
Çorum Sungurlu ilçesine bağlı Karakaya Köyü, köy yerleşimine yalnızca 25 metre mesafede kurulmak istenen taş ocağı tehdidiyle karşı karşıya. Köylüler hem doğanın hem de yaşam alanlarının yok edilmesine tepki gösteriyor, “Köyümüzün içinde taş ocağı istemiyoruz. Doğamızın yok olmasına karşıyız” diyerek ses yükseltiyor. Karakaya’da kurulmak istenen taş ocağının, TCDD’nin bölgedeki hızlı tren projesi için yapılacağı iddia ediliyor.
Ancak ÇED süreci başlatılan projeyle ilgili köy halkının bilgilendirilmediği ve projenin gizlice yürütüldüğü ortaya çıktı. ÇED raporunda taş ocağının köye 400 metre uzaklıkta olduğu belirtiliyor. Ancak bu mesafe, taş ocağı sahasının en uzak noktasından ölçülmüş. Gerçekte ise ocak ilerledikçe köye yaklaşacak ve mesafe 25 metreye kadar düşecek. Şirketin bu yanıltıcı mesafe bilgisi, köylülerin tepkisini artırıyor.
Karakaya köylüleri, Özgür Gelecek’e yaptıkları açıklamada, taş ocağı tehdidinin sadece doğalarını değil, hayatlarını da yok edeceği endişesini paylaştı.
“Taş Ocağı Kurulduğu Yerde Yaşam Olmaz”
Taş ocağının köydeki yaşamı tehdit ettiğini dile getiren Karakaya Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği yöneticisi Cuma Canbolat, “Suya sıfır noktada kurulacak. Tarımı da öldürür, bütün yaşamı yok eder. Ben 40 sene sonra köyde ev yapmışım, köyünü seven bir insan olarak kesinlikle karşıyım” dedi.
Şirket yetkilileri, ÇED raporunda mesafe bilgisini manipüle ederek yanlış sundu. Ölçüm en uzak noktadan yapılırken, proje ilerledikçe köye yalnızca 25 metre kalacak.Mesafenin hileli olduğunu söyleyen Canbolat, “400-500 metre diyorlar ama arada sadece bir stabilize yol var. Yetkililere anlattık ama para odaklılar. Bu kadar yakında yaşam mümkün değil, yer altı suları da kurur” dedi.
Daha önce Kırşehir Mucur taş ocağında çalıştığını söyleyen Canbolat, şirketin zarar azaltma çalışmalarının gerçeği yansıtmadığını vurguladı. “Yetkililere sorduk, ‘minimum zarar olacak’ diyorlar. ‘Çökertici hurdalar yapacağız’ gibi şeyler söylediler ama bunlar bize saf muamelesi yapmak gibi. Biz saf değiliz, buna tamamen karşıyız. Çünkü taş ocağı kurulduğu yerde yaşam kalmaz. Ben bunu pratikte yaşadım. Kırşehir Mucur’da yedi yıl kepçe operatörlüğü yaptım. Bu işin zararı minimum olmaz. Taş ocağı ölüm demektir. Uzak mesafede bile etkileri var, burası ise köyün yanı başı” dedi.
“İnsan Hayatını Umursamıyorlar”
Taş ocağı sadece köyün yerleşim alanını tehdit etmekle kalmayacak, köylülerin geçim kaynağı olan tarım arazilerini de yok edecek. Canbolat da bu duruma dikkat çekerek, “Köylüler tamamen çiftçilikle geçiniyor; bağları, bahçeleri ve ekinleri var. Topraklarımız çok verimli. Örneğin oranın ‘Karakaya’nın patatesi oldukça meşhurdur. Kışlık ürünlerinin çoğunu da köyden alıyorum” dedi. Taş ocağının orman arazisine kurulmak istendiğini ve tamamen mali kaygılar gözetildiğini dile getiren Canbolat, “Aynı coğrafyada, aynı iklimde başka yerler var. Ama bunlar maliyeti düşük olsun diye köye yakın yerleri seçiyor. İnsan hayatını umursamıyorlar, para odaklılar.” dedi.
“Ölmek İstemiyoruz”
Hasan Gül: “Köyümüzün üç tarafını taş ocağıyla çevirmelerine izin vermeyiz” Karakaya Köyü’nde 1973 yılında muhtarlık yapan ve 77 yaşında hâlâ köyde yaşayan Hasan Gül, taş ocağı projesine tepkili. “Kesinlikle istemiyoruz. Zaten başka yerlerde taş ocakları var, neden gelip Karakaya’dan taş almak istiyorlar anlamıyoruz. Köyde kalanların çoğu 60 yaş üstü, toz, duman, gürültü hepimizi zehirleyecek. Biz demiryoluna karşı değiliz ama burnumuzun dibine taş ocağı yapılmasına karşıyız” dedi.
Projeyle birlikte köyün doğasının ve suyunun yok olacağını belirten Gül, “Doğamız giderse burada yaşam kalmaz. Ölmek istemiyoruz, yaşamak istiyoruz” diye konuştu. Gül, köyün doğusu, kuzeyi ve güneyini çevreleyecek şekilde projelendirilen ocağın 5 kilometre ilerideki taşla aynı özellikte olduğunu da ekleyerek, “Ama gelip bizim köyün dibine çöreklenmek istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Taş ocağı kurulmasının yalnızca doğaya değil, aynı zamanda tarihe ve hafızaya da ihanet olduğunu vurgulayan Servet Demirtay, gerçek mesafenin gizlenmesini ise açık bir hukuksuzluk ve halkı kandırma girişimi olarak değerlendirdi.
Köylüler ise “Bir kilo taş bile aldırtmayız” diyerek köylerini ve topraklarını koruma kararlılıklarını dile getiriyor. Karakaya halkı, bu talanın karşısında durmaya devam edeceklerini, yetkililerin ise bu yağmaya onay vermekten derhal vazgeçmesi gerektiğini söylüyor. Firma yetkilileri ile yapılan görüşmeye değinen Servet Demirtay, yetkililerin, “dinamit kontrol altında” söyleminin güven vermediğini vurguladı ve şu sözlere yer verdi:
“Burada dinamit atarsanız, köyde biri ölürse bunun sorumluluğunu kim üstlenecek?” Onlar, “Dinamit kontrol altında olacak” dediler ama biz taş ocaklarının çevreyi nasıl çoraklaştırdığını, habitatı nasıl bozduğunu, yer altı sularını nasıl etkilediğini biliyoruz.”
Taş ocağının geri döndürülemez çevresel sorunlara yol açacağına dikkat çeken Demirtay, “ Dinamit tozu köyde yeşil alanları kurutacak, toprak çoraklaşacak. Yer altı suları kaçacak ve başka su kaynağımız yok. Gürültü ve toz, günlük binlerce kamyon seferiyle köyü rahatsız edecek. Akciğer kanseri gibi hastalıklar artacak” ifadelerine yer verdi ve maden ocağı için alternatif alanlara dikkat çekti; “7 kilometre uzaklıkta Toparan Boğazı var. Oradaki taş yumuşakmış ve Karayolları oradan taş aldı. Onlar bir şey demedi. Ama buraya çok yakın olduğu için firmalar maliyet açısından burayı tercih ediyor.”
Demirtay, firmanın taş ocağının zarar vermeyeceği yönündeki iddialarının gerçekçi olmadığını vurguluyor. Yetkililere seslenerek, “Dinamitin tozu ve gürültüsü mutlaka köye zarar verecek. Dinamiti elimizle mi kapatacaksınız?” diye soruyor. Ayrıca, firma kamu yararından söz etse de, Demirtay bunun köy halkı için ciddi bir kamu zararı olduğunu belirtiyor ve “Bu insanlar devlete vergi veriyor. Kamu yararından bahsederken, kamunun zararını da ölçüyor musunuz?” diyerek yetkilileri sorguluyor.
“Kaypakkaya’nın Köyünü Yok Ettirmeyiz”
Köylülerden Himmet Kılıç, Karakaya’nın yalnızca bir köy değil, aynı zamanda İbrahim Kaypakkaya’nın doğup büyüdüğü yer olduğunu hatırlatarak, “Onun anısını yaşatıyoruz, burayı yok ettirmeyeceğiz” dedi.
Taş ocağının köye sadece 20-30 metre mesafede yapılmak istendiğini belirten Kılıç, “Evlerimiz, toprağımız, suyumuz harap olacak. Burada atalarımızın mezarları var, başka gidecek yerimiz yok” diye konuştu.
Kılıç, daha önce 8 kilometre ötede taş ocağı olduğunu ama maliyeti düşük olduğu için köyün dibinin tercih edildiğini ifade etti. “Biz buradan bir kilo taş bile aldırtmayız. Ne hizmet verdiler ki şimdi üstüne köyümüzü yok etsinler” diyerek tepkisini dile getirdi.