GüncelKadın

YDK: Kadın Mücadelesinin Yarattığı Değerlerin Arkasındayız!

YDK, kadın mücadelesi kazanımlarına dönük saldırılara ve ifşa süreçleriyle ilgili yürütülen tartışmalara ilişkin açıklama yaptı.

Kadın mücadelesi kazanımlarına dönük saldırılara ve ifşa süreçleriyle ilgili yürütülen tartışmalara ilişkin açıklama yapan Yeni Demokrat Kadın (YDK), devrimci kurumların sorumluluklarını hatırlatarak; “Kadınların bireysel şiddet örnekleri üzerinden linç edilmesine karşıyız. Ezilenin ezene yönelen şiddeti meşrudur” dedi.

Açıklamanın tamamı şu şekilde:

“İfşalara dönük tepkiler kadınların sorgulanması, yargılanması, mücadele yöntemlerinin mahkum edilmesine dönüşen sonuçlar yaratıyor. Bunun erkek egemenliğinin bilinçli olarak yaptığı manipülasyonlardan bir tanesi olduğunun altını çiziyoruz.

3 Haziran’da kadınların sosyal medyada fail bir erkeği cezalandırma videosu ve sonrası günlerde ifşa edilen failin intiharıyla sonuçlanan süreç üzerine başta konunun muhatabı olan politik öznelerin devrimcilikten uzak, sorumsuzca kadın mücadelesini ve toplumsal hassasiyetleri gözetmeyen açıklamalarda bulunması bizim bakımımızdan söz söylemeyi zorunlu hale getirmiştir.

Konunun muhatabı politik öznelerden biri olan DGD’nin kamuoyuna ilk elden yaptığı ve sürecin bütününe dair bilgilendirme içermeyen açıklamanın ruhu, devrimci değerlerin büyük savunuculuğu adı altında en yakınımıza, mücadele alanlarımıza sirayet eden erkekliği bir kere daha üretmiştir. Bunu yaparken aslında kadın mücadelesinin ürettiği değerler de mücadeleden dıştalanmaktadır.

DGD ölümle sonuçlanmış bir sürece dair söz kurarken bu süreci bu noktaya getiren misyonu, tutumu vb. ile ilgili esasa dair hiçbir şey söylemeden ölüme yaslanarak lümpenlik, devrimci değerler vb. üsten değerlendirmelerle olayı ne olduğundan kopartarak sadece ölüme indirgemiştir. İntihar eden failin devrimcileşmeye çalışan bir genç olmasını hesaba katarken, şiddetle mücadele etmeye çalışan kadınların gençliğini, öfkesini, iradesini, şiddete karşı bir yol bulma cüretini es geçmiştir. Erkeklik tam da bu nedenle yeniden üretilmiştir.

Pek muhtemel ki kadınları bu ifşaya ve faile şiddet uygulamaya götüren süreç, çözümsüz , çaresiz bırakma, sürece yayarak yıldırma, cezasızlık hali, şiddete maruz bırakılan kadın ve LGBTİ+’ların yaşam ve politika alanları alt üst olurken faillerin konfor alanlarının dışına bir türlü itilememesi pek çok ifşa örneğinde olduğu gibi bu örneğin de aynı düzlemde yaşanma potansiyeli kadınları bu noktaya getirmiştir. Bütün bunların esas sebebi sistemin kadın ve LGBTİ+’lara yönelik şiddet karşısında failleri ve erkekleri cezasızlıkla ödüllendiren tutumlarının karşısında bir alternatif olabilmenin bize yolunu açan “kadın beyanı esastır, aksini ispat yükümlülüğü faile aittir” ilkesinin devrimci saflarda adından çokça söz edilse de yaşam bulamamasıdır.

Kamuoyuna yansıyan onlarca örnek bu gerçeği defalarca yüzümüze vurmuştur. Devrimci, ilerici kurumlara kadın ve LGBTİ+’ların verdiği beyanlar sonrası işletilen süreçler kadın ve LGBTİ+’lara adaletin tesis edileceğine dair bir güven vermemektedir.

Bütün bunların sonucu olarak kadın ve LGBTİ+’lar yalnız, çaresiz ve sosyal medya gibi güvensiz ve manipülasyona son derece açık alanlarda şiddetle mücadele etmek zorunda bırakılmaktadır. Yaşanan örneklerin neredeyse hepsinde yolu politik mücadeleden bir biçimde geçmiş, bu düzene karşı ülkedeki politik öznelerle örgütlenerek, söz söyleyerek karşı durma iradesi göstermiş kadınlar var. Ancak devrimci öznelerin söz konusu kadınlar olduğunda söylediği söz ile pratik arasındaki uçurum kadınların mücadeleye dair iradesini de kırmaktadır. Yürütülen süreçlerdeki tutarsızlıklar, sürüncemeler, kadını değil faili ve örgüt içerisindeki erkek aklın çıkarını gözeten yaygın anlayış bu örnekte de karşımıza çıktı. Bugün bu olayın ölümle sonuçlanmış olması yukarıda sözünü ettiğimiz bütün politik devrimci öznelerin yüzleşmek istemediği gerçeğin üstünü örtemez. DGD’nin açıklama metninin hizmet edeceği tek yer burasıdır.

Devrimci mücadelenin tarihinden biliyoruz ki bazı hatalar insanların canına mal oluyor. Coğrafyamızdaki mücadelenin tarihi maalesef bunun gibi onlarca örnekte içermektedir. İfşa veya ezilenin ezene dönük şiddeti devrimci mücadelenin yöntemlerinden biri olarak meşrudur, istenmedik sonuçlar üretmesi hem araçların hem de bu araçları uygulayanların hedef haline getirilmesine neden olmamalıdır. Olaya özne kadınları politik olarak yönlendirenler bugün sus pus olsa da özneler devrimciler tarafından sahiplenilmelidir.

İllaki birileri suçlanacaksa kadın ve LGBTİ+’ları adaletlerini kendi başlarına sağlamaya iten, bireysel şiddet üretmelerine sebep olan, failleri bir şekilde aklayan kurumsal akla yönelmek gerekir.

Varsa suç ortaya net bir şekilde koyulabilecek süreçlerin işletilmemesi, suça uygun yaptırımların verilmiyor oluşu, süreç yürütme adı altında zamana yayılarak unutturuluyor oluşu bütün bunların kadın ve LGBTİ+’larda yarattığı öfke, bireyselleşme, mücadele alanlarının dışına itilme hali bu sonuçları açığa çıkartmaktadır.

Etkili ve örgütlü kullanıldığında şiddet karşısında önemli bir mücadele aracı olan ifşa ve şiddeti, kadınların bireysel olarak kullandığı örneklerin çoğunun aynı zamanda kadınlara zarar veren ve şiddeti büyüten örnekler olduğunu pek çok deneyimden biliyoruz. Bu örneğin de özellikle ölüm gibi ağır bir durumla sonuçlanması itibariyle kadınlara linç, ambargo, itibarsızlaştırma olarak yansıdığını görüyoruz.

Sonucu ve kullanım biçimindeki hatalar, ağır sonuçlara rağmen bu olaya özne kadınların mahkum edilmeye çalışılmasının karşısındayız. Ezilenlerin ezene yönelen şiddetinin meşruluğunu savunan devrimcilik bunu gerektirir.

Çünkü kadınların, kadınlara yönelik şiddete karşı mücadele etme azmini, iradesini kırmaya dönük ciddi bir saldırıdır bu. Kadınları hedefe koyan bu yaklaşım devrimcilik adı altında, kadınların geliştirdiği araçları kullanılamayacak, kadınları savunmasız bırakacak bir yaklaşımdır.

Özetle, bu tablonun sorumlusu devrimci, ilerici kurumlarda süregelen cezasızlık hali, etkili bir dönüşüm ve eğitim politikalarının olmayışıdır.

İfşa ve şiddet kaçınılmaz olduğunda meşrudur.

Bu örneklerin kalıcı olarak önüne geçmenin tek yolu “kadın beyanı esastır, aksini ispat yükümlülüğü faile aittir” ilkesini doğru bir şekilde kullanmaktır. Bu ilkeye bağlılığımız güçlendikçe kurum içerisindeki bütün özneler daha iyi örgütsel bir iklime kavuşacak, kurumlar arası ilişkilerde güvenin sağlandığı bir zemine oturacaktır.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu