
Üniversite yönetimi, Coca Cola ve Popeyes stantlarına yazılan “Katil İsrail” ve “İşbirlikçi” ifadeleri, Gezi Direnişi’nin 12. yılı anısına boyanan gökkuşağı merdivenleri ile bu merdivenleri kapatan brandanın yırtılması gibi olayları soruşturmanın gerekçeleri arasında gösterdi.
Soruşturma sürecine tepki gösteren öğrenciler, herhangi bir somut delil olmaksızın başlatılan bu süreci “keyfi” ve “siyasi saiklerle” yürütülen bir “cadı avı” olarak nitelendirdi. Final dönemi ortasında öğrencilerin savunmaya çağrılmasını, demokratik hakların kriminalize edilmesi olarak değerlendiren öğrenciler, yaşananları açık bir “sindirme operasyonu” olarak tanımladı.
Öğrenciler tarafından yapılan açıklamada, “Bu bir disiplin soruşturması değil; bu, düşünce ve ifade özgürlüğüne, protesto hakkına, vicdanlara ve onurlu direnişe karşı yürütülen açık bir sindirme operasyonudur” denildi.
Koç Üniversitesi’nin çoğulculuk ve ifade özgürlüğü gibi değerleri yalnızca tanıtım çalışmalarında hatırladığı, gerçek toplumsal tepkilere ise baskıcı bir tutum sergilediği ileri sürüldü.
Öğrenciler, üniversite yönetiminin geçmişte de benzer tutumlar sergilediğini hatırlatarak, kadın cinayetlerini protesto eden öğrencilere yönelik saldırıların faillerinin bulunamadığını; ancak bugün, politik duruşları nedeniyle bazı öğrencilerin “delil olmadan kolayca tespit edildiğini” öne sürdü. Aynı şekilde, Bahar Şenliği sırasında “Ali İsmail Korkmaz Ölümsüzdür” pankartını yırtan kişinin de bulunamadığına dikkat çekildi.
Açıklamada ayrıca, Türkiye genelinde benzer disiplin süreçlerinin eş zamanlı olarak başlatılmasının tesadüf olmadığı, bu durumun gençliğin yükselen toplumsal taleplerine karşı sistematik bir bastırma girişimi olduğu vurgulandı.
Öğrenciler, disiplin soruşturmalarının derhal geri çekilmesini, üniversitelerin düşünce ve öğrenme alanı olarak kalmasını talep ediyor. Son olarak yapılan açıklamada, “Biz korkmuyoruz, susmuyoruz ve bu hukuksuzluğa karşı durmaya devam edeceğiz” ifadeleri yer aldı.