GüncelKadınLGBTİ+

Söyleşi | “11. Yargı Paketi, LGBTİ+ların Varoluşunu Suç Sayıyor!”

DEM Parti İstanbul Milletvekili ve Sosyalist Dayanışma Platformu Sözcüsü Kezban Konukçu, taslağın yalnızca bir yasa metni değil, iktidarın toplumsal muhalefeti sindirme aracı olduğunu belirtti.

Meclis’e sunulması beklenen 11. Yargı Paketi henüz resmi olarak gündeme alınmadı ancak kamuoyuna sızan taslak metin, LGBTİ+ların yaşam hakkı, varoluş özgürlüğü ve özel hayatına doğrudan müdahale niteliği taşıyan maddeler içerdiği gerekçesiyle tepkilere neden oldu.

Taslakta yer alan düzenlemeler, “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren” kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörüyor.

Ayrıca cinsiyet uyum ameliyatı için yaş sınırının 18’den 25’e çıkarılması, sürecin zorlaştırılması, “aynı cinsiyetten kişilerin nişan veya evlenme töreni yapmalarının” cezalandırılması gibi maddeler taslakta yer alıyor. Düzenlemenin, LGBTİ+ları konu alan film, dizi ve dijital içeriklere de cezai yaptırımlar getirebileceği belirtiliyor.

Taslak gerekçesinde “sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi” ve “aile kurumunun korunması” ifadeleri yer alıyor.

Ancak hukukçular, insan hakları örgütleri ve LGBTİ+ kurumları, bu ifadeleri “ayrımcı, keyfi ve baskıcı” olarak tanımlıyor. DEM Parti İstanbul Milletvekili ve Sosyalist Dayanışma Platformu Sözcüsü Kezban Konukçu, taslağın yalnızca bir yasa metni değil, iktidarın toplumsal muhalefeti sindirme aracı olduğunu belirtiyor.

 

“Varoluşu cezalandırmak istiyorlar!”

Konukçu, Meclis’e henüz resmi olarak gelmemiş olan paketin “sızdırılmış bir çalışma” olduğunu, buna rağmen içeriğinin son derece tehlikeli olduğunu söylüyor. Vekile göre taslağın en kaygı verici yönü, LGBTİ+ların varoluşunu doğrudan suç kapsamına alması.

Kezban Konukçu, süreci şöyle değerlendiriyor:

“Bu paket yalnızca LGBTİ+ların kamusal alandaki görünürlüğünü değil, özel hayatlarını da hedef alıyor. Genel ahlak kavramı ve aileyi koruma söylemi üzerinden hazırlanmış bir metinle karşı karşıyayız. Artık yalnızca sokakta var olan lubunyaları değil, evinde bile LGBTİ+ları hedef alan bir yaklaşım var. Komşusu tarafından şikâyet edildiğinde, bir kişinin evi basılabilir, gözaltına alınabilir, hatta tutuklanabilir hale geliyor bu düzenleme.”

Konukçu, taslağın yalnızca transları değil, interseksleri de doğrudan hedef aldığını şu şekilde belirtiyor: “Bu yargı paketi intersekslere dönük tıbbi müdahalenin önünü açıyor.”

“Ayrıca hormon tedavisine erişimi engellemeyi, cinsiyet uyum sürecini zorlaştırmayı ve yaş sınırını 25’e çıkararak transların yaşam hakkına müdahale etmeyi amaçlıyor.”

 

Suça sürüklenen çocuklar da aynı pakette…

Konukçu’nun eleştirilerinden biri de, paketin LGBTİ+ların yanısıra çocuk politikaları üzerinden yürütülmesi. Son dönemde kamuoyunda “suça sürüklenen çocuklar” tartışması Minguizi davası üzerinden gündeme gelmişti. Vekil, iktidarın bu davayı kullanarak kendi politikasını meşrulaştırmaya çalıştığını söylüyor:

“Son yıllarda yoksulluğun, işsizliğin, umutsuzluğun egemen olduğu sokaklarda çeteler var. Geçmişte devrimcilerin yürüdüğü sokaklarda bugün çocuklar suça sürükleniyor. Ancak iktidar bu gerçeği görmek istemiyor. Sorunun kaynağı olan yoksulluğu görmek ve tespit etmek yerine, Minguizi davasını bahane edip kendi lehine bir ‘suçlu çocuk’ yaratma politikası yürütüyor. Şimdi bu taslakla bu çocuklar da cezalandırılmak isteniyor.”

Konukçu, çocukların sistemin mağduru olduğunu vurgulayarak, iktidarın suçu bireyde arayarak kendi sorumluluğunu gizlediğini ifade ediyor. “Etik açıdan bile kabul edilemeyecek bir biçimde, devlet kendi yarattığı yoksulluğu suç olarak tanımlıyor.

 

“Faşizmi meşrulaştırma girişimi”

Kezban Konukçu, taslağı yalnızca bir iç hukuk düzenlemesi olarak değil, yükselen sağ-faşist siyaset dalgasının Türkiye’deki yansıması olarak yorumluyor.

İktidar, faşizmi meşrulaştırmak için bu tür yolları kullanıyor” diyen Konukçu, sürecin yalnızca LGBTİ+lara değil, toplumun tüm muhalif kesimlerine yönelik bir sindirme stratejisinin parçası olduğunu savunuyor: “Bugün dünyada sağ-faşist iktidarlar nasıl düşman yaratıyorsa, Türkiye’de de ortak düşman LGBTİ+lar ilan ediliyor. Bu nefret siyaseti, toplumun her kesimini sessizleştirmeyi hedefliyor.

AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, partisinin kapalı grup toplantısının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bize ulaşan öyle bir taslak yok. Aile Bakanlığımız ve diğer bakanlıklarımız çalıştaylar yürütüyor. Henüz yasa teklifi haline gelmiş bir metin değil” diyerek iddiaları yalanladı.

Ancak bu yalanlamaya rağmen kadın örgütleri ve LGBTİ+lar, Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda çeşitli eylemler yaparak seslerini sokakta duyurarak tepkilerini dile getirdi. İstanbul eylem yasağına rağmen gerçekleşen eylemlerde iki kişi, Ankara’da yapılan eylemde ise bir kişi gözaltına alındı. İstanbul’da gözaltına alınan kadınlar çıplak aramaya maruz kaldı.

 

Ahlak yasasıyla, baskı tesis etmek istiyorlar

Konukçu’ya göre, taslakta geçen “genel ahlak” kavramı, iktidarın uzun süredir kullandığı bir toplumsal kontrol mekanizmasının yasal ifadesi.

Hukukçular da benzer şekilde “genel ahlak” ve “biyolojik cinsiyet” kavramlarının muğlak ve belirsiz olduğunu, bu nedenle kanunilik ilkesine aykırı düzenlemeler içerdiğini belirtiyor.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) tarafından yapılan değerlendirmede, “Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı ifadesinin muğlak olması, her türlü davranış ve tutumu kapsaması, özel alan ve kamusal alan ayrımında bulunmaması, tutum ve davranışın tanımını yapmaması nedeniyle hem özel hayatın gizliliği hem de ifade özgürlüğü açısından ciddi riskler barındırıyor” denildi.

 

İnterseksler ve sağlık hakkı tehlikede

Taslakta yer alan bir diğer düzenleme, interseks çocuklara yönelik tıbbi müdahaleleri kolaylaştırıyor. Buna göre, “biyolojik olarak belirlenemeyen cinsiyet özelliklerinin” tıbbi olarak düzeltilmesi için mahkeme kararı beklenmeden müdahale yapılabileceği belirtiliyor.

Kezban Konukçu, bu maddeye özellikle dikkat çekiyor: “Bu düzenleme interseks çocuklara rızaları olmadan operasyon yapılmasının önünü açıyor. Bu bir insanlık suçu olur. İntersekslerin yaşam hakkı ve bedensel bütünlüğü yok sayılıyor.”

Benzer şekilde, cinsiyet uyum sürecinde yer alan trans bireyler için getirilen 25 yaş sınırı da eleştirilerin odağında. Uzmanlar, bu düzenlemenin tıbbi gerekliliklere aykırı, bireyin özerkliğini ihlal eden bir yaklaşım olduğunu belirtiyor.

 

“Hedefte sadece LGBTİ+lar değil, toplumsal barış var!”

Konukçu, 11. Yargı Paketi’ni yalnızca LGBTİ+ karşıtı bir hamle olarak değil toplumsal muhalefeti bastırma stratejisinin bir parçası olarak görüyor. Ona göre bu paket, “devletin hukuk eliyle baskı tesis etme” girişimidir: “Bu paketle birlikte toplumsal barış, dayanışma ve özgürlük değerleri ortadan kaldırılmak isteniyor. İktidar, farklılıkları hedef göstererek kendi krizini örtmeye çalışıyor. Ama biz ezilenlerin, dışlananların, onur mücadelesi verenlerin yanındayız.”

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu