GüncelMakaleler

YORUM | Bitmeyen Talat Paşa Hayranlığı!

"Alevi, sanatçı, kadın kimliği gereği ezilenlerin yanında, mazlumların safında olması gerekirken, onun zalimlerin safında, soykırımcıların yanında olmasını nasıl okuyabilir ve nasıl açıklayabiliriz?"

Ümit Özdağ ve Mansur Yavaş’tan sonra ses sanatçısı Sabahat Akkiraz da soykırımcı Talat Paşa’ya hayranlığını dile getirerek onu “kahraman” olarak andı. Ümit Özdağ’ın, Mansur Yavaş’ın Talat Paşa’ya olan tutkuları onların ırkçı-faşist fıtratlarındandır. Peki, Sabahat Akkiraz’ın hayranlığı neye dayanıyor? Alevi kimliğiyle bilinen, sanatçı kimliğiyle tanınan Sabahat Akkiraz’ın Talat Paşa’ya olan hayranlığını anlamakta zorlanıyoruz(!) Eski bir CHP milletvekili olan Sabahat Akkiraz’ın, M.Talat hakkında bilgisinin olmaması, onun eli kanlı bir soykırımcı olduğunun farkında olmaması mümkün değildir. Bu nedenle yaptığı açıklamayı da bir yanılgı ve bir gaf olarak okuyamayız.

Alevi, sanatçı, kadın kimliği gereği ezilenlerin yanında, mazlumların safında olması gerekirken, onun zalimlerin safında, soykırımcıların yanında olmasını nasıl okuyabilir ve nasıl açıklayabiliriz? Açık ki, Sabahat Akkiraz’ın sözleri, ırkçıların dili, katliamcıların dili olmuştur.

Akkiraz’ın, bir Alevi, bir kadın sanatçı olarak halkına yapılan baskılara ses çıkarmazken, cemevlerinin ibadet statüsüne alınmamasına tepki vermezken, Alevilerin eşit vatandaşlık statüsünde görülmemelerine, çocukların zorla din derslerine sokulmasına itiraz bile etmezken Ermeni Soykırımı’nın mimarı M.Talat Paşa’yı öven böylesi cümleler kurması bir küçülme halidir.

O, tıpkı Yavuz Bingöl gibi mazlumların sesi olmaktan kopup saray efendilerinin, soykırımcı katillerin sesi, dili ve yüzü olmuştur. Efendilerine boyun eğmiş, kendisi olmaktan çıkmış, iradesini ve sanatçı kimliğini, zalimlerin egemen hükmüne ve kültürüne bağlamıştır.

Aleviler zulmü iyi tanır!

Aleviler, Osmanlı’dan günümüze dek katliamlar ve tanımı zor acılar yaşamış, günümüze dek baskı ve tehdit altında, zorlukla soluk almaktan kurtulamamıştır. Türk ve Sünni olmayan, kendisi gibi düşünmeyen, yaşamayan, kendisine biat etmeyen halkları, inanç ve dilleri ezen, öğüten, TC makinesi en fazla Alevi inancını, kültürünü kırıma ve kıyıma uğratmıştır. Yavuz Sultan Selim’den bu yana rahat bir nefes alamayan, gün yüzü görmeyen, sürekli bir tehdit unsuru olarak görülen ve ölüm korkusuyla yaşamak zorunda bırakılan Aleviler, tıpkı Ermeniler, Kürtler, Ezidiler gibi ezilenler cephesinin önemli bir bileşenidir.

Koçgiri, Dersim, Çorum, Maraş, Sivas, Gazi katliamları ağırlık olarak Alevi katliamlarıdır. Aleviler tıpkı Ermeniler gibi utanç verici işkenceler altında yaşamıştır. Kadın-erkek, çoluk-çocuk demeden diri diri mağaralarda, toprak damlarda yakılmış, çığlıkları dumanla kaplanan gökyüzünü yasa boğmuştur.  Katliam görmüş, sürgün yemiş, gelecekleri çalınmak istenmiş, inançları kirletilip, onurları çiğnenmek istenmiş, tarihleri acı ve çileyle yazılmıştır. Kemalist hükümetten bu yana zorla asimilasyona uğratılmaya çalışılmışlardır. Devletin Alevisi olmaya zorlanmış, karşı çıkanlar dışlanmış, itilmiş, ötekileştirilmiştir.  Şimdi çığlık kadar cesur olma zamanıyken, özgürlüğü eline alıp gökyüzünü aşağı indirmek varken inkar ve yalana boyun eğmenin, katilleri kahraman göstermenin anlamı nedir?

Oldukça üzücü ve can yakıcıdır ki, Akkiraz’ın da içinde olduğu bir kısım Alevinin celladına aşık olması oldukça düşündürücüdür.

Talat Paşa kahraman mı? Eli kanlı bir soykırımcı mı?

Bütün varlığını ve çalışmasını Ermenilerin topyekün yok edilmesine adayan, bunun için tarihin en kanlı kadın ve çocuk cinayetlerini ve en ağır kitlesel kırım suçlarını işleyen Talat Paşa, başta Ermeni halkı olmak üzere Pontus-Süryani-Ezidi halkların nezdinde affedilmez bir soykırımcıdır. Soykırım yarasının üzerini hiçbir söz ve zaman örtemez, hiçbir yalan ve inkar kapatamaz. M.Talat, Jön Türk, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin liderlerinden biridir. Ermeni halkının imha ve sürgün kararının alınmasında bu vahşi planın uygulanmasında, doğrudan koordine edilmesinden birinci dereceden sorumlu kişidir. Ermeni aydınlarının ve önde gelen inanç önderlerinin tutuklanarak sürgün yollarında katledilmesinden, Ermeni halkının zorla topraklarından kopartılarak tehcire yollanmasından, kurulan 25’e yakın toplama ve ölüm kamplarında kitlesel olarak imha edilmesinden, Ermenilerin mülksüzleştirilmesinden, Ermeni kadın ve çocukların zorla Türkleştirilmesinden birinci derece de sorumludur.

Anadolu’da yok edilen bir halkın yerine sessizlik diken Türkçülüğün, ırkçılığın aklı, soykırımın beyni olan Talat Paşa, dağları-toprakları mezarsız Ermeni ölülerle doldurdu.

Ermeni halkını “yok edilmesi gereken bir kanser” olarak gören M.Talat, 1915 tarihli şifreli telgrafında “Hükümet artık bu milletin(Ermenilerin) varlığına tahammül edemez. Bu iş tamamlandığında Ermeniler kalmayacak” demiştir.

Çektiği telgraflarda “Ancak çölde yaşayabilirler” diyen M.Talat, sonrasında sürgün yiyen Ermenilerin çölde bile yaşamalarına müsaade etmez. “Ermeniler bu topraklarda artık yer bulmayacak onları çöl yutacak” der.

Yaralar iyileşir, sözler kalır!

Ermeni halkını, düşmanın kurşunları acıtmaz. Ancak kendisi de zulmün her türlü rengini yaşamış, katliam sesine tanıklık etmiş Alevi bir sanatçının attığı “Talat Paşa kahramandır” gülü, Ermeni kadın ve çocukların yürek ve vicdanını fena halde acıtmıştır. Halkın sanatçısının yeri, halkının yanıdır. Halkın sanatçısı sazı-sesi, kalemi, resmi, oyunu ve ezcümle sanatı kadar aynı zamanda özgürlük savunucusudur. Halkın sanatçısı, sarayın sanatçısı olmamalıdır.

Tarihte halkın sanatçıları hep saygı ve sevgiyle anılmış, yıllar geçse de unutulmamıştır. Elleri İspanyol faşistleri tarafından kesilen Victor Jara, 12 Eylül işkencehanelerinde bir daha gür ve güçlü sesiyle devrimin ve özgürlüğün şiirlerini okumasınlar diye boğazına kaynar sular dökülerek ses telleri yakılan devrimci öğretmen, Ruhi Su, Ahmet Kaya, Yılmaz Güney, soykırım zulmü sürecinde yaşadığı ve tanık olduğu zulme dayanamayarak kemanı kırık Gomidas olunmalıdır. Halkın sanatçısı Sivas’ta yakılan Hasret Gültekin’in, Nesimi’nin sayısız Alevi sanatçı ve aydının safında durarak sesini yankılandırmalı, ezgilerini dört bir yana duyurmalıdır. Eğri zamanda doğru yerde, ezilenlerin yanında, mazlumların safında durmak yerine celladına aşık olmak, soykırımcı-elikanlı bir katili anmak doğru tutum değildir.

Akkiraz’ın “Talat Paşa kahramandır” sözü Talat Paşa’nın “Ermenileri çöl yutacak” sözü kadar mazlum kanıyla yazılıdır. Sürgün yollarında, Derzor çöllerinde açlıktan ölerek kuma dönüşen Ermeni kadın ve çocukların yaralarını kanatan acılar kadar bu söz de unutulmayacak!

TC devletinin ikiyüzlülüğü

Geçmiş Osmanlı yönetimi ve işledikleri suçlarla alakalarının olmadığını belirten eski rejimden koptuğunu iddia eden ancak M.Talat’ın öldürüldüğü haberini alınca gözyaşlarını tutamayan “Ülke, devrimin büyük organizatörü olan büyük bir evladını kaybetti” diyen M.Kemal, onu 27 Haziran 1926 tarihinde TBMM’de çıkartılan bir kanunla “milli şehit” ilan etmiştir.

Tarihte en başta Kemalistler, soykırımcı katilleri yüceltip onurlandırmış, onlarla övünüp sayısız mahalle, sokak, cadde, semt, cami, okul, lise, kamu kurumlarına, binalara M.Talat’ın ismini vermiştir. Böylelikle soykırımı örgütleyen, uygulatanlar; katilleri kahraman ilan ederek, bu suçun bir devlet politikası olduğunu ispatlamışlardır.

Şimdi İttihatçılar ve Kemalistler gibi M.Talat’ı övmenin onu kahraman ilan etmenin anlamı nedir? Bu bir gaflet değilse nedir? Bu bilerek ya da bilmeyerek soykırımcıların işledikleri cinayetlerin suçunu sesinde taşımak değil de nedir?

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu