GüncelKadın

ÖZEL – HABER | “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dersini Yasaklamak Kadın Haklarına Saldırıdır”

Mersin Eğitim-Sen Kadın Sekreteri Nermin Karasu, toplumsal cinsiyet eşitliği dersinin yasaklanmasını, 4+4+4 eğitim sisteminin etkilerini ve “Aile Yılı” politikalarını Özgür Gelecek Gazetesi’ne değerlendirdi.

Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği konusu, son yıllarda muhafazakâr politikaların hedefi haline geldi. İktidarın eğitim sistemine yönelik müdahaleleriyle birlikte toplumsal cinsiyet eşitliği dersi yasaklandı, bu alanda çalışanlar ise baskıya maruz kaldı. Kadın hakları savunucuları ve eğitim sendikaları bu kararı, kadınların ve LGBTİ+ların haklarını görünmez kılma çabası olarak değerlendiriyor.

Mersin Eğitim-Sen Şube Kadın Sekreteri Nermin Karasu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kadınların ve LGBTİ+ bireylerin haklarını güçlendiren bir kavram olduğunu belirterek, “Bu kavram, yıllardır görünürlüğümüzü artıran ve haklarımızı güçlendiren bir araçtı. Ancak hükümet, aileyi koruma söylemiyle bu kavramı hedef alarak aslında kadınları ve tüm cinsiyet kimliklerini bastırmak istiyor” dedi.

Eğitim-Sen olarak bu yasakları kabul etmediklerini vurgulayan Karasu, “Bu karar yalnızca akademik bir konuya müdahale değil, doğrudan kadınların haklarına ve özgürlüklerine bir saldırıdır. Mücadelemiz sürecek” ifadelerini kullandı.

“Kız çocuklarının eğitimden kopacağını söylemiştik”

Türkiye’de 4+4+4 eğitim sistemine geçilmesiyle birlikte, özellikle kız çocuklarının eğitim hayatında ciddi bir kırılma yaşandı. Karasu, kız çocuklarının okullaşma oranının düştüğünü, çocuk yaşta evliliklerin arttığını raporlarla gördüklerini ifade ediyor.

Bu süreci değerlendiren Karasu, “Biz bu sistemin getireceği sorunları en başından beri dile getirdik. Kız çocuklarının okullaşma oranının düşeceğini, çocuk yaşta evliliklerin artacağını söyledik. Ancak iktidar, uyarılarımıza kulak asmadı. Bugün geldiğimiz noktada, kız çocuklarının erken yaşta evlendirildiğini ve açık öğretime yönlendirildiğini görüyoruz” diye konuştu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın politikalarının da bu durumu teşvik ettiğini belirten Karasu, “Evlilik kaydı yapılan kız çocuklarının eğitim durumları pasif hale getiriliyor ve açık öğretime yönlendiriliyor. Bu, açıkça kız çocuklarını eğitimden koparmaktır” ifadelerini kullandı.

“Kadınlar ekonomik ve sosyal anlamda güçsüzleştirilmek isteniyor”

Hükümetin 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etmesi, kadın örgütleri tarafından endişeyle karşılandı. Kadın hakları savunucuları, bu tür politikaların kadınları daha fazla ev içine hapsetmeyi amaçladığını düşünüyor.

“Aile Yılı” politikalarını eleştiren Karasu, “Bu politikalar, kadınları bakım emeğine mahkûm eden bir sistem inşa ediyor. Kadınların çocuk bakımından yaşlı bakımına kadar pek çok görünmeyen emeği üstlenmesi bekleniyor. Hükümet ise bu emeği desteklemek ve paylaşmak yerine, kadınları daha da fazla yük altına sokan politikalar üretiyor” dedi.

Kadınların çalışma hayatından çekilmesinin teşvik edildiğini belirten Karasu, “Kadınları ekonomik ve sosyal anlamda güçsüzleştirerek, onları tamamen aile içinde tanımlamak istiyorlar. Ama biz buna izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

“Biz kadın yılı olarak mücadelemize devam edeceğiz”

Karasu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı verdikleri mücadelenin “kadın yılı” olarak devam edeceğini belirterek, “Biz kadın yılı olarak mücadelemize devam edeceğiz, aile yılı değil. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi için tüm taleplerimizi sıklıkla kamuoyuna duyurduk ve bu mücadelenin daha da artarak süreceğini ifade ettik” dedi. Kadınların toplumdaki rollerinin güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması adına verdikleri mücadeleyi, “Kadın Yılı” olarak ilan ettiklerini belirten Karasu, “Bu yılı kadınların haklarını savunmak, toplumsal eşitliği sağlamak için bir fırsat olarak değerlendiriyoruz” dedi.

“Kadın cinayetlerinin yüzde 71’i ev içinde işleniyor”

Egitim-Sen, hükümetin aileyi koruma söylemi üzerinden yürüttüğü politikaların kadınları daha fazla şiddet sarmalına ittiğini belirtiyor. Kadın cinayetleri ve şiddet vakaları her geçen gün artarken, kadınların kamusal alandan çekilmesinin bir çözüm olamayacağını vurguluyor.

Karasu, bu konuda verileri hatırlatarak, “Kadın cinayetlerinin yüzde 71’i ev içinde, en yakınları tarafından işleniyor. Bu veriler ortadayken, kadını kamusal alandan çekip eve hapsetmek nasıl bir çözüm olabilir? Aileyi koruma söylemiyle kadınları güvencesizliğe, şiddete ve sömürüye mahkûm etmek istiyorlar. Buna karşı direneceğiz” ifadelerini kullandı.

 “Kadınların özgürlüğü için mücadelemiz sürecek

Kadın hareketlerinin dayanışmayla büyüdüğünü vurgulayan Karasu, Eğitim-Sen olarak kadınların kamusal alanda daha fazla yer alması, eğitim hakkından eşit şekilde yararlanması için mücadeleye devam edeceklerini söyledi.

Bizim mücadelemiz, yalnızca kadınların değil, bütün toplumun özgürlüğü için verilen bir mücadeledir. Eğitim-Sen olarak kadınların eğitimde ve istihdamda eşit haklara sahip olması, şiddetle daha etkin mücadele edilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz” diyen Karasu, kadınları aile içine sıkıştıran politikalara karşı direneceklerini belirtti.

Karasu, Eğitim-Sen olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği dersinin yeniden müfredata eklenmesi, kadınların eğitimde ve çalışma hayatında eşit haklara sahip olması ve şiddetle mücadelede daha etkin politikalar üretilmesi için mücadele çağrısı yapmaya devam edeceğini belirtti.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu