Güncel

Özel – Haber | Newroz Uysal: Hapishanelerde anayasa ve yasalar rafa kaldırılmış

Gazetemize konuşan DEM Parti Şırnak Milletvekili Newroz Uysal Aslan, hapishanelerde yaşanan hak ihlallerinden sağlık hizmetlerine erişim sıkıntılarına, tecrit politikalarından hasta tutsakların karşılaştığı zorluklara kadar kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.

DEM Parti Şırnak milletvekili Newroz Uysal Aslan, hem avukat kimliği hem de Meclis İnsan Hakları Komisyonu ve Hükümlü Haklarının İncelenmesi Alt Komisyonu üyeliğiyle uzun süredir hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini takip eden isimlerden biri. Siyasi yaşamı öncesinde Özgürlükcü Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Asrın Hukuk Bürosunda avukatlık görecini sürdüren Uysal, özellikle İmralı’da uygulanan tecrit politikaları ve bunun Türkiye genelindeki tutsaklar üzerindeki etkileri konusunda hukuki ve vicdani bir takip yürüttü.

Meclis’teki görevleri boyunca hapishanelerdeki yapısal sorunların giderilmesi, ağır hasta tutsakların serbest bırakılması ve cezaevi koşullarının uluslararası insan hakları normlarına uygun hale getirilmesi için çok sayıda soru önergesi verdi. Türkiye’de hapishanelerin tarihini, demokrasi ve insan hakları mücadelesiyle eşdeğer gördüğünü belirten Uysal, bu alandaki mücadelesini hem Meclis kürsüsünde hem de bizzat sahada sürdürüyor. Son olarak Hilvan, Tekirdağ ve Gebze kadın hapishanelerine yaptığı ziyaretlerde tespit ettiği ağır ihlalleri gündeme taşıdı.

Özgür Gelecek Gazetesi’ne konuşan Newroz Uysal, hapishanelerin yönetim biçiminden sağlık hakkına erişim sorunlarına, tecrit uygulamalarından hasta tutsakların yaşadığı zorluklara kadar geniş bir çerçevede gözlemlerini paylaştı.

“Meclis’te tutsakların sesi olmak zorundayız”

Uysal, milletvekili olarak görevlerinden birinin tutsakların sesi olmak olduğunu vurguladı:

“Özellikle siyasi tutsakların yaşadığı hak ihlallerine karşı ses olmak, Meclis kürsüsünde ve kamuoyunda teşhir etmek görevimizdir. Hak ihlallerini çözüme kavuşturamasak bile, onları görünür kılmak ve kayıt altına almak zorundayız.”

Son ziyaretlerinde en çarpıcı gözlemlerinden birinin hapishanelerin anayasa ve yasalarla değil, Adalet Bakanlığı genelgeleriyle yönetiliyor olması olduğunu ifade eden Uysal, şunları söyledi:

“Anayasaya ve yasalara göre yönetilmesi gereken hapishaneler, fiilen genelgelerle idare ediliyor. Hasta tutsakların tedaviye erişimi, hukuka aykırı aramalar gibi konularda yasal dayanak hatırlatmamıza rağmen idareler bize genelge numarası söylüyor. Bu durum keyfiliği ve hak ihlallerini artırıyor.”

“Yasal haklar uygulanmıyor”

Uysal, mevcut yasal düzenlemelerin bile hapishane idareleri tarafından ihlal edildiğini belirtti:

“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun son derece açık. Mahpusların görüş, haberleşme, sağlık ve sosyal etkinlik hakları kanunla güvence altına alınmış. Ancak hapishane idareleri bunları uygulamak yerine kendi keyfi yorumlarını dayatıyor.”

“Sağlık hakkı erişilemez hale getirildi”

Hasta tutsakların tedaviye erişim hakkının sistematik biçimde engellendiğini belirten Uysal, revire çıkışların sınırlı saatlerde yapılması, hastane randevularının aylarca gecikmesi, ağız içi arama dayatması ve kelepçeli muayene gibi uygulamaların yaygınlaştığını söyledi:

“Cezaevi idareleri genellikle ‘yeterli personel yok’ diyerek sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’na havale ediyor. Oysa hasta tutsakların tedaviye erişimi, Adalet, Sağlık ve İçişleri Bakanlıklarının ortak sorumluluğu altındaki üçlü protokolle güvence altına alınmalı. Bugün bu protokol işletilmiyor.”

“Hapishaneler yaşamdan koparma mekanlarına dönüştürüldü”

Türkiye’de hapishanelerdeki sağlık koşullarının yetersizliği, keyfi uygulamalar ve siyasi gerekçelerle getirilen engellerin artık işkence boyutuna ulaştığını vurgulayan Uysal, son dönemde yaşanan ölümlerin “önlenebilir” olduğuna dikkat çekti:

“Hiçbir hasta tutsağın Türkiye’de hapishanede kalmaması gerekir. Hapishaneler, özellikle hasta tutsaklar açısından dayanılabilir bir yer olmaktan çıktı, yaşamdan koparma mekanlarına dönüştü.”

“Tecrit yalnızca İmralı’da değil”

İmralı’da Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit politikasının yalnızca bir ada gerçeği olmadığını belirten Uysal, “Bugün Türkiye’deki bütün hapishanelerde, farklı yoğunluk ve biçimlerde, tecrit uygulamaları var. Bu, sadece bireysel bir hak ihlali değil, toplumsal bir hak gasbıdır” dedi.

“Hapishanelerin gerçeği tecrit ve yok etme sistemidir”

Hapishanelerdeki her hikâyenin diğerine değdiğini belirten Uysal, tecrit, izolasyon ve işkencenin sistematik hale geldiğini ifade etti:

“Türkiye’deki hapishanelerin gerçeği, kişinin psikolojik ve fiziksel bütünlüğünü yok etmeye dayalı bir sistemdir. Bu ağır ihlallere karşı hukuku ve insanlık onurunu mahpusların koruduğu kadar, dışarıda olanların da, gazetecilerin ve insan hakları savunucularının da sahip çıkması gerekir.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu