EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “İşçiler Güçlü, Patron Kötü Durumda!”

Gebze Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Fransız sermayeli Mersen fabrikası işçilerinin süren direnişlerini Birleşik Metal-İş Örgütlenme Uzmanı Caner Akyol ve işçilerden Halil Yap ile konuştuk.

Kocaeli Gebze’de yaklaşık bir aydır devam eden Mersen direnişi sürüyor. Direniş sürecini sendikanın Birleşik Metal-İş Gebze Örgütleme Uzmanı Caner Akyol ve işçiler adına Halil Yap ile konuştuk.

İlk olarak Halil Yap’a sorularımızı sorduk. Yap, direnişte işçilerin güçlü, patronun kötü durumda olduğunu dile getirdi.

– Bir aydır direniştesiniz. Nasıl gidiyor direnişiniz?

Halil Yap: Şöyle söyleyeyim; Biz bir aydır buradayız. Bir ay boyunca bize çeşitli sendikamıza bağlı firmalardan, sosyalist gruplardan, siyasi partilerden yani birçok yerden deste geldi/geliyor. Bu destek bizi birbirimize daha fazla bağlıyor. Daha da çok güçlendiriyor. Daha önce görmediğimiz şeyleri yaşıyoruz biz şu anda. İlk defa böyle bir olayla karşılaşıyoruz.

Biz 17 arkadaştık burada. Şu an iki arkadaşımız işten ayrıldığı için, 15 kişi kaldık ama bu zamana kadar burada hiç böyle bir şey görmemiştim. Böyle bir destek göreceğimizi, böyle bir ortamda kalacağımızı da bilmiyorduk açıkçası. Yani mutluyuz. Bizi destekleyen herkese teşekkür ederiz. Beklediğimizin üstünde bir destekle karşılaştık. İşveren tarafı da beklemiyordu böyle bir destek göreceğimizi. O da 5-6 kişi dışarı çıkacak zannediyordu. Biz 15-16 kişi olarak dışarı çıktık.

– Aslında patron sizi greve “çıkarmış” oldu, değil mi? Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Şimdi şöyle, sizin de belirttiğiniz gibi bizim işverenimiz bizi greve çıkardı. Biz burada grev oylaması yaptık. Onlar, burada daha önce 4 arkadaşımızı işten çıkardığında burada bir işgal yaptık. Sabah 9’dan akşam 9’a kadar. Sonrasında işte olay farklı bir yere gidince sonuçlandırdık işgalimizi. Bunlar bu olaydan sonra baskı yapmaya başladılar. Sendikadan ayrılan arkadaşlar oldu. Sayımız 7-8 kişiye kadar düştü. Onlar da bizim greve yine 5-6 kişi çıkacağımızı, herkesin çıkmayacağını zannettiler. Birkaç kere toplantı yapıp bunu genel olarak herkese şöyle dediler; “Greve giderseniz maaşınızı alamayacaksınız. Sigortanız ödenmeyecek, hiçbir şekilde sosyal haklardan faydalanamayacaksınız” vb. İnsanların burada parayla, geçim derdiyle sıkıştırıp greve çıkmayacaklarını zannettiler ama olayın öyle olmadığını çok net gördüler.

Greve çıkacağımız gün de zaten bize Fransa’dan CEO gelmişti. Onlar bizden bir toplantı istediler, bir toplantı yaptık. Toplantıda kendilerinin sendika ile hiçbir şekilde oturmayacağını söylediler. Biz de onlara MESS’e üye olup MESS üzerinden sendikayla muhatap olmadan bir sözleşmeye bağlanabileceklerini söyledik. İlk başta buna “tamam” dediler. Sonrasında burada bizim yöneticilerimiz -Türk olanlar- onlara artık ne söyledilerse kararını değiştirip bize dediler ki; “siz dışarı çıkın, dışarıda sizi görmek istiyoruz, 5 kişi-6 kişi kaç kişiyseniz ona göre hareket edeceğiz” dediler. Biz grev günü 19 Nisan günü kapıda 16-17 kişi olunca onlar da beklemiyordu bunu. Şu an onların durumu bizden daha kötü. Üretim % 20’lere düştü. Daha dün bir denetlemeden geçirdiler. İşkur’dan gelen bir heyet vardı, Bilirkişi heyeti. Onlar bir denetlemeden geçirdi. Psikolojik olarak çok sağlam değiller. Bizden daha güçsüzler. Biz hala dimdik şekilde duruyoruz.

Patronun sendikaya karşı tutumu saldırgan!

– Mersen’deki grev sürecini bizim için özetler misiniz? Neler yaşandı ve yaşanıyor?

Caner Akyol (Birleşik Metal iş Gebze Örgütleme Uzmanı): Yaklaşık bir ay olacak. Aslında süreç, 2022’nin sonlarına dayanıyor. Biz sendikadan yetki belgesini aldık, gerekli çoğunluğu sağlayarak. Yetki belgesiyle başvuru yaptık Çalışma Bakanlığı’na ve yetki belgesi bizim elimize ulaştı. Daha sonra işveren buna itiraz etti. Mahkeme süreçlerini bekledik. Biliyorsunuz süreci zaten. Mahkeme süreci lehimize sonuçlandı. Şimdi İstinaf Mahkemesi’ne gitti. Oradan da lehimize karar çıktı ve Yargıtay’a gitti, sonuçta lehimize karar çıktı.

Karar çıktı ama işveren kesinlikle sendikayla görüşmek istemedi. Üçüncü kişilerle görüşmek istemediğini söyleyerek içeride işçilere baskı yaptı. Daha sonra grev oylaması talep edildi. O sürece gelene kadar bazı işçi arkadaşlarımızı sırf sendikal sebeplerden dolayı işten attı ve üye sayımız bayağı azaldı işyerinde. Daha sonra grev oylaması yapıldı. Grev oylamasında işveren greve “evet” oyu kullandı, biz ise “hayır” oyu kullandık. Çünkü biz hayır oyu kullanarak yüksek mahkemeye götürmeye çalıştık. Sayımız o kadar azaldı ki içeride. Yalnız iki üye oy farkıyla işveren greve çıkardı ve biz greve çıktık. Ama greve çıkarken işverenin “3-4 kişi greve çıkabilir” diye bir tahmini vardı. “Maksimum 5 kişi greve çıkar” diye düşünüyordu. Ama şu anda biz 17 arkadaşımızla grevdeyiz.

Fabrikada şöyle de bir durum var. Fabrikada yaklaşık 60 çalışan var; 30 beyaz yaka, 30 mavi yaka. Yani tam yarı yarıya gibiyiz. İşverenin sendika falan hissi yok. Tam tersi çok saldırgan bir tutumu var sendikaya karşı.

– Peki, direniş nasıl gidiyor? İşçilerin morali nasıl?

– İşçilerin moral motivasyon açısından herhangi bir sıkıntısı yok. Tabii ki içeride girip çalışmayı istiyor arkadaşlar. Sendikal düzende çalışmak istiyorlar. Bundan kesinlikle geri adım atmak gibi dertleri ve niyetleri yok. Her gün dayanışma ziyaretleri düzenliyoruz. Fabrikamızdan temsilciler, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, dernekler vb. Sağ olsunlar, çok teşekkür ederiz kendilerine. Sürekli grev alanımızı ziyarete geliyorlar. Bu açıdan da bir sorunumuz ve sıkıntımız yok. Maddi tarafı var biliyorsunuz işin. Biz şunu biliyoruz: İşveren içerde grevde olan işçilerin yerine iş yapamaz, işçi çalıştıramaz. İçerde bir avuç insan kaldı. Patron, kanunsuzca, usulsüzce herkesi farklı farklı bölümlerde çalıştırmaya devam ediyorlar. Maalesef biz de bununla ilgili bir şey yapamıyoruz. Ne tutanak tutturabiliyoruz ne rapor hazırlatabiliyoruz. Bizi en çok zorlayan şey de bu.

Sendikamızın genel merkezinin yaptığın bir ödeme var. Yasa gereği yapabildiği bir ödeme bu. Biz de diğerini fabrikadaki diğer arkadaşlarımızdan, dayanışmayla toplayarak işçilerin aldığı maaşlara çok yakın maaşlar veriyoruz. Bu açıdan da bir sıkıntıları yok şu anda işçi arkadaşlarımızın. Kararlılıkla devam ediyoruz grevimize.

“Büyük bir sermaye, büyük bir tekele karşı mücadele ediyoruz!”

– Dayanışma ziyaretlerden bahsetmişken, sınıf mücadelesi yürüten sendikalara ya da devrimci öznelere bir çağrınız var mı dayanışma ile ilgili?

– Çağrımız şu, yani biz şunu biliyoruz, grev ve direniş alanlarında önemli olan şey moral motivasyondur. Bu moral motivasyonun ana kaynağı ise grev çadırına yapılan dayanışma ziyaretleridir. Orada edilen sohbetlerdir, orada içilen çaylardır. Bu açıdan tüm sınıf dostlarımızı, siyasi partileri, dernekleri, sivil toplum kuruluşlarını, sendikaları grev çadırımıza, dayanışma ziyaretine davet ediyoruz. İşçilerin tek moral aldığı, daha doğrusu en çok moral aldığı şey bu ziyaretler oluyor. Bu açıdan çok kıymetli oluyor ve arkadaşlarımızı davet ediyoruz çadırımıza.

Bu fabrika 33 ülkede 55 fabrikası, işletmesi olan bir yer. Dünya devi bir firma, sektöründe çok büyük. Geçen seneki cirosu 1.21 milyar Euro. Fransız sermayeli bir firma. 1890 yılından beri iş hayatında. Türkiye’de de bu sene 70. yılları. Yani 70 yıldır burada işlettiler, burada çalıştılar. İşçilerin üzerinden devasa kârlar elde ettiler. Ama bir sendikal durum oluştuğunda ise nasıl bir saldırgan tutum alıyorlar? Buna şahit oluyoruz. Avrupa’da birçok yerde fabrikaları var ve orada hepsinde sendikalı çalıştırıyorlar işçileri. Ama Türkiye’deki bu yasal boşluklar maalesef işverenlerin elinde güçlü bir koz olarak duruyor ve bizim üzerimizde kullanıyorlar. Kısaca bunu söyleyeyim, büyük bir sermaye, büyük bir tekele karşı mücadele ediyoruz.

İşçiler de artık şunu biliyorlar, biz bu zamları sendika sayesinde aldık, eğer sendikayla çalışmazsak bu zamları geri alırlar. O yüzden biz toplu sözleşme düzeneğinde bir çalışma ortamı istiyoruz. Sendikayla birlikte toplu sözleşme düzeneğinde bir çalışma ortamı istiyoruz. Bunun için de müzakerelere açığız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu