Güncel

(Video-Haber) “Serkan Onur Yılmaz’ın Sağlık Durumu Kritik”

Kuyu tipi hapishanelerin kapatılması talebiyle 320 gündür ölüm orucunda olan Serkan Onur Yılmaz’ın sağlık durumu giderek ağırlaşıyor. Kendi iradesi dışında hastaneye götürülen Yılmaz’ın durumuna hak savunucuları ve hukukçular dikkat çekti.

İSTANBUL – Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde Serkan Onur Yılmaz’ın sağlık durumu ve zorla hastaneye götürülmesine ilişkin basın açıklaması yaptı.

Yılmaz, 23 Eylül 2025 tarihinde istek ve iradesi dışında Bolu İzzet Baysal Hastanesi’ne götürülmüş ve yine kendi iradesi dışında kan vermişti.

“Temel hak ve özgürlüklerini yok sayan kuyu tipi hapishaneler derhal kapatılmalıdır” çağrısının yapıldığı basın açıklamasını ÇHD adına İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’nden Yağmur Kavak okudu.

Kuyu tipi hapishanelerin F tipi hapishanelerden daha ağır koşullara sahip olduğunu ve bir tecrit uygulaması olduğuna dikkat çeken Avukat Yağmur Kavak, “Üç katlı olan havalandırma ile hücre bölümlerinin ayrı yerlere inşa edildiği, hücre penceresinde tel ızgaraların yer aldığı, havalandırma hakkının neredeyse tüm mahpuslar için günde 1,5 saat ile sınırlandırıldığı bu tip hapishaneler, mimari yapısının ve fiziki koşullarının çok benzer olması sebebiyle mahpuslar tarafından ‘kuyu tipi’ olarak adlandırılmaktadır” ifadelerine yer verdiği açıklamada, bu koşulların mahpuslar üzerinde ağır bir tecrit uygulaması anlamına geldiği ve insan haklarına aykırı olduğu vurguladı.

“Hapsetme iktidarın sindirme tekniği”

Siyasal iktidarın hapishaneleri kendi ideolojik varlığını sürdürmek için bir araç haline getirdiğini vurgulayan Avukat Yağmur Kavak, “Hapsetme, zaman ve coğrafya değişse bile tarihsel olarak iktidarların toplumu sindirme, baskı altında tutma ve otoriteyi tesisi etme amacıyla kullandıkları bir yönetim tekniği olmuştur” dedi.

Açıklamada, Türkiye’de her dönemde insanlık dışı koşullara sahip hapishanelerin var olduğuna dikkat çekildi. Özellikle 2020 yılından bu yana uygulamaya sokulan S Tipi, Y Tipi ve Yüksek Güvenlikli Hapishanelerle insan hakları ihlallerinin doruğa çıktığı belirtildi.

Bu hapishanelerin mahpusların bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik hallerini tamamen göz ardı ettiği, mimari yapıları itibarıyla da işkence ve kötü muamele niteliği taşıdığı ifade edildi.

“Serkan Onur Yılmaz’ın talepleri karşılanmalı”

Serkan Onur Yılmaz’ın Antalya Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nden başka bir hapishaneye sevk talebiyle ölüm orucuna başladığı, Bolu F Tipi Hapishanesi’ne sevk edilmesine rağmen 8 arkadaşının da sevki için eylemini sürdürdüğü hatırlatıldı.

Yılmaz’ın 23 Eylül 2025 tarihinde iradesi dışında Bolu İzzet Baysal Hastanesi Köroğlu Ünitesi’ne götürüldüğü, ailesi ve avukatlarının ise o tarihten bu yana kendisiyle görüştürülmediği kaydedildi.

Avukat-müvekkil görüşünün engellenmesinin açık bir hak ihlali olduğu belirtilirken, ailesinin refakat talebinin de hukuka aykırı biçimde reddedildiği ifade edildi.

Açıklamada son olarak, Serkan Onur Yılmaz’a yönelik hukuksuz uygulamalara son verilmesi, ailesi ve avukatlarıyla görüşmesinin sağlanması ve taleplerinin kabul edilmesi gerektiği vurgulandı. Açıklamada ayrıca, insanlık onurunu zedeleyen kuyu tipi hapishanelerin derhal kapatılması gerektiği bir kez daha ifade edildi.

“Serkan’ın yaşamıyla oynuyorlar”

Basın açıklamasında konuşan avukat Seda Şaraldı ise hastane yetkililerinin savcılık izni olmadığı gerekçesiyle görüşünü engellediğini, savcılıkla görüştüğünde ise hastane yetkililerinden izin alması gerektiğinin söylendiğini aktardı.

Serkan Onur Yılmaz’ın sağlık durumunun ciddileşerek kötüye gittiğini söyleyen Avukat Şaraldı Yılmaz’ın refakatçiye ihtiyacının olduğunu dile getirdi:

“Serkan şu an tek başına tutuluyor. Uzun süredir devam eden açlık grevi nedeniyle dengesini kaybetmesi, düşmesi, su içememesi gibi durumlar ölümcül sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle refakatçi olarak annesinin yanına girmesi için de başvuru yaptık. Hastane bunun için de savcılık izni gerektiğini söyledi. Bugün meslektaşlarımızdan biri Bolu savcılığına bu yönde başvurdu fakat bu kez de savcılık hastanenin izin vermesi gerektiğini söyledi”

Şaraldı, hem hastane yönetiminin hem de savcılığın sorumluluk almaktan kaçtığını belirterek, “Serkan’ın hayati tehlikesini bizzat üstlenmiş oluyorlar. Avukat görüşünü engelleyerek, annesinin refakatine izin vermeyerek ve durumunu öğrenmeyi imkânsız hale getirerek Serkan’ın yaşamıyla oynuyorlar” diyerek, Yılmaz’ın bu durumunda hastane yönetimi ve savcılığın sorumlu olduğunu vurguladı.

Yılmaz’ın hapishane koşullarında ağır bir izolasyon altında tutulduğuna dikkat çeken Şaraldı, “Serkan, hapishane koşullarından daha ağır ve tam izolasyon altında tutuluyor. Ne yaşadığını, hangi koşullarda olduğunu öğrenme imkânımız yok. Öncelikle üzerindeki bu tehdit kaldırılmalıdır. Annesinin refakatçi olarak yanında bulunması, günlük ihtiyaçlarını karşılaması ve yaşamsal riskleri azaltması gerekir. Avukat görüşü sağlanarak hem kendisine yapılan başvurulardan haberdar olması hem de bize bilgi aktarabilmesi sağlanmalıdır. Telefon hakkı da derhal uygulanmalıdır” şeklinde konuştu.

“Sevkin gerçekleştirilmesiyle ölüm orucuna ara verilebilir”

Avukat Seda Şaraldı, mevcut koşulların ivedilikle düzeltilmesi ve taleplerin kabul edilmesi gerektiğini belirtti. Şaraldı, Antalya Yüksek Güvenlik Hapishanesi’nde bulunan 8 arkadaşının Adalet Bakanlığı tarafından sevkinin sağlanabileceğini, bu sevkin gerçekleşmesi durumunda Serkan Onur Yılmaz’ın ölüm orucuna ara vererek süreci sonlandırmasının mümkün olacağını aktardı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu