GüncelKadın

GÜNCEL ­ 8 Mart’ın Ön Günleri; Gücümüzü Nereden Alıyoruz?

"Kadınların 168 yıl önce yaslandığı miras, Ortadoğu’daki direnişte, Filistin’de, Kürdistan’da inatla verilen mücadelede, LGBTİ+ların yok edilme tehdidine rağmen hayatlarını ortaya koyan mücadelesinde filiz vermektedir."

8 Mart tarihselliği, bilindiği gibi 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretleri, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı, kölelik çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapmasından gelir.

40 bin kadın dokuma işçisi “eşit işe eşit ücret”, çalışma saatlerinde azalma ve doğum izni gibi talepler çerçevesinde yapılan grev sırasında çıkan yangında fabrikaya kilitlendi. 129 kadın işçi yaşamını yitirdi.

O gün bugündür, kadınlar bu fabrikadaki mücadele tarihine yaslanarak mücadele ediyor, bu tarihe eşlik ediyor. 168 yıllık deneyimin ardından gelen yıllar boyunca kadınlar, bu mücadele tarihinden öğrenerek, ona yaslanarak emekçi kadınların mücadelesini büyütegelmiştir.

Erkek egemen devletler, o gün grev yapan kadınları katlettikleri gibi, mücadelesini engellemeye çalıştıkları gibi bugün de benzer bir hat izlemektedir. Egemenler, kadınların evde, sokakta, fabrikada verdiği mücadeleyi engellemek istemekte, erkek şiddeti sonucu kadınların öldürülmesini seyretmekte ve cezasızlıkla önünü açmakta, fabrikalarda kadın emeğinin sömürülmesini dair bir dizi uygulamayı her yıl devreye sokulmaktadır. Kadınlar ise her dönem mücadelelerini büyütmeye devam ediyor. Türlü zor yöntemlerine karşılık türlü mücadele yöntemleri geliştirerek mücadelelerini birleştiren bir şekilde yürütüyorlar.

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye ve Kürdistan’da kadınlar, devletin tüm zor aygıtına ve baskılarına rağmen mücadele ediyor. Bu mücadele bugün – kayıtlara göre- günde beş kadının erkekler tarafından katledilmesi, devletin cezasızlık politikaları veya doğrudan şiddeti ve katliam saldırıları altında yürütülüyor. Tüm saydıklarımıza ek olarak çok daha fazla saldırıdan, gözaltı ve tutuklama veya baskı politikalarından bahsetmek mümkün. Son bir ay içindeki tutuklamalarda kadın oranına bakarken bile bu gerçeği görebiliriz.

Yine HDK’ye yönelik operasyon, LGBTİ+lara dönük tutuklamalar, saldırılar bu gerçeği göstermektedir. Yıllardır devam eden lubunyalara dönük düşmanlaştırıcı, hedef gösteren baskı ve sindirme politikalarına bu tutuklamalar ile yeni bir halka eklenmek istenmektedir.

Ayrıca son dönemde Ortadoğu başta olmak üzere dünya üzerindeki savaş ve bunun kadınlara yansıması düşünüldüğünde 8 Mart bu yıl çok daha büyük ve genişlemiş bir savaş ortamında karşılanmaktadır. Emperyalist-kapitalist düzen, krizleri atlatmak için yeni pazar arayışı nedeniyle dün yürüttüğü vekalet savaşlarının yanında doğrudan işgaller ile savaşı Ortadoğu’nun her noktasında yaymıştır. Bir yıldan fazladır Siyonist İsrail devletinin Filistin’e yönelik işgal saldırısı, emperyalist ABD’nin sözde arabuluculuğunda bu günlerde durmuş gibi görünse de İsrail’in saldırıları yer yer katliamlara varmaya kadar devam etmektedir. Rojava’ya ve medya savunma alanlarına dönük saldırılar TC tarafından uzun zamandır sürdürülürken, ABD’nin HTŞ eliyle işgal saldırıları Ortadoğu’daki savaşın yeni bir boyut kazanması anlamına gelmiştir. Ortadoğu’daki bu savaş ortamı, Kürdistan ve Türkiye açısından yeni olmasa da toplamda kadınların yaşamını çok daha boyutlu bir şekilde etkilemektedir. Örneğin artan emperyalist müdahaleler ve savaşlar daha fazla yoksullaşmayı beraberinde getirmektedir. Yoksullaşmanın en fazla etkilediği grup da kadınlar ve LGBTİ+lardır.

Diğer yandan tüm bu saldırılar kadın ve LGBTİ+ların direnişine çarpmaktadır. Kadınların 168 yıl önce yaslandığı miras, Ortadoğu’daki direnişte, Filistin’de, Kürdistan’da inatla verilen mücadelede, LGBTİ+ların yok edilme tehdidine rağmen hayatlarını ortaya koyan mücadelesinde filiz vermektedir. Son dönemdeki tutuklamalar içinde kadınların kapladığı alan, fabrikalarda patronların devlete yaslanarak kadın emeği sömürüsünü artırması, aile yılı safsatası ile kadınların aile cenderesine hapsedilmeye çalışılması vb. hepsinin karşısında mücadele filizleri boy vermektedir. Tüm bu saldırılara rağmen kadınlar vazgeçmiyorsa bu yaslandıkları mirasın gücündendir. Bu mirasın köklerinin her mücadele pratiği ile yeniden yeniden sulanmasındandır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu