
Suriye’de Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), Esad yönetiminin devrilmesinin ardından ülkenin birçok bölgesinde kontrolü ele geçirdi. Bu durum, özellikle Alevi nüfusun yoğun olduğu Lazkiye ve çevresinde büyük bir korku ve belirsizlik yarattı. HTŞ’nin yönetimi devralmasıyla birlikte, bölgede mezhepsel gerilimlerin arttığı ve Alevilere yönelik saldırıların sistematik bir hâl aldığı bildiriliyor.
Lazkiye kırsalında yaşayan Alevi toplumu, HTŞ’nin baskısı altında yaşadıkları ağır insan hakları ihlallerini dünyaya duyurmaya çalışıyor. Bölgeden gelen tanıklıklar, kaçırma, infaz, işkence ve kimlikleri nedeniyle insanlara yönelik aşağılayıcı muamelelerin arttığını gösteriyor.
Uluslararası insan hakları örgütleri ve bağımsız gözlemciler, bu gelişmelerin savaş suçu kapsamına girebileceği uyarısında bulunurken, mağdurlar uluslararası toplumdan yardım talep ediyor.
“Bizi köpek gibi havlatmaya, mezhebimize küfretmeye zorluyorlar. Dedemi yakarak öldürdüler.”
Suriye’de yaşayan ve Özgür Gelecek Gazetesine ulaşan bir genç, gazetemize yaşadıklarını ve olayların nasıl ilerlediğini anlattı. Tanığın ifadelerine göre en az 1700 kişi öldürüldü.
Ancak öldürülen Hristiyan ve Alevilere yönelik herhangi bir işlem yapılmadığı için kesin olarak kaç kişinin öldürüldüğüne dair veri mevcut değil. Tanık dedesinin de yakılarak öldürüldüğünü belirterek, herhangi bir yaş ayrımı yapılmadan, “cennete gidebilmek” için herkesi öldürdüklerini aktarıyor.
“Kimliğimize Baktılar, Hakaret Ettiler, Ölümle Tehdit Ettiler”
HTŞ’nin yönetimi ele geçirdiği bölgelerde gece vakti insanları kaçırdığı ve kimliklerini kontrol ederek Alevi olanları hedef aldığı öne sürülüyor. Tanık anlatımları, Alevi kimliğine sahip kişilerin işkence ve aşağılamaya maruz bırakıldığını gösteriyor.
“Sana nerelisin diye soruyorlar, sonra kimlik kartını alıyorlar. Eğer Alevi olduğun anlaşılırsa hakaret ediyor, ölümle tehdit ediyorlar. Cennete gidebilmek için bizi öldürmeleri gerektiğine inanıyorlar. Küçük büyük demeden insanları aşağılıyorlar, köpek gibi havlamaya zorluyorlar.”

“Ölümleri Kayıt Altına Almıyorlar, Kanıt Bırakmıyorlar”
HTŞ yönetiminin, öldürülen insanların resmi kayıtlara geçirilmesini önlemek için nüfus müdürlüklerini devre dışı bıraktığı iddia ediliyor. Tanıklara göre, militanlar BM heyeti gelmeden önce cesetleri yakıyor veya denize atıyor.
“Resmi daireleri kapattılar, özellikle nüfus müdürlüklerini. İnsanları öldürdüklerinde ölüm belgeleri düzenlenmiyor. Böylece kimse onların kaybolduğunu kanıtlayamıyor. BM heyeti gelmeden önce cesetleri ya yakıyorlar ya da denize atıyorlar.”
“Dedemi Yaktılar”
Tanık anlatımları, HTŞ’nin sadece savaşçılara değil, yaşlılara dahi acımasızca saldırdığını ortaya koyuyor.
“Dedem 90 yaşındaydı. HTŞ militanları köyümüze geldiğinde ona hangi mezhepten olduğunu sordular. Alevi olduğunu öğrenince kafasına silahla vurdular, hakaret ettiler. Köpek gibi havlamasını ve İmam Ali’ye küfretmesini istediler. Dedem bunu reddedince üzerine benzin döküp yaktılar.”
“Bu Bir Mezhep Savaşı Değil, Organize Bir Katliam”
Tanıklar, yalnızca Alevilerin değil, bölgede yaşayan Hristiyanların da hedef alındığını belirtiyor.
“Bazı Hristiyan komşularımız da öldürüldü. Bu sadece mezhep çatışması değil, planlı bir etnik temizlik. Burada sistematik bir soykırım yapılıyor.”
“Türkiye’nin Rolü Büyük”
HTŞ’nin Türkiye’den destek aldığını iddia eden tanık, yaşadıkları zulümden Ankara’yı da sorumlu tuttu:
“Bu gruplar Türkiye tarafından destekleniyor, maaşlarını oradan alıyorlar. Türkiye olmasa bu katliamlar bu boyuta ulaşamazdı. Tek güvencemiz Fransa gibi uluslararası aktörler.”
“Sesimizi Duyurun”
Tanık, uluslararası topluma çağrı yaparak, yaşananların duyulmasını istedi:
“Bizi kurtarın. Sesimizi dünyaya duyurun. HTŞ militanları arasında yabancı savaşçılar da var: Türkistanlılar, Özbekler, Uygurlar… Hepsi Türkiye tarafından finanse ediliyor. Eğer bir şey yapılmazsa hepimizi öldürecekler.”