EmekGüncel

YORUM | Eğitim’de Çocuk İşçiliği İçin Hazırlık!

Eğitim kamusal hak olmaktan çıkarılmak, zorunlu eğitim masraflarından kurtulmak, kısa süreli eğitimler şeklinde yapılandırmak istenmektedir.

“Yeni Türkiye Yüzyılı” denilerek her geçen gün işçi sınıfı başta olmak üzere ezilenlere dönük yeni saldırılar gündeme geliyor. Her “yeni düzenleme” bağrında eski çağlara dönüşü barındırıyor. Yeni Yargı Paketi Taslağı ile çocuk ve kadın katillerinin, tecavüzcülerin serbest kalması veya çok az bir ceza ile çıkması gibi. Bu suçları adeta özendiren yasa taslakları, “Yeni Türkiye Yüzyılı” “Aile Yılı” vb. “süslü cümleler” altında yapılıyor. İşçi sınıfına dönük saldırılar birçok gündemin arasında kaynayıp gidiyor.

Bunlardan biri de Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından çocukları işçileştiren MESEM (Mesleki Eğitim Merkezleri) uygulamaları. Son birkaç haftadır yürütülen tartışma Türkiye’nin yoğun gündemi nedeniyle gözden kaçmış olabilir. Lisede eğitim süresinin tartışmaya açılması, eğitimi hak olmaktan çıkarmak, çocuk işçiliğinin ve çocuk yaşta evliliğin önünün açılmasına neden oluyor.

19.yüzyılda İngiltere’de haftanın altı günü çalışan çocuklar için Pazar Okulları açılıyor ve okuma öğretiliyor. Bu iyi bir şey olarak görünebilir ama İngiliz devleti gerekçeyi “okuma öğrenmeleri önemlidir çünkü talimatları da okuyabilecekler. Ancak yazmayı öğrenmeleri tehlikelidir çünkü eğer yazabilirlerse kendi fikirlerini ifade edip başkalarına yayabilirler” şeklinde sermaye için, kâr için okuma okulunu açtığını çok net açıklamış.

İşte yeni düzenleme 19. yüzyıla dönüş diyebileceğimiz bir örnek. Çünkü Yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde de aktif rol alan Üç Yapı (Maarif Platformu, Enderun Özgün Özgün Eğitimciler Derneği, İstanbul Medeniyet Enstitüsü) Çalıştayının öne çıkan maddesi “İş piyasasının taleplerini dikkate alan bir yapı tercih edilmelidir”.

Bununla öğrencilerin eğitimi “iş piyasasına” göre düzenlenmek istiyor. Şirketleşmiş bu yapılar, liselerin eğitim sistemini kâr durumuna göre düzenleyen bir zihniyet. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen “Türk Eğitim Sistemi ve Zorunlu Eğitim Yansımaları” Çalıştayı ile esas dertlerini (Birgün, 11 Mayıs) ortaya koymuş oldular. Maddelere tek tek baktığımız zaman bunu daha net görüyoruz. Dahası liseli öğrencilerin işçileştirilmek istendiğini görüyoruz.

* Okumak istemeyen (ama işlerde çalışmaya istekli) çocuklarla okumak isteyenleri bir arada tutmak ne kadar doğru?

* Bizim değerler sistemimizde, her yer okuldur. Osmanlı’da Enderun, Harem, Lonca, cami, köy odası, Medrese, konaklar, velhasıl hayatın içindeki pek çok yer okul olarak görülür. Loncanın katı kuralları var. Meslek ahlakı her şeyden önce gelir. (ÇEDES ve MESEM’in ayrılmazlığı vurgusu raporda ayrıca yer alıyor.)

* Öncelikle eğitimi, hayatın içine yaymamız gerekiyor. Örneğin esnaf teşkilatı ticaret hayatı, sanayi tesisleri, hukuk büroları, üretim atölyeleri hatta aile yuvaları eğitim sistemine dahil edilmelidir.

* Çocuklar yalnız haftanın belli günlerinde okula çağrılıp gerekli teorik eğitimi verilmedir. Herhangi bir sanayi tesisinde eğitimini haftada 3-4 gün iş öğrenerek devam ettiren imkân tanınmalıdır.

Maddeler benzer şekilde devam ediyor. Meslek lisesindeki öğrencilere meslek öğrenmesi için tasarlanmış gibi görünen bu maddeler esas olarak “okumak isteyen-istemeyen çocukları birarada tutmak”, “her yerin okul olması gerekiyor” vb. şirin cümleler aslında çocuk işçiliğinin taşları döşenmek istenmektedir. (Birgün Gazetesi, 11 Mayıs 2025)

Okulda öğretilen eğitim ile (her ne kadar bilimsellikten her geçen gün biraz daha uzaklaşsa da) Osmanlı örneği vererek “meslek ahlakı”; “her yer okul” “eğitimi hayatın içine yayma”, fikirleri bu Çalıştayın “mimarı” gerici sermaye gruplarının kâr için çok ucuz çocuk işçilerini yetiştirme Çalıştayıdır.

Eğitim kamusal hak olmaktan çıkarılmak, zorunlu eğitim masraflarından kurtulmak, kısa süreli eğitimler şeklinde yapılandırmak istenmektedir.

Çalıştay, “Aile Yılı” ilanına paralel bir amaçla “zorunlu eğitim süresinin evlilik yaşını geciktiriyor” vurgusu ile bu amaca göre hareket etmektedir. Yani amaç bu yılın “Aile Yılı” ilan edilmesi, nüfusun azalması, doğurganlık hızının düşmesi, sermayenin ucuz işgücü ihtiyacının tehlikeye girmesinden kaynaklı hedeflenen adımlardan ve toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan politikalardan bağımsız değil. Bunlar birbirinin ardılı politikalardır.

Baktığımız zaman “Aile Yılı”, “MESEM” politikaları “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramına getirilen yasaklama birbirine bağlı ve birbirini destekleyen sistematik düzenlemelerdir. Elbette ki bu yeni değil, genel olarak politikalar bu şekilde birbirinin pekiştireceği şekilde, işlev görür.

Diğer tüm benzer politikalara karşı olduğu gibi birlikte güçlü bir karşı koyuş olmadığı sürece hayatımızı bu karanlık politikalar çevreleyecek dahası geleceğin mimarı gençlik, bilimsel anadilde eğitimden koparılarak ucuz iş gücü, sermayenin kölelik koşullarında çalışan kölelere çevrilmek istenecek.

Örgütlü ve güçlü bir gençlik kendini ve sesini, Saraçhane’de hissettirmiş, yolu yeniden ortaya koymuştur.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu