GüncelMakaleler

Tutsak Özgür Gelecek muhabirinden mektup var: “Gerçekleri yazmak suç değildir.”

1 Mayıs öncesi tutuklanan Özgür Gelecek muhabiri Sevda Erkılınç Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesinden yazdı.

1 Mayıs İşçi Bayramı öncesinde İstanbul’da düzenlenen geniş çaplı operasyonlar, yalnızca emekçileri ve öğrencileri değil, basını da hedef aldı. 29 Nisan sabahı evine yapılan baskınla gözaltına alınan gazeteci Perihan (Sevda) Erkılınç, dört gün süren gözaltının ardından 2 Mayıs gecesi tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’ne gönderildi. Gözaltına alınan yüzlerce kişi gibi, Erkılınç da savcılığa çıkarılmadan doğrudan tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Perihan Erkılınç, yıllardır Özgür Gelecek gazetesinde muhabirlik yapıyor. İşçi direnişlerinden kadın eylemlerine, LGBTİ+ hak mücadelesine kadar pek çok konuda sahadan haber aktaran Erkılınç’ın gazetecilik faaliyeti şimdi bir suç delili gibi sunuluyor. Dosyada yer alan gerekçeler arasında haber amaçlı çekilen fotoğraflar ve katıldığı basın açıklamaları bulunuyor. Hatta doğduğunda kendisine verilen göbek adı olan ‘Sevda’ ismi “kod ad” olarak dosyaya geçirilmesi, gazeteciye yönelik suçlamaların geldiği noktayı da gözler önüne seriyor.

Türkiye’de bağımsız ve muhalif basın üzerindeki baskı yeni değil. Ancak her yeni gözaltı ve tutuklama dalgası, basının halk adına denetim işlevini yitirmeye zorlandığı bir tabloyu daha da netleştiriyor. Bir yanda kadın gazeteciler demir parmaklıklar ardında mesleklerini savunmak zorunda bırakılırken, diğer yanda kadın cinayetlerinin failleri sokakta ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyor.

Perihan Erkılınç, tutuklu bulunduğu cezaevinden bir mektup kaleme aldı. Bu mektup, yalnızca bir savunma değil; aynı zamanda Türkiye’de gazetecilik yapanların karşı karşıya kaldığı baskının belgesi niteliğinde. Erkılınç, kalemini bırakmıyor, sesi içeriden de olsa duyulmayı sürdürüyor.

Muhabirimiz Perihan Sevda Erkılınç’ın mektubu ise şöyle;

Kamuoyunun bilgisi olduğu gibi, 29 Nisan günü yapılan operasyon ile ben de o gün 1 Mayıs kapsamında alınan yüzlerce kişi gibi, özel harekât polislerinin evime yaptığı baskınla gözaltına alındım. Dört gün süren gözaltı süresinin ardından, 2 Mayıs gecesi tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’ne getirildim. Savcılara çıkarılmadan, tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilerek tutuklandım.

Dosyada uzun zamandır muhabirliğini yaptığım Özgür Gelecek gazetesi için yaptığım haberler, çektiğim fotoğrafların telefonumda yer alması; 1 Mayıs, 1 Mayıs çalışmaları gibi HDK’nin takip ettiğim basın toplantıları ve benzeri, gazetecilik mesleğimin gereği yaptığım işler tutuklanma gerekçesi yapıldı. Gazetenin sosyal medya hesaplarındaki paylaşımların benim tarafımdan yapıldığı iddiası da bugün tutuklanmamın gerekçesi yapıldı. Yine, kadın gazetecilerin hapishane adreslerinin gazetenin evinde bulunması, doğduğumda bana kullanılan göbek adımın, Sevda isminin “kod adı” olarak lanse edilmesi tutuklanma gerekçeleri arasında yer alıyor.

Bu isim meselesi gerçekten oldukça absürt denilebilecek bir gerekçe, çünkü resmi tüm işlemlerimde zaten kimlikte geçen ismimi kullanıyorum. Bunun yanı sıra, Sevda isminin kimliğe eklenmesi için Bakırköy Adliyesi’ne açtığım bir dava mevcut. Kim “kod adını” kimliğe ekletmek için mahkemeye başvurmuş?

Yine, sosyalist bir gazete olan Özgür Gelecek gazetesinin muhabirliğini yapmak; devrimci, muhalif bir yerden yükselen bir ses olan bir gazetede çalışmak neden suç sayılmaktadır? Özgür Gelecek gazetesi, işçi sınıfı başta olmak üzere ezilen tüm kesimlerin sesini duyuran bir gazetedir.

Ve onun için haber yapmak, fotoğraf çekmek, video çekmek ne suçtur ne de terörize edilebilir bir kapsama alınabilir. Üretenlerin, ezilenlerin, muhaliflerin, Kürt halkının, kadınların, LGBTİ+’ların sesi soluğu olan bir gazetenin basın emekçisi olmak meşrudur, haktır. Gerçekleri yazmak haktır, meşrudur; çünkü gerçekler devrimcidir.

Bugün ülkede birçok gazeteci, gazetecilik yaptığı için tutsak durumdadır. Ülkede belediye başkanları, siyasetçiler, sanatçılar, sendikacılar, yazarlar, gazeteciler tutsak edilmektedir. Anayasal haklarını kullandığı için onlarca öğrenci tutsak edilmiştir. Hakkını arayan, daha eşit ve özgür bir dünya için mücadele edenler tutsak edilmiştir. Ülkede tam bir “açık hapishane” uygulaması vardır.

En küçük temel hak, gözaltı, tutuklama ve saldırılarla, baskılarla karşılanmaktadır. Ancak şartlı salıverilen yüzlerce suçlu ise dışarıdadır. Kadın katilleri elini kolunu sallayarak sokaklarda gezmekte ve indirim cezası alan katil erkekler de dışarıda gezdikçe, erkeklere güç vermektedir.

İşte bu nedenle, İstanbul’un en merkezi ilçesinde dahi, sokak ortasında kadınlar katledilmektedir. Tam da bu nedenle Bahar, Şişli’nin orta yerinde eski kocası ve onun arkadaşları tarafından kaçırılmak istendi ve herkesin gözü önünde katledildi. Biz gazeteciler tutsak edilmişken, kadın katilleri dışarıda kadınları katletmeye devam ediyor.

Bahar için sokağa çıkan kadınların eylemini takip etmek, kadınların sesi soluğunu gündeme taşımak yerine, onlarca kadın gazeteci olarak demir parmaklıklar ardındayız.

Biz gazeteciler işimizi yaparken de benzer engel ve zorluklarla mesleğimizi yapıyoruz. Tüm engelleme, baskı ve zor koşullarına rağmen dışarıda gazetecilik yapan kadın gazeteciler başta olmak üzere gazeteciler, bugün biz tutsak gazetecilerin de sesi olacaktır.

Gazetecilik suç değildir.

Sevgiler

Perihan (Sevda) Erkılınç

Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi

B-6

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu