınlarındaki Cemal Süreya Parkı’ndaki eylemleri ikinci haftasında devam ediyor ve direniş yalnızca nöbetle sınırlı değil. Mehmet Aksoy dahil birçok köylü, Meclis önünde açlık grevine başladı. Eylemciler, kararlılıklarını ve inançlarını vurgularken, yaşadıkları zorlukları da dile getiriyor:

“Buraya piknik yapmaya gelmedik. Eğlenmeye de gelmedik. Tiyatroda oynamıyoruz. Burada dört gündür açız ve hiçbir şekilde gıda almıyoruz. Mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Geri adım atmadan sürdüreceğiz.”

Aksoy’un ifadesine göre, açlık grevi bir taktik değil, son çare. Çünkü Meclis’teki yasa, onların deyimiyle “ölüm fermanı”:

“Biz zaten entübe bir hastaydık, şimdi fişimizi çekiyorlar. Bu ölüme terk etmektir. Ama biz ölüme terk edilmeyeceğiz.”

Köyler boşaltıldı, kalanlar direniyor

Zeytinliklere yönelik tehdit yalnızca geçim kaynağını değil, kırsal yaşamı da doğrudan etkiliyor. Aksoy, yıllar içinde köylülerin nasıl tasfiye edildiğini, “Çoğu köylü zaten köyünü boşalttı, metropole gitti. Ucuz ücrete, güvencesiz çalışmaya mahkûm kaldı. Şimdi bir avuç kalmış dağdaki köylüyü de yerinden yurdundan edip, kalanları da şirketlere peşkeş çekmek istiyorlar” ifadeleriyle anlatıyor.

Zeytincilik bölgelerinde tarım arazilerinin üzerine maden ruhsatı verilmesi, köylülerin yaşam alanlarının doğrudan yok edilmesi anlamına geliyor. Torba yasa geçerse, yalnızca zeytinlikler değil, ormanlar, meralar ve su kaynakları da risk altına girecek.

“Güzele, canlıya düşmanlar”

Yasa teklifine karşı çıkanların söylemlerinde yalnızca çevre kaygısı değil, aynı zamanda adalet ve yaşam hakkı talebi öne çıkıyor. Aksoy bu tepkiyi şöyle özetliyor:

“Bunlar zaten güzele, iyiye düşmanlar. Hayvana, kuşa, kurda… İnsanı zaten ötekileştirmişler. Canlıya, güzele karşı bir anti duruşları var. Ama biz buna boyun eğmeyeceğiz. Bunun karşısında duracağız.”

Bir günün hikâyesi: Direnişte zaman

Eylemcilerin günleri yağmurda, güneşte, sokakta geçiyor. Açlık grevi nedeniyle yorgunluk had safhada. Fakat bu yorgunluğun yerini inatla karışık bir umut alıyor:

“Günümüz yatarak geçiyor. Uyuyoruz, yatıyoruz. Eyleme gidiyoruz, yağmurun altında. Bu Türkiye’nin değil, iktidarın ayıbıdır. Görsünler; üç beş köylünün nefesini de almaya çalışıyorlar.”

Talepler net: “Bu yasa geri çekilsin”

Mehmet Aksoy ve direnişçilerin talepleri ise oldukça açık:

  • Torba yasa derhal geri çekilsin.
  • Zeytinlikler, ormanlar ve meralar madenciliğe kapalı kalsın.
  • ÇED’siz projelere izin verilmesin.
  • Köylünün ve yerelin iradesi tanınsın.

Aksoy’un son sözü ise mücadeleye dair:

“Bu bizim yaşam mücadelemiz. Geri adım atmayacağız. Yaşasın mücadelemiz.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu