
6 yaşında, babası İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in organizasyonu ile imam nikâhıyla “evlendirilen” H.K.G. “oyun” denilip kandırılarak çocukluğu boyunca Kadir İstekli’nin cinsel istismarına maruz bırakıldı. H.K.G.’nin kendi çabasıyla sürdürdüğü adalet arayışı ve BirGün Gazetesi’nden Timur Soykan’ın araştırma haberiyle kapalı kapılar ardındaki sistematik cinsel istismar gün yüzüne çıktı.
Bu gündem üzerinden dört bir yanda sokağa çıkan kadınlar H.K.G.’nin çocukluğu boyunca maruz kaldığı istismarın faillerini ve bu suça ortak olan, göz yuman, delil karatan faillerin de hesap vermesi için sokaktaydı. Bugün gelinen aşamada çocuk istismarı failleri Yusuf Ziya Gümüşel ve Kadir İstekli kadınların mücadelesiyle kamuoyunda teşhir olmalarının bir sonucu olarak tutuklanmıştır. Elbette bu tutuklamanın ardında AKP-MHP faşist iktidarının çıkarları doğrultusunda kimi zaman yakın olduğu kimi zamanda had bildirdiği cemaatler arasındaki çıkar çatışmalarının da etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Tüm bunlarla birlikte faillerin tutuklanmasıyla gerçek bir adaletin sağlandığını söyleyebilir miyiz? H.K.G.’nin 14 yaşında (2012 yılında) gittiği hastanede doktorun istismarı fark edip ihbar etmesi üzerine; kemik yaşının tespiti için gönderildiği Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde 21 yaşındaki bir kişiden alınan örnek ile delillerin değiştirilmesi, çocuğun ifadesiyle kemik testi arasındaki yaş tutarsızlığına rağmen yıllar öncesinde verilen takipsizlik… Ve bugüne geldiğimizde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık; H.K.G.’nin 6 yaşından itibaren maruz kaldığı cinsel istismarın “2020 yılında bakanlık birimlerine intikal ettiği” söylemiyle 2 yıl önceden devlet kurumlarının bilgisi olduğunu itiraf etmekte. Tam da buradan hareketle H.KG.’nin yaşadıklarının 2012 yılından 2020 yılları arasında devlet kurum ve kuruluşlarına intikal etmesine rağmen bırakalım etkin soruşturma yürütülmesini üniformalı ya da yetkili kişilerce soruşturmanın doğrudan örtbas edildiği ortadadır. Sadece iki faillin tutuklanması ile bu dosyayı kapatacağını sananlar unutmasın ki; H.K.G.’nin yaşadıklarını örtbas eden, delilleri karartan ve yıllardır bu istismara göz yuman kişi ve devlet kurumları da bu suça ortaktır. Aile ve tarikat içerisine hapsolan bu suç, devlet kurum ve kuruluşlarına ulaştığı andan itibaren kapatılan, işletilmeyen soruşturma H.K.G.’nin çocukluğu boyunca yaşadığı cinsel istismarın nasıl sistematik hale geldiğinin bir kanıtıdır. Ve bizler failler kadar, bu suça ortak olan faillerin de peşinde olacağız.
Devletin bekası için göz yumulan çocuk istismarı
6 yaşında H.K.G’nin maruz kaldığı cinsel istismar gündemimizde sıcaklığını korurken Eskişehir’de bakımsızlık ve kötü muamele sonucu 6 yaşında N.E.T.’nin yaşamını yitirmesi “şüpheli” ölüm olarak kayıtlara geçti. Gazeteci Hale Gönültaş’ın (14 Aralık tarihli “Bir çocuğun karartılan hayatı” başlıklı kisadalga.net sitesinde yer alan haberi) 12 yaşındayken 2 kişinin cinsel istismarına maruz kalan ve sonrasında Manisa Çocuk Yetiştirme Yurdu’na yerleştirilen Didem’in, devlet korumasındayken pavyonda çalıştırıldığı ve yaklaşık 10 günü aşkındır süredir kayıp olduğu haberi gündemde. Didem’in annesinin “polis tarafından uyuşturucuya alıştırıldı” dediği kızı, devlet koruması altındayken pavyonda çalıştırıldı, şimdi ise kayıp!
H.K.G.’nin maruz kaldığı cinsel istismar ile ilgili dile getirilen “Cemaatler Kapatılsın” talep ve sloganı yeterli değil. Doğrudan devletin kurum ve kuruluşlarının kapalı kapıları ardında çocuk istismarlarının yaşandığı büyük bir gerçeklik karşımızda durmaktadır.
Patriyarkal düzende erkek devlet bekasını korumak adına kadınlara, LGBTİ+lara, çocuklara yönelik sistematik saldırı politikalarını yaşama geçirmektedir. Bu politikaları yaşama geçirirken sermaye ortağı olan cemaat ya da kurum ve kuruluşların, burjuva partilerin doğrudan desteğini almaktadır. Patriyarkal düzende faşist erkek devlet kendi bekasını korumak, sermaye düzenini sürdürmek adına; çocukların ucuz işgücü olarak emeğini sömürürken, erkek yargı, çocukların “rıza”sı olabileceği manipülasyonuyla kendi hukukunu işletmektedir. Yine beraberinde devlet bekası adına Kürdistan’da yürüttüğü savaş ve işgal politikalarını kadın ve LGBTİ+’lara, çocuklara, doğaya yönelik özel saldırılarla var etmektedir. MHP’li Diyarbakır İl Başkanı Cihan Kayaalp’in yargılandığı davada “çocuğun ‘rızası’ var” denilerek beraat veren, failleri aklayan kararlar, bu politikaların bir sonucudur. Nasıl göz göre göre çocuk istismarının devlet kurum ve kuruluşlarında yaşama geçirildiği ya da görmezden getirdiği ortadadır.
Güçlü ve kalın duvarlarla bizleri hapsettiğiniz kutsal ailede erkek şiddeti, emek sömürüsü, cinsel istismar artmaya devam ederken, kazanımlarımıza ve yaşamlarımıza dönük yeni bir saldırı “aile yasası” gündemiyle karşımıza çıkarılmakta. Söz konusu kutsal aile olunca AKP-MHP iktidarı ve millet ittifakı devletin bekasını sürdürmek adına; kadınların, LGBTİ+ların ve çocukların emeği, kimliği ve bedeni üzerinden daha fazla sömürüye açık hale geleceği “aile yasası” projesinde hemfikirler. Bizler de erkek şiddetinin en fazla üretildiği, devlet bekasıyla sınırlarını çizdiğiniz kutsal ailenize itaat etmeyeceğiz. Şiddet, sömürü ve cinsel istismar isyanımız, öfkemiz, mücadelemizle artık o duvarların ardında kalmayacak.