İSTANBUL- Kamuoyunda F tipi hapishaneler olarak bilinen yeni infaz rejimi, Türkiye’de 19 Aralık 2000’deki devletin ‘Hayata dönüş’ operasyonun ardından siyasi tutsakları tecrit altında tutmak amacıyla yaşama geçirildi. AKP iktidarı döneminde ise bu uygulama yalnızca siyasi tutsaklarla sınırlı kalmadı, diğer tutsaklara da dayatılmaya başlandı.
Bugün F tipi hapishanelerle başta devrimci-ilerici ve yurtsever tutsaklar üzerinden yaratılmak istenen teslim alma ve tecrit etme politikası “Kuyu Tipi” olarak bilinen Yüksek Güvenlikli hapishanelerle sürdürülüyor.
Yalnızca 5 metrekarelik bir alan olarak tasarlanan bu hücrelerde, yaşamsal eşyalarla birlikte hareket alanı son derece kısıtlı. Bilinçli bir şekilde seçilen mat ve kasvetli beton rengiyle birleşen bu tasarım, tutsakları dışarıdaki hayattan tamamen yalıtarak derin bir yalnızlık hissi yaratmakta, onların iradelerinin kırılmasını ve teslim olmalarını hedeflemekte.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Hapishane Komisyonu üyesi Avukat Seda Şaraldı, ‘kuyu tipi’ hapishanelerde tutsaklara dayatılan irade kırıcı uygulamaları Özgür Gelecek’e anlattı.
Adalet Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde ‘kuyu tipi’ hapishanelerin farklı tiplerde gösterildiğini söyleyen Avukat Seda Şaraldı, “Mesela “yüksek güvenlikli cezaevi”, “Y tipi kapalı cezaevi” ve “S tipi kapalı cezaevi” şeklinde sınıflandırılıyor. İnternetteki verilere göre bu hapishanelerden 43 tane var. Birebir aynı koşullara sahip olmasalar da en ağır koşullara sahip olanlar “yüksek güvenlikli” olarak adlandırılanlar. Bunlar üç katlı inşa edilmiş hapishaneler. Tutsaklar çoğunlukla en alt kattaki hücrelerde tutuluyor” dedi.
“Hava alma hakkı eziyet haline geliyor”
‘Kuyu tipi’ hapishanelerde tutsakların dış dünyadan izole bir yaşama maruz bırakıldıklarını dile getiren Avukat Şaraldı, hücrelerin fiziki yapısını aktardı;
“İkinci kat havalandırma alanlarının bulunduğu kat. Ancak bu hücrelerde güneş görmek neredeyse imkansız, hava akışı da yok. Örneğin Antalya’daki yüksek güvenlikli cezaevinde tutsaklar gökyüzünü yalnızca bir çizgi halinde görebildiklerini, adeta bir kuyunun dibindeymiş gibi hissettiklerini aktarıyorlar. Çünkü hücrelerin tek kapısı var ve sadece koridora açılıyor, o da sürekli kapalı. Hücrenin önünde kendine ait bir havalandırma alanı yok”
Öte yandan diğer hapishane tiplerinde sabah sayımında açılan, akşam kapatılan beton da olsa bir bahçe bulunduğunu söyleyen Avukat Şaraldı, tutsakların burada yürüyüş yapabildiklerini, çamaşırlarını kurutabildijkerini ve güneşten faydalanma imkanına sahip olduklarını aktarırken ‘kuyu tipi’ hapishanelerde ise böyle bir imkanın olmadığını belirterek, “Sadece günde bir saat ya da bir buçuk saatliğine, ikinci kattaki betonarme havalandırmaya çıkarılıyorlar. Bu alan ya çok sıcak adeta bir fırın gibi oluyor ya da yağmur ve soğuktan korunmanın imkansız olduğu bir yer. Böylece hava alma hakkı eziyet haline geliyor. Su içmek için hücreye dönerlerse tekrar havalandırmaya çıkarılmıyorlar. Ayrıca su götürmelerine de izin verilmiyor, bu da bilinçli bir uygulama” ifadelerine yer verdi.
“Burada ciddi bir insansızlaştırma var”
Türkiye’de ‘kuyu tipi’ hapishanelerin ABD’de bulunan hapishaneler örnek alınarak tasarlandığını söyleyen Şaraldı bu alanlarda ciddi bir insansızlaştırma politikasının uygulandığına dikkat çekti.
“Burada ciddi bir insansızlaştırma var. Gardiyanla bile doğrudan temas kurulamıyor. Kapılar elektronik sistemle açılıp kapanıyor. Eğer elektrik arızalanırsa kapıların açılması da mümkün olmuyor. Bir tutsak kalp krizi geçirirse bile, önce arızanın giderilmesi gerekiyor. Bir keresinde böyle bir arıza olmuş ve kapı yarım saat boyunca açılamamış.”
“En temel özellik ağır tecrit koşulları”
İrade kırıcı uygulamalar olarak nitelendirdiği kuyu tipi hapishanelerin son derece teknolojik donanımlara sahip olduğunu belirten Şaraldı, devletin bu teknolojiyi bir strateji olarak kullandığını vurguladı ve şöyle devam etti;
“Bu durum, sadece “teknolojiyi takip ediyoruz” bahanesiyle değil, aynı zamanda bir baskı stratejisi olarak da değerlendirilmeli. Çünkü en temel özellik ağır tecrit koşulları. Gardiyanı bile mekanik bir ses olarak duymak, kapının uzaktan bir butonla açılması, hücrelerin çoğunlukla tek kişilik olması, sohbet hakkının tanınmaması… Tüm bunlar tutsaklara yapayalnız hissettirmek üzerine kurulu.”
Kuyu tipi hapishanelerin ceza hukukunda bir karşılığı olmadığını vurgulayan Şaraldı burada uygulanan infaz modelinin kanuna aykırı olduğunu söyledi.