VAN – Van Büyükşehir Belediyesi kayyumu ve bağlı kuruluşu Van Su ve Kanalizasyon İdaresi (VASKİ), BELVAN Ltd. Şti. bünyesinde görev yapan 174 kişi ile VANSU A.Ş. bünyesinde görev yapan 49 olmak üzere toplam 223 belediye çalışanını işten çıkardı.
Van Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Van Su ve Kanalizasyon İdaresi (VASKİ) çalışanı Berivan Tibelik, Van’da kayyum politikalarının işçiler üzerindeki yıkıcı etkilerini ve buna karşı verilen mücadeleyi gazetemize anlattı.
Hukuksuz sürgünler ve işten çıkarmalar
İşten çıkarmaların siyasi bir karar olduğunu vurgulayan Tibelik, “2015 yılında VASKİ’de çalışırken, 2016’da kayyumların atanmasıyla işime son verildi. İşten çıkarılmadan önce, işimle alakasız alanlara sürgün edildim. Garaja, araç tamirlerinin yapıldığı, mesai dışı personelin toplandığı bir yere sürüldüm, ardından bir depoya gönderildim,” dedi.
İşten çıkarma kararının SGK’dan gelen bir mesajla, “22 kodu” gerekçesiyle bildirildiğini ancak resmi bir tebligat yapılmadığını aktaran Tibelik, “Bu kod, ‘bilinmeyen nedenler’ gerekçesiyle işten çıkarma anlamına geliyor ve işçilerin işsizlik maaşından yararlanmasını engelliyor,” diye konuştu.
“Kayyumlarla birlikte tekrar sürgünler”
İşten çıkarıldığı 2016 yılında açtığı davayı kazandığını, ancak keyfi muameleyle işe geri alınmadığını belirten Tibelik, “2019 yerel seçimlerinden sonra yönetimin değişmesiyle kayyumların yarattığı tahribat halk mücadelesiyle ortadan kaldırıldı ve işe geri döndük. Ancak bir buçuk ay sonra, yeni atanan kayyumlarla birlikte tekrar sürgünler yaşandı ve işten çıkarmalar devam etti. Branşımızla alakasız yerlere sürüldük. Örneğin, makineden anlayan bir arkadaşımız çevre korumaya, halkla ilişkilerle ilgilenen bir arkadaşımız başka bir alana gönderildi. Amaç, özel savaş politikası yürütmek ve psikolojik baskı yaratmaktı,” diye konuştu.
Arşiv soruşturmaları ve hukuksuz süreçler
Geçtiğimiz 2024 yerel seçimlerinden sonra işe dönüş süreçlerinde de hukuksuzlukların devam ettiğini belirten Tibelik, “Kurumdan arşiv ve güvenlik soruşturması talep ettik, ancak yanıt alamadık. İşe başlatma süreçleri üç kez tekrarlandı. Bireysel olarak arşiv kayıtlarımızı almıştık, herhangi bir engelimiz yoktu. Buna rağmen SGK’dan gelen mesajlarla işimize son verildi,” diyerek, bu süreçte işçilerin yaşam alanlarının kısıtlandığını ve işsizlik maaşından yararlanmalarının engellendiğini vurguladı.
“SGK’nın ‘güvenli günler’ mesajı dalga geçer gibi”
İşten çıkarmaların ekonomik ve sosyal etkilerine değinen Tibelik, özellikle kadın işçiler üzerindeki baskılara dikkat çekti: “Genç bir kadın olarak ekonomik özgürlüğüm kısıtlanıyor. Sosyal haklarımı özgürce yaşayamıyorum. Bu, bir anlamda sürgüne kapı açıyor. Ailem 1990’lı yıllarda köy yakmaları ve zorunlu göçle karşılaştı. Kayyum politikaları, ailelerin çocuklarına da benzer bir tahribat yarattı. Bu zihniyet, yaşam hakkımızı kısıtlıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ‘güvenli günler’ mesajı, dalga geçer gibi.”
