
“Ezen ve ezilenler arasındaki mücadelede hapishaneler her zaman büyük direnişlere sahne olmuştur. Devrimci tutsakların onurlu direnişleri ile devlet aygıtının toplum üzerinde yarattığı korku iklimine karşı ilk karşı koyuşların mekânı da hapishaneler olmuştur. Toplumsal muhalefeti baskı altına almak ve yok etmek için Türk devleti hapishaneleri bir öğütme aracı olarak kullanmaya devam ediyor. Onlarca hapishane katliamı ile politik tutsakları katleden faşist Türk devleti, farklı tiplerde hapishanelerle bu saldırılarını boyutlandırıyor.” denilen açıkalamda kuyu tiplerine de dikkat çekildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Türkiye’de 19-22 Aralık 2000 tarihinde yaşanan katliamla birlikte hapishanelerde yeni bir sürece girilmiş oldu. Temel olarak devrimci tutsakları ağır tecrit koşullarında yalnız bırakmayı hedefleyen, yaratılan kolektif değerleri yok eden F tiplerinin ardından, farklı tiplerde hapishaneler açılarak saldırılarını daha da ağırlaştıran faşist TC, son olarak Kuyu Tipi olarak adlandırılan S ve Y Tipi hapishaneleri faaliyete geçirdi.
Buralarda tutulan devrimci tutsakların verdikleri bilgiye göre, günün 22,5 ila 23 saatini tek veya üç kişilik hücrelerde geçiriliyor, sadece 1 veya 1,5 saatliğine farklı bir bölümdeki beton alanlara çıkarılıyor. Hücre pencerelerinin demir parmaklık üzerine metal levhalarla kapatıldığı, bu nedenle hava akışının neredeyse hiç sağlanamadığı bu hücreler metrekare olarak da oldukça küçük bir şekilde inşa edilmiştir.
Tek ve üç kişilik olarak tasarlanmış, 7/24 saat kamera ile izlenmektedir. Türkiye genelinde 2021 yılından itibaren, Y tipi olarak adlandırılan 22 ve S tipi olarak adlandırılan 7 hapishane olmak üzere toplam 51 hapishane açılarak sosyal izolasyon, yalnızlaştırma, ağır tecrit ve izolasyonla sağlamaya çalışılmaktadır.
Kuyu tipi hapishaneler, tecrit, işkence, infaz yakma, hasta tutsakların tedavilerinin engellenmesi, hastane-mahkeme gidiş gelişlerinde fiziki şiddet, süngerli odada tutma, çıplak arama, cinsel şiddet, taciz, tecavüz, görüş yasağı, mektup-telefon yasağı, zorunlu sevk saldırılarını yaşayan devrimci tutsakları görüşlerinden soyutlamayı amaçlayan saldırı ve baskıların yeni adresi olmuştur.
Kuyu tiplerinde, hasta tutsakların hastaneye götürülürken üst araması ve ayakkabıların çıkartılmasına yönelik zorlamalara karşı geldiklerinde tedavi haklarının ellerinden alınması, hücrelerde 10 kitaptan ve iki kalemden fazlasının yasak olması, devrimci yayınevlerinin gönderdiği kitapların verilmemesi, mektup yasaklarının sık ve keyfi şekilde uygulanması, berber bulunmaması da diğer baskılar olarak öne çıkmaktadır.
Türkiye’de birçok parti, örgüt, insan hakları kuruluşları, demokratik güçler ve tutsak yakınları bir araya gelerek “Kuyu Tipi Hapishaneler Kapatılsın İnisiyatifi” oluşturdular.
İnisiyatifin talepleri; Kuyu tipi hapishanelerin kapatılması, tecrit politikasının tüm biçimleriyle son bulması, hapishanelerin bağımsız insan hakları kuruluşlarına açılması, işlenene ihlallerin adalet bakanlığı tarafından hesabının verilmesi ve siyasi tutsaklara özgürlük.
Bu talepler doğrultusunda Kasım 2025’den itibaren bir kampanya başlattılar.
Demokratik güçler olarak, Avrupa’da bulunduğumuz tüm alanlarda başlatılan bu kampanyayı sahiplenmeli ve devrimci tutsakların sesi olmalıyız. Yaratılan ortak mücadele platformları ile en geniş kitlelere ulaşmalı ve Kuyu Tipi Hapishanelerin kapatılması, devrimci tutsakların bu mekanlardan çıkartılmasını sağlamalıyız.
Tüm Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen emekçileri, enternasyonalist ve antifaşist güçleri devrimci tutsakların mücadelelerini sahiplenmeye çağırıyoruz.
KUYU TİPİ HAPİSHANELERE KARŞI DİRENİŞİ SAHİPLENELİM!
BÜTÜN POLİTİK TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!



