
Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Komitesi (UPOTUDAK), Türkiye hapishanelerindeki hak ihlallerine ilişkin kapsamlı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, hapishanelerin yalnızca cezalandırma mekanizması değil, aynı zamanda siyasal muhalefeti bastırma aracı olarak işletildiği vurgulandı.
UPOTUDAK, emperyalist rekabetin dünya genelinde yoksulluğu derinleştirdiğine dikkat çekerek, Türkiye’de de iktidarın otoriter bir yeniden yapılanma sürecine girdiğini ifade etti. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendiği belirtilen açıklamada, devletin tüm kurumlarının “isyan bastırma stratejisi” doğrultusunda örgütlendiği kaydedildi.
“Binlerce kişi düşüncelerinden dolayı tutuklandı”
UPOTUDAK açıklamasında, “terörle mücadele” düzenlemeleriyle düşünce ve ifade özgürlüğünün pratikte ortadan kalktığı belirtildi. Sosyal medya paylaşımları, sendikal eylemler ve gazetecilik faaliyetlerinin “örgüt üyeliği” ya da “propaganda” gerekçesiyle cezalandırıldığı hatırlatıldı:
“Hapishaneler, toplumsal muhalefetin farklı kesimlerinden binlerce insanın tutulduğu politik mekânlara dönüşmüş durumda. Yargı, siyasal iktidarın tasfiye aracına çevrilmiştir.”
Komiteye göre Türkiye hapishanelerinde kırk bini aşkın politik tutsak bulunuyor; aralarında hakkında somut delil olmayanlar ve “hapishanede kalamaz” raporlarına rağmen tahliye edilmeyen ağır hasta tutsaklar da yer alıyor.
Kapasitenin üzerinde doluluk ve yeni hapishaneler
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine atıf yapılan açıklamada, 406 ceza infaz kurumu bulunduğu, resmi kapasitenin yaklaşık 299 bin olduğu ancak mahpus sayısının 400 bini aştığı belirtildi.
UPOTUDAK, her yıl yeni hapishaneler açılmasının “politik tutuklamaları artırmaya dönük bir strateji” olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
“Türkiye, Avrupa Konseyi ülkeleri arasında nüfusa oranla en fazla mahpus barındıran ülke haline gelmiştir.”
“Tecrit rejimi derinleşiyor”
Açıklamada, 12 Eylül askeri darbesinden bu yana hapishane mimarisinin koğuş sisteminden hücre sistemine evrildiği, F, S ve Y tipi yüksek güvenlikli hapishanelerle tecrit rejiminin kurumsallaştığı vurgulandı. Bu yapılar “kuyu tipi hapishaneler” olarak nitelendirildi:
“Tecrit, politik kimliği ve kolektif dayanışmayı yok etmeye dönük ideolojik bir araç haline getirilmiştir.”
Sistematik hak ihlalleri
UPOTUDAK açıklamasında Türkiye hapishanelerinde öne çıkan hak gaspları şöyle sıralandı:
- İletişim hakkının engellenmesi: Mektuplara el konulması, telefon ve ziyaret haklarının kısıtlanması.
- Sağlık hakkı ihlalleri: Kelepçeli muayene, geciktirilen sevkler, ağır hasta tutsakların tedaviye erişiminin engellenmesi.
- Keyfi disiplin cezaları: “Pişmanlık göstermiyor” gerekçesiyle tahliyelerin ertelenmesi.
- Düşünce ve ifade özgürlüğünün engellenmesi: Kitap ve yayın kısıtlamaları, sansür ve disiplin cezaları.
Açıklamada tespit edilen hasta tutsak sayısının bin 412, ağır hasta sayısının ise 335 olduğu belirtildi.
LGBTİ+ tutsaklara özel vurgu
UPOTUDAK, LGBTİ+ tutsakların, hem cinsiyet kimlikleri hem de politik kimlikleri nedeniyle çifte ayrımcılığa maruz kaldığını kaydetti. Trans mahpusların çoğu zaman yanlış koğuşlara gönderildikleri, hormon tedavilerinin engellendiği ve fiili tecrit uygulandığı aktarıldı:
“Bu uygulamalar hem insan onuruna hem de uluslararası sözleşmelere aykırıdır.”
Dayanışma çağrısı
Açıklamanın sonunda, hapishanelerde yaşanan ihlallerin yalnızca mahpuslarla sınırlı olmadığı, tüm toplumun demokratik alanına dönük saldırının parçası olduğu belirtildi. UPOTUDAK, ulusal ve uluslararası kamuoyuna şu çağrıda bulundu:
“Politik tutsaklara yönelik tecrit, sansür, işkence ve keyfi uygulamalara karşı dayanışma ağlarının güçlendirilmesi gerekiyor. Hak ihlallerini görünür kılmak, hem insan onurunu savunmak hem de baskı politikalarını geriletmek için zorunludur.”