“Binlerin iradesine el konuluyor”
Kayyum politikalarının işçiler üzerindeki etkisini “psikolojik savaş” ve “ırza savaş” olarak nitelendiren Tibelik, “223 arkadaşımız işten çıkarıldı. Aralarında 14 kadın ve 7 engelli arkadaşımız var. Bu insanlar hırsızlık yapmadı, yolsuzluk yapmadı. Hepsi raporlu, resmi evraklarla haklarını almış kişiler. İşten çıkarmalar göçü tetikliyor; genç işçiler metropollere gitmek zorunda kalıyor ve bu süreçte iş kazaları gibi risklerle karşı karşıya kalıyor. 223 kişi değil, 223 ailenin geçimi söz konusu. Her ailede 5-6 birey olduğunu düşünürsek, binlerin iradesine el konuluyor,” diye ifade etti.
Ortak mücadele ve halk desteği
İşten çıkarılan işçilerin ortak bir mücadele yürüttüğünü vurgulayan Tibelik, “Üç gün önce Van Sanat Sokağı’nda bir basın açıklaması düzenledik ve sendika binası önüne kadar yürüyüş gerçekleştirdik. Başı dik bir şekilde yürüdük. Bizi destekleyen ilçe örgütleri, belediye başkanları, devrimci toplum örgütleri ve halk vardı. Camlardan alkışlayanlar, slogan atanlar oldu. İkinci gün ise Faqirê Tayran Parkı’nda yapılan basın açıklamasında Van Milletvekili Mahmut Dindar ve KESK eski dönem sözcüsü Murat Atabay konuşma yaptı. ‘Kayyum tahribattır, halkın direnişi vardır’ gibi sloganlarla halk direnişimize destek verdi. Bu işten çıkarmalar hukuki değil, siyasi bir karardır. AKP tarafından gerçekleştirildiğini biliyoruz. AKP’yi protesto edeceğiz,” ifadelerini kaydetti.
Hukuki mücadele kararlılığı
Hukuksuz işten çıkarmalara karşı hukuki süreç başlatacaklarını vurgulayan Tibelik, “Özlük dosyalarımız, adli sicil kayıtlarımız, daha önce kazandığımız mahkeme kararlarımız var. Resmi prosedürün gerektirdiği her evrak mevcut. Hukuki olarak haklıyız, mücadele edeceğiz ve kazanacağımıza inanıyoruz,” diyerek işten çıkarmaların usulüne uygun olmadığını, tebligat ya da tutanak tutulmadığını belirtti.
Kadın işçilere yönelik mobbing
Kadın işçilere yönelik özel baskıların da uygulandığını belirten Tibelik, “Psikolojik baskı yaratmaya çalıştılar. Diğer kadın arkadaşlarımız sahaya çıkarıldı, çat kapı ev ziyaretleri yaptırıldı. ‘Valilikten geliyoruz’ diyerek bir algı yaratılmaya çalışıldı,” dedi.
Halk ve sendikalardan destek
Van halkı ve sendikaların büyük destek verdiğini vurgulayan Tibelik, “Tüm devrimci toplum örgütleri, odalar ve birçok siyasi parti destek ve dayanışmada bulundu. Dün, davet ettiğimiz tüm siyasi partiler yanımızdaydı. Bizi yalnız bırakmadılar,” dedi.
“Kayyumlar bir an önce kalkmalı”
Kayyum politikalarının tahribat yarattığını vurgulayan Tibelik, “Kayyumlar bir an önce kalkmalı. Kayyum olduğu sürece rantlar, ölümler, aile içi şiddet, göç olur. Şehirler bir ölü haline gelir. Bunu mecliste tartışalım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’yle, dış ülkelerle paylaşalım. Kayyumun tahribat olduğunu herkes görmeli,” dedi.
Yaşadıkları hukuksuzluğa karşı mücadele kararlılığını vurgulayan Tibelik, “Genç bir kadın olarak direniyorum. Mücadelemizi sürdüreceğiz ve başaracağımıza inanıyorum. Bu şehirler işçinin emeğiyle inşa ediliyor. Emeğimizi yok etmeye çalışan zihniyet yok olacak, bizler kazanacağız. Sesimizi duyan herkes, bu hukuksuzluğu kabul etmediğini dile getirsin,” diyerek sözlerini tamamladı.