Amed’de yaşayan Hür Kadın hakları aktivisti Mizgin Elik, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken, kadınların özgürlük mücadelesine dair gazetemize konuştu. Elik, kadın direnişinin, eril sisteme karşı bir isyan cephesi olduğunu ve bu mücadelenin her geçen gün daha da büyüdüğünü belirtti. Kadınların özgürlüğünü savunurken, bazen özgürlük ve eşitlik taleplerinin yanlış anlaşıldığını ifade etti.
Elik, özellikle “Jin, jîyan, azadî” felsefesine inanan kadınların, kadın özgürlüğünü yanlış bir şekilde kılık kıyafet meselesiyle sınırladığını vurguladı. “Kadın özgürlüğü denildiğinde, Kuzey Kürdistan, Türkiye ve Rojava Kürdistan’daki kadınların aklına bile önce kılık kıyafet geliyor. Halbuki bu mesele, İran, Afganistan, Pakistan ve Arap ülkelerinde yaşayan kadınların karşılaştığı bir sorundur” dedi. Elik, kılık kıyafet tartışmalarının Türkiye’deki mevcut iktidar ve tarikatların toplumu geriye çekme çabasıyla ilişkilendirilse de bu tür bir değişimin Türkiye’de gerçekleşmesinin imkansız olduğunu belirtti. “Türkiye’de herkes mevcut sisteme alışmış durumda ve kimse toplumu geriye çekecek bir adım atmaya cesaret edemez. Kapitalist sistem, böyle bir hamleyi kabul etmez. Eğer böyle bir hamle yapılırsa, Türkiye mevcut sistemden kopar ve bu da ülkenin durumunu daha da güçsüzleştirir” dedi.
Elik, “Kadın özgürlüğü sadece kılık kıyafetle değil, kadınların bilinçlenmesi ve topluma öncülük etmesiyle mümkündür. ‘Jin, jîyan, azadî’ felsefesinin amacı, ahlaki ve politik bir toplum inşa etmek ve bu toplumun öncüsü olmayı kadınlara kazandırmaktır. Kadın, topluma öncülük etmek istiyorsa, bilinçlenmeli, tanrıçalaşmalıdır. Hiçbir kadın, tayt giymekle ya da bedeni sergileyerek topluma öncülük edemez. Kadının bedenini sergilemesini isteyen bizzat kapitalist sistemdir” ifadelerini kullandı.
Kadınların, “Jin, jîyan, azadî” serhıldanıyla alanlara çıkacağını ve bu mücadelenin kazanacağına inandığını vurgulayan Elik, “İslam düşüncesi ölü bir düşüncedir. Bu düşünce, baskıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Bir gün benim savunduğum bir düşünce de yalnızca baskıyla ayakta kalmaya çalışırsa, o düşünceyi terk ederim. İslam’dan kopuş da işte böyle, hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Kadınlarımızın zafer kazanacağına, şehitlerimizin intikamını alacağına olan inancım tam. ‘Jin, jîyan, azadî’ diyorum ve bu mücadele kesinlikle kazanacaktır” dedi.
Elik, “Erkek, evdeki despot olurken, devlet de toplumun tamamı üzerinde kendi hegemonyasını kurmuştur. Tarih boyunca devlet ve erkek egemenliği birbirini besleyerek bugüne kadar gelmiştir. Biz kadınlar olarak, Rojînler, Narinler, Jinalar ve erkek egemen sistem tarafından katledilen tüm kadınlar adına, kadının üzerindeki her türlü erkek despotizmine ve onu destekleyen devlet zihniyetine ‘HAYIR’ diyoruz” şeklinde konuştu.
Kadınların, yaşamın kaynağı olduklarını ve özgürlüklerini savundukça tüm toplumu özgürleştirdiklerini belirten Elik, Kürtçede bulunan “Jîn” (yaşam) ve “Jin” (kadın) kelimelerinin birbirine yakın olmasının, kadının yaşamın ta kendisi olduğunu işaret ettiğini söyledi: “Kadın özgür olduğu ölçüde yaşam da özgürdür. Kadın köleleştiği ölçüde, yaşam da köleleşir. Tarih boyunca despotlar, egemenler, diktatörler, barbarlar ve sapkın erkek orduları bunu bildikleri için her zaman ilk saldırıyı kadına, yani toplumun yaşamına yapmışlardır. Kadınları boyunduruk altına aldıkları oranda, toplumun geri kalanını da kontrol altına almışlardır” dedi.
Son olarak, kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan Elik, “Boyun eğmeyen, yaşamı ve özgürlüğü savunan tüm dünya kadınlarının 8 Mart’ını kutluyorum. ‘Jin, jîyan, azadî’ – Kadın, Yaşam, Özgürlük” diyerek, kadın özgürlüğü mücadelesinin her geçen gün daha güçlü bir şekilde devam edeceğini belirtti.
