DerlediklerimizGüncel

YORUM| Ermenistan’da Artan Gerilim ve Politik Süreç

Kilise toplumsal meselelerde, demokrasi ve insan hakları hakkında söz söylese bile herhangi bir politik yapıdan yana olmama iddiasına sahiptir. Ne var ki kilise, N.Paşinyan yönetimine muhalif olmak adına politik bir hareketin içine girerek dini bir kurumdan beklenen tarafsızlık ilkesini ciddi şekilde zedelemiştir.

Nikol Paşinyan’ın başında olduğu Ermenistan hükümeti, muhalif din insanlarına yönelik gözaltı ve tutuklama saldırılarını genişletiyor. Hükümet ve din insanları arasında süren kavga, toplumun önemli bir kesiminde hükümete ve uygulamalarına duydukları tepki ve güvensizliği büyütmektedir. Bu kavga Ermenistan’ın demokratik-laik görünümünü önemli oranda sarsmaktadır. N.Paşinyan, yaşanan bu gerçekliği ve hassasiyeti umursamadan muhaliflerini sindirmeye çalışmaya devam ediyor.

Ermenistan ulusal güvenlik servisi, “hükümeti şiddet yoluyla devirme” gerekçesiyle Başpiskopos Galstyanla birlikte 14 kişi hakkında tutuklama kararı çıkardı. Soruşturma genişletildi. İkinci tutuklama dalgası sonucu Şirak bölgesi ruhani lideri Başpiskopos Mikael Acapahyan’ı gözaltına almak için Ana Taht Eçmiadzine girdi. Halk, polislerin Ana Taht Kilisesi’ne girmesine müdahale etti. Başpiskopos durumu sakinleştirmek amacıyla polisin müdahalesine gerek kalmadan, kendisinin ifade vermek için gideceğini belirtti. Bu tutum, yükselen tansiyonu nispeten azalttı.

Başbakan N.Paşinyan yönetimine muhalif olan ikinci din insanı olan Mikael Acapahyan diğer din insanı Galstyanla birlikte soruşturma amaçlı iki aylık süreyle tutuklandı. Gözaltına alınan 14 kişi arasında Taşnaksutyun Parti üyeleri de bulunmaktadır.

Paşinyan, muhalefeti sindirmek istiyor!

Önceki hükümet olan Serj Sarkisyan yönetimiyle Ermeni Apostolik kilisesi arasında ciddi bir yakınlık ve karşılıklı destek vardı. Kilise yönetimi, Paşinyan öncesi Serj Sarkisyan hükümetinin yolsuzluklarına, rüşvet ve yağma politikalarına, sürüp giden adaletsizliklerine ses çıkarmadan her türlü desteği sunmuştu. Serj Sarkisyan hükümeti de kilisenin ayrıcalıklı ve varlıklı durumuna ses çıkarmamış, kendi kötü yönetiminin bir destekçisi durumunda kalmasına göz yummuştu.

N.Paşinyan hükümeti ise geçmişten devam edip gelen kilisenin ayrıcalıklı ve muhalif durumundan oldukça rahatsızdı. N.Paşinyan hükümetinin din insanlarına karşı kullandığı saldırgan ve uygunsuz dil (bekarlık yemini, evlilik dışı çocuk sahibi olma iddiaları), üslup bozukluğu vb. var olan çelişkileri derinleştiriyordu. N.Paşinyan’ın bu üslupsuz, saldırgan ve aşağılayan yaklaşımına eşinin de dahil olması toplumun önemli bir bölümü tarafından tepkiyle karşılandı.

N.Paşinyan’ın eleştiri dili sınırları aşarak aşağılamaya, küçük düşürme, kiliseyi gayri meşru göstermeye dönüştü. Ancak kilisenin başındaki ruhani yönetiminden bağımsız olarak Ermeni toplumu açısından, kilise, Ermeni kimliğinin temeli ve kutsallığı olarak görülmekte ve kabul edilmektedir. Kilise, kutsal bir kurum olarak Ermeni toplumu içinde etkisini halihazırda sürdürmektedir. Geçmiş Şerj Sarkisyan hükümetine yakınlığıyla bilinen, yolsuzluk skandallarına karışan, din insanlarının yozlaştığı iddialarına karşın kilise Ermenistan’da dinsel sembolik gücünü korumaktadır.

Bu nedenle N.Paşinyan yönetiminin kilise yönetimini ezme, sindirme, kendisine bağlama amaçlı kullandığı dil Ermeni toplumu tarafından ciddi bir tepkiye yol açtı. Başpiskoposa yönelik başlatılan gözaltı ve tutuklamayı, kiliseye yönelik yapılmış bir saldırı olarak okudular. Hükümetin kilisenin saygınlığını zayıflatıp kendi kontrolüne geçirmeye çalıştığı da bir gerçektir. Bu saldırı ve karşılıklı açıklamalar, Ermenistan toplumunda bölünmeye ve siyasal açıdan hükümete karşı ciddi bir güvensizliğe yol açmaktadır.

Kilise yönetiminin başında bulunan Katolikos 2. Karekin’in adı fazlasıyla yolsuzluk skandallarına karışmıştır. Başta kendisi olmak üzere din insanlarının yozlaşmış bir yaşama sahip olduklarına dair ciddi ithamlar bulunmaktadır. Halkın, kilise yönetimine de tepkisi olduğu bir gerçektir. Kilisenin manevi saygınlığı ve güvenirliliği yozlaşmış din insanları yüzünden zedelenmiştir.

Kilise toplumda birleştirici rol oynamak yerine siyasi çatışmalarda taraf olması toplumsal bir hareket yaratıp muhalif bir figür olarak ortaya çıkmasıyla toplumu kutuplaştıran bir rol oynamaktadır. Geçmiş başbakanlardan Robert Koçaryan ve Taşnak örgütünün desteğiyle hareket ettiği iddiaları, toplum tarafından fazla destek görmemesine yol açmıştır.

Ermenistan resmi dini olmayan laik bir devlettir. Yaşanan ciddi sorunlara karşın Ermenistan, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılma ilkesini benimsemektedir. Kilise toplumsal meselelerde, demokrasi ve insan hakları hakkında söz söylese bile herhangi bir politik yapıdan yana olmama iddiasına sahiptir. Ne var ki kilise, N.Paşinyan yönetimine muhalif olmak adına politik bir hareketin içine girerek dini bir kurumdan beklenen tarafsızlık ilkesini ciddi şekilde zedelemiştir.

Paşinyan hükümetine yönelik artan muhalefet

N.Paşinyan’a yönelik artan halk tepkisi, kilisenin de politik saflaşmada yer almasını sağladı. Tersi de doğrudur. Kilise, N.Paşinyan’a yönelik, aralarındaki çelişkiden kaynaklı halk muhalefetine yön vermeye başladı. Çünkü N.Paşinyan, “Kadife Devrimi”yle iktidara geldiğinde rüşvet, yolsuzluk hırsızlık başta olmak üzere bir dizi hukuksuzluğa karşı olduğu iddiasının ve “Karabağ Ermenistan’dır” söyleminin arkasında durmadı.

N.Paşinyan hükümetinin ve üst düzey politikacılarının adı da kısa sürede yolsuzluk ve rüşvet iddialarına karıştı. Karabağ’ın Ermenistan toprağına ait olduğu iddiasından vazgeçip Azerbaycan’ın bir parçası olduğunu savunmaya başladı. Azerbaycan’ın Karabağ’ı işgali sürecinde oldukça kötü savunma politikası izleyerek, üç bin yıllık tarihi toprakların kaybedilmesinde tayin edici rol oynadı.

N.Paşinyan’ın Karabağ’ın Azerbaycan’a teslimi karşılığından büyük miktarda rüşvet aldığı iddiaları Ermenistan toplumu içinde yaygınlık kazandı. Beş binin üzerinde Ermeni gencinin kaybıyla sonuçlanan savaşta, Karabağ’ın kaybedilmesi toplumda büyük bir hayal kırıklığına ve tepkiye yol açtı. Tarihin büyük bir kırılması yaşandı. Ermenistan büyük bir ulusal maneviyat kaybı yaşadı.

Son süreçte Azerbaycan tarafından dayatılan “Barış Anlaşması” kapitülasyonlarına boyun eğerek, Ermeni tarihini reddedip yerine sınırlandırılmış, daraltılmış, geçmişinden kopartılmış “Ermenistan Tarihi”ni koyması, Ermeni soykırımı hakkındaki tarih yazımını eğitim sisteminden çıkaran tutuma girmesi, Ararat dağının sembol olarak kabulünün reddi vb. konularda bilinen ve tarih boyunca kabul edilen Ermenilerin tarihsel ve kültürel değerlerini yerle bir eden öneri ve çıkışlarda bulunması, N.Paşinyan’a yönelik tepkileri arttırdı.

N.Paşinyan, Erdoğan hükümetiyle geliştirdiği dış politikada “Türkler sizinle birlikte yaşamaya gelmez. Türkler sizin yerinizde (işgal etmeye) yaşamaya gelir” bilge Ermeni sözünü unuturcasına adım atması Ermeni halkını soykırımcılara yeniden teslim eden ve boyun eğdiren bir politika izlemektedir.

N.Paşinyan, Erdoğan-Aliyev diktatörlüğünün baskı, tehdit ve şantajlarına boyun eğen, teslim olan dış politika izlemesi sonucu Ermenistan halkı içinde ciddi tepkilere yol açtı. Halk desteğini önemli oranda kaybetti.

Son süreçte kiliseyle yaşadığı gerginlik ve çatışma tamamen kendi iktidarını güçlendirme, tahkim etme, kilise yönetimine boyun eğdirme olarak okumak gerekir.

N.Paşinyan yönetiminin izlediği ekonomik-diplomatik temelli gerek dış gerekse iç politikası sonucu Ermenistan halkı rahatsız ve hoşnutsuzdur. Yaklaşık 3 milyon nüfuslu Ermenistan topraklarında kağıt üzerinde yüz yirminin üzerinde politik partinin var olması, seçimlere katılan politik partilerin sayısının ise 24 olduğu bir ülkede yaşanan parçalanmışlığı ve bölünmüşlüğü anlamak açısından önemli ip uçları olarak okumak gerekir. Toplumun fazlasıyla parçalanmış ve bölünmüş olma hali N.Paşinyan yönetiminin işini kolaylaştırmaktan başka bir rol oynamamaktadır.

Kafkaslar’ın tüm ülkelerinde olduğu gibi Ermenistan halkı da kendisine önderlik edecek, doğru yolu gösterecek devrimci öncüsünü aramaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu