EkolojiGüncel

ÖZEL HABER| Rojhat Dilsiz: Bu sadece Şırnak’ın meselesi değil

Şırnak'ta devam eden orman kıyımı ve ekolojik talanı Özgür Gelecek Gazetesine anlatan Şırnak Barosu Delegesi Rojhat Dilsiz, "Ne ÇED raporu var, ne bağımsız denetim, ne de şeffaf bir süreç" ifadelerini kullandı.

Şırnak Barosu Delegesi ve 2020-2024 yılları arasında Baro Başkanlığı görevini yürüten avukat Rojhat Dilsiz, Şırnak’ta yıllardır devam eden ormansızlaşma sorununu ve bu alandaki mücadelelerini gazetemize anlattı. İnsan Hakları Merkezi ve Çevre Komisyonu’nda aktif olarak çalışan Dilsiz, bölgede yaşanan doğa tahribatının 1990’lı yıllardan bu yana sürdüğünü, son yıllarda ise bu faaliyetlerin güvenlik gerekçesinin ötesine geçerek ticari ranta dönüştüğünü ifade etti.

Şırnak’ta ormansızlaşma sorununun yeni olmadığını, özellikle Cudi ve Gabar dağlarında uzun yıllar boyunca güvenlik gerekçesiyle ormanların yakıldığına tanık olduklarını belirten Dilsiz, 2019-2020 yıllarından itibaren bu durumun başka bir boyut kazandığını söyledi. Güvenlik bölgesi olmayan alanlarda dahi, askeri denetim altında ve korucular eliyle her gün onlarca kamyon dolusu ağacın kesilerek batı illerine taşındığını dile getirdi. Bu faaliyetlerin birçok kez raporlaştırıldığını ve uluslararası mekanizmalara başvurular yapıldığını aktaran Dilsiz, bu sürecin hâlâ devam ettiğini vurguladı.

Belgeleme engelleniyor, süreç şeffaf yürütülmüyor

Resmi kurumların orman kıyımına dair süreci şeffaf yürütmediğini ifade eden Dilsiz, Şırnak Valiliği ve Orman Müdürlüğü’ne yaptıkları başvurulara çoğu zaman yanıt alamadıklarını söyledi. Şırnak Barosu adına yapılan kurumsal başvuruların dahi cevapsız bırakıldığını kaydeden Dilsiz, “Şırnak Valiliği veya Orman Müdürlüğü’ne başvurduğumuzda, genellikle bize bir dönüş sağlanmıyor. Şırnak Barosu’nun kurumsal kimliğiyle yaptığımız başvurular bile cevapsız kalıyor. Son dönemde, kesimlerin ‘güvenlik gerekçesiyle’, ‘yangın riski nedeniyle’ ya da ‘kurumuş, miadını doldurmuş ağaçların kesildiği’ yönünde basit ve gerekçesiz açıklamalar yapılıyor. Ama bunların gerçekle bir bağı yok. Mesela, Şırnak Valiliği bazı bölgelerde giriş-çıkış yasağı koyuyor ve ilginçtir ki bu bölgeler, ağaç kesimlerinin yoğun olduğu alanlarla tam olarak örtüşüyor. Daha önce de bu durum raporlara yansıdı” dedi.

Güvenlik gerekçesiyle belirli bölgelere giriş çıkışın yasaklandığını aktaran Dilsiz, “Ancak güvenlik gerekçesi, bizim saha çalışması yapmamızı, tahribatın boyutlarını belgelememizi engelliyor. Ne ÇED raporu var, ne bağımsız denetim, ne de şeffaf bir süreç. Bu, doğrudan Anayasa’nın çevre hakkını düzenleyen 56. maddesinin ihlali anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

 

Hukuki mücadele cevapsız kalıyor

Anayasa ve Orman Kanunu’nun ormanların korunmasına dair açık hükümler içerdiğini hatırlatan Dilsiz, bu yasal düzenlemelere rağmen devlet görevlilerinin doğayı korumak yerine tahribatın parçası hâline geldiğini söyledi. Şırnak Barosu olarak yaptıkları suç duyurularının sonuçsuz kaldığını, bilgi edinme başvurularının da cevapsız bırakıldığını aktardı.

