
Yasak kararının ardından dernek yöneticileri açıklamayı İHD İstanbul Şubesi’nin kapısı önünde yapmak istedi ancak bu girişim de polis tarafından engellendi. Açıklama, polis ablukası altında dernek binasının içinde gerçekleştirildi.
“Varoluş yasaklanamaz”
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Eren Keskin, Onur Ayı kapsamında İHD’nin LGBTİ komisyonlarının tüm şubeleri tarafından alınan merkezi bir kararla yapılması planlanan açıklama öncesinde konuştu. Keskin, devletin LGBTİ’Lere yönelik politikalarını “nefret siyaseti” olarak tanımlarken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının son günlerde toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı bir sürece öncülük ettiğini söyledi.
“Onur Ayı’ndayız” diyerek konuşmasına başlayan Keskin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin LGBTİ’lere yönelik nefret politikasını giderek derinleştirdiğini belirtti. Özellikle Aile Bakanlığının yaklaşık on gün önce yayımladığı belgelerle toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yeni ve gerici bir sürece girildiğini ifade eden Keskin, “Normal olanı her zaman iktidarlar belirler ama gerçek o normallerde değildir” dedi.
İHD olarak her koşulda “varoluşun yasaklanamayacağını” dile getirmeye devam edeceklerini vurgulayan Keskin, devletin temel yapısının “erkek egemen ve ayrımcı politikalara” dayandığını söyledi. Keskin, “Devlet LGBTİ+’lardan çok korkuyor. Çünkü LGBTİ+’lar ve kadınlar, bu ülkenin resmi ideolojisini, o erkek egemen, militer yapısını değiştirmek istiyor. Bu nedenle bizden korkuyorlar. Korkmaya da devam etsinler” ifadelerini kullandı.
“Yasak kararı hem ifade hem örgütlenme özgürlüğünün ihlali”
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun, Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından alınan yasaklama kararına ve açıklamanın engellenmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Tosun, yasak kararının İHD’ye tebliğ edilmediğini, sabah saatlerinde Beyoğlu Kaymakamlığının internet sitesinde de yer almadığını söyledi. Ancak daha sonra kararın siteye yüklendiğini fark ettiklerini belirten Tosun, bunun üzerine İstanbul İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma talepli iptal davası açtıklarını duyurdu.
Mahkemeden sonuç almanın güç olduğunu vurgulayan Tosun, yasak kararının gerekçesinin “milli güvenliğin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi” gibi soyut iddialara dayandırıldığını belirtti. Tosun, “Bu gerekçelerin soyut ve dayanaksız olduğunu düşünüyoruz. İdare mahkemesinden iptal kararı bekliyoruz” dedi.
“Mücadeleden vazgeçmeyeceğiz”
“Varoluş Yasaklanamaz: LGBTİ+ Hakları İnsan Haklarıdır” başlıklı açıklamada, LGBTİ+’lara yönelik baskıların sadece bir azınlığı hedef almadığı, aynı zamanda tüm toplumun demokratik haklarını tehdit ettiği vurgulandı.
Açıklamada, özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından “toplumsal cinsiyet”, “LGBTİ” ve “cinsel yönelim” gibi kavramların kullanımını yasaklamaya yönelik adımların, ifade özgürlüğünü açıkça ihlal ettiği ve LGBTİ’lerin varoluşuna doğrudan bir saldırı anlamına geldiği ifade edildi.
“Hiçbir devlet, hiçbir kimsenin kimliğini, varoluşunu ya da yönelimini yok sayma veya bastırma hakkına sahip değildir” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği; tıpkı ırk, dil, din veya etnik köken gibi insan kimliğinin ayrılmaz parçalarıdır. Bu kavramların kamusal alanda ifade edilmesini yasaklamak, yalnızca LGBTİ+’ların sesini kısmakla kalmaz; aynı zamanda onları görünmezleştirmeye ve toplumsal dışlanmaya maruz bırakır.”
LGBTİ’lerin sistematik baskılara maruz bırakıldıkları, bu baskının intiharlara ve cinayetlere yol açtığı belirtilen açıklamada, “Arkadaşlarımızın katledilmesi ve intihara sürüklenmeleri, bu baskının doğrudan sonucudur. Bu yüzden LGBTİ+ intiharları ve cinayetleri politiktir” denildi.
Açıklamada ayrıca, kelimeleri yasaklamanın, o kelimelerin işaret ettiği gerçeklikleri ortadan kaldırmayacağına dikkat çekildi: “Bir kelimeyi yasaklamak, o kelimenin ifade ettiği gerçekliği ortadan kaldırmaz. ‘Toplumsal cinsiyet’i kullanmayı yasaklamak, cinsiyet eşitsizliklerini yok etmez. ‘Cinsel yönelim’ kelimesini silmek, farklı yönelimleri ortadan kaldırmaz. ‘LGBTİ+’ demeyi engellemek, LGBTİ+’ların yaşamlarını sona erdirmez. Bu yasaklar yalnızca baskı ve korku ortamını derinleştirir.”