
Proleter hareketin tüm özne güçleri, irade tarafında alınan yeni kararları kavrama, kavratma göreviyle karşı karşıyadır. Bu görev asla belli bileşenlere ve bireylere havale edilemez. Her özne, bu kararları sahiplendiği oranda bunlar hayat hakkı bulacaktır.
Eğer uygulamak kavramaksa, uygulanmayan her şeyin kavrayış düzeyi de tartışılır hale gelir. Hiç kuşkusuz, bu görevler kolektif bir akılla, “kolektifi, kitle mücadeleleri içinde örgütlemek devrimi örgütlemektir” şiarına uygun bir pratikle yerine getirilebilir.
Kitlesiz devrim, kitlesiz mücadele olmayacağına göre, önümüze koyduğumuz tüm görevler, yeni-taze kuvvetlere ulaşma, kitle mücadelesini geliştirme perspektifini içermek zorundadır. Bu konularda yeteri kadar olumlu ve olumsuz tecrübeye sahibiz.
Yine kararları kavratmak, yalnız yazınsal olarak teorik açılımlar yapmayı içermez. Bir bütün olarak özne güçlerin ideolojik-politik eğitimini de içerir. Bu nedenle yukarıdan aşağıya doğru yapılan her toplantıda kararlara uygun siyasal gündemler belirlemeyi ve bu eksenli tartışmalar yürütmeyi bir görev haline getirmeliyiz.
Çünkü ideolojik yetersizlik, siyasal gerilik böylesi devrimci pratiklerle aşılır. Farklılıklar bu tartışmalarla netlik kazanır.
bu ortak çabayla irade ve eylem birliği giderek güç kazanır. Bu birincisi.
İkincisi, bu görevlerin pratikte uygulamasında karşı karşıya olduğumuz zorlukların farkındayız. Yani zor koşullarda mücadele ediyoruz. Yerine getirilmesi gereken her devrimci görevin bizden büyük fedakarlıklar yapmamız gerektiği gerçeğini, özverili, yaratıcı bir çalışma yürütmemiz gerektirdiğini gösteriyor.
Üçüncüsü, analizlerimizde objektif değerlendirmeler yapmak, somut görevler belirlemek için, yaşadığımız coğrafyada ve bölgemizdeki tüm gelişmeleri dünyadaki gelişmelerle bağlantılı olarak ele almalıyız. Emperyalizmin yarı-sömürgesi olan bir ülkenin iç ve dış politikasını emperyalizmden soyutlamak, bağımsız payeler biçmek gerçekleri ters yüz etmektir.
Demokratik halk devrimi sürecinde anti-emperyalist mücadelenin gerekliliğini, tarihsel önemini yeteri kadar kavramamaktır.
Açık ki, kolektif iradenin tüm kararları bu ve benzeri çok yönlü ve kapsamlı değerlendirmeler ışığında ele alınıp değerlendirilmediği müddetçe yanılgılı sonuçlara varmak kaçınılmaz hale gelir. Bizler dünyadaki gelişmelerden, değişimlerden kopuk, ıssız bir adada yaşamıyoruz.
Bilakis tüm ana çelişmelerin hissedildiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu demektir ki, bu nesnel durumdan soyut bir analiz yapmak, görev belirlemek, pratik olarak mümkün değildir.
Somut görevler bu genel tablo kavrandığı oranda belirlenir. Diğer bir anlatımla bu görevler yerine getirildiği oranda, genel tabloyu kavramak daha da kolaylaşır.
Bugün kapitalist emperyalizmin krizi giderek derinleşiyor. Bu nedenle yeni bir emperyalist savaş tehlikesi de giderek belirgin bir hale geliyor. Bilindiği gibi, kriz dönemlerinde işsizlik artar, başta sanayi proletaryası olmak üzere, işçi ve emekçiler büyük bir yoksulluğun içine sürüklenir.
Sermayenin yeniden hızlı bir birikim sürecine girmesi için, ücretler düşürülür. Böylesi kriz dönemlerinde küçük tekeller büyük tekeller tarafında yutulur. Böylece sermaye daha da merkezileşir. Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında bu gerçekler sonuçlarıyla birlikte karşımızda durmaktadır.
Daha genel manada ifade edecek olursak, yer küremiz, bir avuç emperyalist devletin sömürge ve yarı-sömürgesi durumundadır. Bir yanda tekellerin çıkarları için sürdürülen sınırsız sömürü, haksız savaş kundakçılığı ve silahlanma özgürlüğü, diğer yanda yüz milyonlara dayatılan ücretli kölelik, işsizlik ve yoksulluk!
Elbette ki bu durum kaçınılmaz olarak emperyalizm ile ezilen halklar arasındaki çelişkiyi daha da derinleştirecektir.
Dün olduğu gibi bugün de emperyalizm can çekişen, çürüyen kapitalizmdir. Dolayısıyla varlığını, toplumun geniş kesimlerde yaratmış olduğu özgürlüğe ve refaha değil, bilakis kurmuş olduğu sömürü sistemine ve zorbalığa borçludur.
Sınıf bilinçli proletaryanın her koşulda ezilen dünya halklarına emperyalist boyunduruğa, sömürüye karşı ayağa kalkın çağrısı bu nesnel durumun somut sonucudur. Bu çağrılara kulak vermek, emperyalist savaş tehlikesine karşı en geniş anti emperyalist birlikler kurmak güncel bir görevdir.
Bu görevler “emperyalist savaşa karşı çık, devrimde ısrar et” perspektifine uygun olarak yerine getirilmelidir.