GüncelYorum

Taşın Hafızası: Treptower Park’taki Sovyet Anıtı ve 8 Mayıs’ın Anlamı

Berlin’in Treptower Parkı’nda yükselen devasa Sovyet Savaş Anıtı, yalnızca 1945’in askeri zaferini değil, aynı zamanda insanlığın faşizme karşı verdiği direnişin taşlaşmış hafızasını temsil eder. Bugün bu anıtın sessiz taşları, tarihsel revizyonizm ve yeniden yükselen milliyetçilik karşısında yeniden konuşmaya çağrılmaktadır.

Berlin’in Treptower Parkı’nda yükselen devasa Sovyet Savaş Anıtı, yalnızca 1945’in askeri zaferini değil, aynı zamanda insanlığın faşizme karşı verdiği direnişin taşlaşmış hafızasını temsil eder. Bugün bu anıtın sessiz taşları, tarihsel revizyonizm ve yeniden yükselen milliyetçilik karşısında yeniden konuşmaya çağrılmaktadır.

2. Emperyalist Paylaşım Savaşı ve Sovyetler Birliği’nin Bedeli

2. Dünya Savaşı, kapitalist-emperyalist bloklar arasında dünya hegemonyasını yeniden şekillendirme savaşıydı. Ancak bu kanlı çatışmanın en ağır bedelini, işgale uğrayan Sovyet halkları ödedi. Nazilerin 1941’de başlattığı Barbarossa Harekâtı, yalnızca askeri değil, aynı zamanda etnik bir imha planıydı. Sovyetler Birliği’nin batısı Nazi savaş makineleri tarafından yerle bir edilirken, milyonlarca insan katledildi, köyler ve şehirler yakıldı, açlık ve soykırım sistematik bir biçimde uygulandı.

Sovyetler Birliği, yaklaşık 27 milyon yurttaşını bu savaşta kaybetti; bu, her dört Sovyet vatandaşından birinin hayatını kaybettiği anlamına gelir. Bu devasa insan kaybı, yalnızca sayısal bir veri değil, tarihsel bir travma ve hafıza meselesidir. Berlin’deki Treptower Park Anıtı da bu kolektif kaybın sessiz ama güçlü bir ifadesidir.

Berlin’e Giriş: Zaferin ve Kayıpların Taşlaşmış Anısı

1945’in Nisan ayında, Sovyet ordusu nihayet Berlin kapılarına dayandı. Uzun süren kuşatma, ağır çatışmalar ve sayısız fedakarlıklar sonucunda Berlin, Kızıl Ordu tarafından ele geçirildi. Bu, Nazizmin kalbine saplanan son kılıç darbesiydi. Berlin’in düşüşü, faşizmin askeri olarak yenilgiye uğratılması anlamına gelse de, aynı zamanda yüz binlerce askerin ve milyonlarca sivilin hayatına mal olan bir trajediyi de beraberinde getirdi.

Treptower Park’taki Sovyet Savaş Anıtı, bu kanlı zaferin ve insani kayıpların sembolüdür. Anıttaki “yas tutan anne” figürü, militarist zafer anlatılarının ötesine geçer; o, savaşta kaybedilenlerin arkasında bıraktığı acıyı, boşluğu ve halkların yasını temsil eder. Anıtın taş yüzeyleri, yalnızca kahramanlık hikayelerinin değil, aynı zamanda derin insani trajedilerin de sessiz tanıklarıdır.

8 Mayıs ve Kolektif Hafızanın Önemi

Bugün Almanya’da 8 Mayıs, resmi bir tatil değil. Ancak anti-faşist gruplar, sol hareketler ve tarihsel hafızaya önem veren kitleler açısından bu gün, yalnızca geçmişin bir hatırlatması değil, bugünün politik sorumluluklarının da yeniden düşünülmesi gereken bir andır.

Treptower Park’taki mezarlar, yalnızca geçmişin değil, aynı zamanda bugünün politik sorumluluklarının da yattığı yerlerdir. Çünkü faşizm, yalnızca geçmişin hatası değil; eğer unutulursa tekrar edecek bir ihtimaldir.

Anıta her bakışta, taşların arasından yankılanan bu tarihsel çığlığı duymak mümkündür. Ana anıtın yanlarında sıralanan taş tabletlerde yazan Stalin’in sözleri de bu çığlığı politik bir eyleme dönüştürmekte. O taşlar, milyonlarca kaybın, kırılmış hayatların ve yeniden direniş çağrısının sessiz ama güçlü tanıklarıdır.

Not: 2. Dünya Savaşı’nın bitiş tarihine dair iki gün vardır; 8 Mayıs ve 9 Mayıs. Bunun nedeni, Almanya’nın kayıtsız şartsız teslimiyet belgesini imzaladığı saatlerin farklı zaman dilimlerine denk gelmesidir. 8 Mayıs 1945’te Berlin’de (Sovyet komutanlığının huzurunda) gece yarısına yakın bir saatte(UTC+2) teslimiyet belgesi resmen imzalandı. Moskova saatiyle (UTC+3) imza 9 Mayıs’a denk geldiği için, Sovyetler  9 Mayıs’ı “Zafer Günü” (День Победы) olarak kabul etti.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu