
Bu kitap daha önce ve yıllar önce okuduğum Rus yazarlarının romanlarına göre çok daha farklı ve etkileyici bir roman oldu. Tabii ki diğer o romanları da oldukça etkili bulmuştum. Ama bu ütopik sosyalist bir yazar olsa da ta o dönemlerden kadın-erkek eşitliğine dair ortaya koyduğu düşünceler yeni fikirleri yoluyla bakış açısı çok ileri bir noktada duruyor. 1800’lü yıllarda karakterleri yoluyla ortaya koyduğu fikirler benim için kitaptaki esas yönü oluşturuyor.
Çar döneminin aşırı sansürcü yönünü büyük bir ustalıkla delen yazar, gerek olay örgüsü gerek kurgusu gerek edebi yanı gerek yaratıcılığı ile düşüncesini okura ustalıkla ulaştırıyor. Bilindiği gibi Nasıl Yapmalı romanı birçok eleştirinin hedefi oluyor ama aynı zamanda hakkını teslim edenler de çoktur.
“Bu eserin sanat yönü yoktur, bunun için gerçek sanatın ortaya koyduğu genel yargı bu kitapta aranmaz”. Bu sözler “Nasıl Yapmalı” hakkında Kulikovskiy isimli yazara ait. 1934 yılında Lunacarski ise “Bense şunları söylemek isterim, Çernişevski büyük bir yazar ve büyük bir edebiyatçıdır. Kitapları okurlarının ta ruhlarına kadar işliyor ve sanat yönünden de, değeri tam olan büyük eserlerden sayılır. Daha fazlasını da açıklayayım. Gönül ister ki zamanımızın romanları, bu eseri örnek alarak kurgulanmış olsun.”
Roman ve yazarı, Plehanov’un da çeşitli eleştirilerine maruz kalmış ve “aşırı mantık ve beyin bilimine” kaçmakla suçlanmıştır. Bunun gibi birçok eleştiri ve övgüden çok daha fazla bahsedebiliriz. Ama kitabı okumak isteyen genç kadın ve erkekler ile lubunya devrimciler okuduklarında daha fazlasını öğrenebilirler.
Ben ise kendi açımdan etkileyici bulduğum ve esas yan olarak belirlediğim yönüne vurgu yapmak isterim.
Maalesef henüz günümüz, tartışması bitmemiş ve henüz yine maalesef kadın meselesinde geri yanlar barındıran birçok noktayı büyük bir berraklıkla yazmış olması bence çok önemlidir. “İnsanın yaşadığı, çevrelediği koşullar birçok şey belirler” sözü ile somut tahlili yapması ve ilerleyen sayfalarda, bunu kadınlar cephesinden; “Eğer kadın bugüne kadar fikri hayatında bu kadar önemli bir rol oynamamışsa bunun sebebi zorbalığın ağır basıp kadının gelişmesi araçları ve gelişmek için ortaya koyduğu çabayı yok etmesidir.”
İşte bugün bile tartışılan ve çoğu erkek devrimcinin hala “kimse önleri kapatmıyor, ellerini kollarını bağlamıyor kadınların, buyursun ilerlesinler” vb. lafgüzarlıkları, koşullara gözlerini ve Çernişevski’nin bahsini ettiği çabanın yok edilmesine dair gözlerini kapatmışlardır.
“Kadın organizması maddi yıkıcı güçlere karşı koyabilir” ve yine Vera Pavlona isimli baş karakteri üzerinden kadınlara birçok alanın daraltıldığını dile getiren; “Hayatın ne kadar alanı varsa, bir teki dışında hepsi bize kapalı kalıyor. Bu ise aile hayatı alanıdır ve bizi bu alana sıkıştırıyorlar. Aile üyesiyiz o kadar. Bunun dışında hangi alanda faal olabiliyoruz ki:”
İşte roman bu sözleri ile kadının 21. yüzyılda hala aile ve onun sınırlarına hapsedilen konumlarına karşı mücadele ederken o dönem bunun bu şekilde ifade bulması bile çok önemli değil midir? Bu ve benzeri birçok tartışmaya dair günümüze güncel tartışmalarına denk düşen yanları okunmaya değer.
Elbette kitabın bir kadın kitabı olduğu büsbütün söylemiyoruz. Ama baş karakterimiz Vera Pavlovna aracılığı ile bize 19. yüzyıldaki fikirlerini paylaşmış; Vera 4. Rüyası aracılığı ile “Bu kadın bir köle idi. Eşitlik olmayan yerlerde ben de yokum.” İşte bu günümüzdeki “eşitlik yoksa aşk da yok” şeklinde kadın ve erkeğin kadınla gerçek bir aşk yaşaması için eşitlik tartışmasına denk düşüyor neredeyse.
Peki ya şuna ne demeli yine Vera Pavlovna “Özgürlüğün olmadığı yerde mutluluk olmaz, ben de yokum.” Bu cümlede de günümüz tartışmalarına dair işaretler var. “Hak eşitliği olmadan özgürlük duygusu olmaz. Korku varken aşk olmaz” gibi sözler en azından etkileyici değil midir? Hak eşitliği olmadan özgürlük de olmaz, halkların kardeşliği de.
“Tam bağımsızlık olmadan tam mutluluk da olmaz” gibi dönemini aşan ve tarihe geçen birçok tartışmaya öngörü oluşturuyor.
Yeniden kadınlara dönecek olursak; henüz yeni yeni geride kalan ama hala birçok çevrede aşılamayan; “ayrı bir kadın örgütüne, ayrı bir kadın çalışmasına gerek yok. Devrimciler zaten, bu konuları aşmış durumda zaten. Kadın ile erkeği ayırmak sınıfı bölmektir” vb. cümlelerde kendini bulan anlayışa o dönemde itiraz eden yazarımız, bakın karakteri Vera ve onun kurduğu atölye üzerinden ifade bulan; “kadın kendi derdini erkekten ziyade bir kadına daha açabilir. Ne çok acı, ölüm felaket önlenebilir” Bu cümle kadınların kendi özgün-özel alanlarını açmasına ayrı ve güçlendirici çalışmalara-tartışmalara dair güçlü işaretler taşıyor denilebilir.
Evet tabi yazarımızı kadın meselesinde bir idol yapmadan bu kısmı geçebiliriz.
Ama roman birçok yönüyle bir klasik, kült bir roman olarak tavsiye edebilirim. Henüz okunmadıysa. N. G. Çernişevski romanı 1860’lı yıllarda kaleme almış ve Yar Yayınları Türkiye’deki yayını Haziran 1989 yılında yapmıştır. Türkçesi Güneş Bozkaya tarafından yapılmıştır.
Yazarımız yer yer okurla-bizimle tartışıyor kâh kavga ediyor yer yer çeşitli imgeler yoluyla, çeşitli göndermeler yapıyor. Rüyalar yoluyla gerek felsefe gerek sistem eleştirisi yapıyor. Ve kendi hayalindeki sistemi çeşitli dolayımla-güzellemeler ile ve edebi bir dille bize aktarıyor.
Yazarın romanı zaten mecazi anlamlarla, imalarla yapmak zorunda kalması her kelime üzerinde yeniden yeniden durmayı gerektiriyor. Zindandan Çar’a ve onun sansürüne, engellemesine takılmadan kendine yol bulması için bunu yapmak zorunda idi. Ama ikili ilişkiler veya gençlerin içinde bulunduğu baskı ve aile yaptırımları altında kalışları, tercihlerini, hayatlarını özgürce yaşamamaları üzerine özenle durduğu gerçeği romandaki karakterler ve onları dünyaları üzerinden bize aktarıyor ve buna dair kafa yoruyor.
Diğer taraftan 1860 yıllarında dönemin önemli sosyal demokrat yazar Skabiçevski anılarında, “Bu roman, okuru apaçık sosyalizmin yoluna davet ediyordu. Aktüalite üzerine kurulan hayal eden yeryüzüne iniyor, herkesin en büyük amacını gösteriyordu” diyerek çağın birçok çelişkilerini bir noktaya çeken roman olarak yerini almıştır.
Unutmadan belirtelim ki sansürü aşmak için mesajlarını fikirleri çok dolaylı anlatma yoluna başvurdu dedik ama buna rağmen bazı bölümlerinin sansüre maruz kalmadığı anlamına gelmez. Birçok bölümde özellikle XVII. Bölümde kırpmalar vardır.
Romana dair elbette ki çok şey söylenilebilir. Ama amaç kısa kısa notlar çıkarmaktı. Roman için Lenin’in de Çernişevski’ye verdiği değer üzerinden söyledikleri hakkındaki sözleri ile bitirelim: “Her ne kadar sosyalizmi ütopyaya varıyorsa da Çernişevski şaşılacak derecede derine inebilen bir kapitalizm eleştiricidir.”
Rusya’da 19. Yüzyıldaki edebiyatı Çernişevski’nin ve diğer yazarların dönemini anlamak ve yukarıda bahsedilen notlar da belki mini bir referans olabilir.