Ulusal ve uluslararası çevre kuruluşlarına yapılan başvurulara da değinen Dilsiz, “TEMA Vakfı ve Greenpeace gibi kurumlara başvurduk. Ancak güvenlik gerekçesi öne sürülerek ya cevap alamadık ya da ilgilenilmeyeceği söylendi” dedi.

Ormansızlaşma, sosyal ve ekolojik felakete dönüşüyor

Şırnak’taki orman kaybının yalnızca çevresel değil, sosyal boyutlarıyla da derin bir yıkım yarattığını belirten Dilsiz, 2021 yılında sadece yedi ayda orman örtüsünün %7-8’inin kaybedildiğini belirterek,”2021 yılında, Şırnak’ın 7 ayda orman örtüsünün %7-8’ini kaybettiği rapor edildi. Bu bizim hazırladığımız bir rapor değildi, saha çalışmalarına ve Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine dayanarak çıkardık. Ancak sonrasında, güvenlik gerekçesiyle bölgelere giriş-çıkış yasaklandığı için kapsamlı bir saha çalışması yapamadık. Tahminimize göre, 2000 sonrası ormansızlaşma oranı %12-15’e ulaşmış olabilir. Ama sağlıklı veri elde edemiyoruz, çünkü bölgeye erişimimiz engelleniyor” ifadelerini kullandı

Ağaç kesimlerinin sıradan köylülerce değil, askeri denetim altındaki korucular eliyle, ihaleler üzerinden örgütlü biçimde yürütüldüğünü belirten Dilsiz, “Bu kesimler, sıradan bir köylünün ‘Geçimi sağlayayım’ diye ağaç kesmesi değil. Tamamen askeri kontrol altında, korucular tarafından örgütlü ve sistematik bir faaliyet. İhaleye verilmiş alanlarda, ağaçlar rant elde etme aracı olarak kesilip Türkiye’nin çeşitli yerlerine satılıyor. Valinin ya da askeri yetkililerin bundan habersiz olması mümkün değil. Kuş uçsa haberi olan bir sistemde, bu kesimlere izin verilmeden yapılamaz. Dört-beş yıldır periyodik olarak devam eden bu durum, bölgenin ormansızlaştırıldığına dair ciddi bir kaygı yaratıyor” dedi.

Ormanların yok edilmesinin sadece ekolojik dengeyi değil, tarım ve hayvancılıkla geçinen kırsal halkın yaşamını da doğrudan etkilediğini söyledi. Uludere’deki Evil Kanyonu’nun barajla yok edildiğini, Cizre’de sıcaklığın 60 dereceye çıktığını, su kaynaklarının kuruduğunu ve göç riskinin arttığını aktardı.

Ormanları savunmak geleceği savunmaktır

Baro olarak kamuoyunu bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak için kampanyalar yürüttüklerini belirten Dilsiz, “Şırnak’ta Doğa Katliamına Dur De” kampanyasının sosyal medyada gündem olduğunu, DEM Parti ve yerel halkla imza kampanyaları başlattıklarını söyledi. Ancak resmi makamlardan somut adımlar gelmediğini belirtti.

Ağaç kesimlerinin derhal durdurulması, sorumluların yargılanması, korucuların rolünün araştırılması ve çevresel verilerin şeffaf biçimde paylaşılması gerektiğini söyleyen Dilsiz, tüm demokratik kamuoyuna da çağrıda bulundu. “Bu sadece Şırnak’ın değil, Türkiye’nin meselesidir. Sessizlik onay anlamına gelir. Ormanları savunmak, geleceğimizi ipotek altına almaya çalışanlara karşı durmaktır” dedi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu