GüncelMakaleler

YORUM | Kıbrıs, Kıbrıs Halklarınındır

"Kıbrıs'ın jeopolitik önemi Türk devletine fazlasıyla avantajlar sağlıyor. Kıbrıs, Türk devletinin elinde emperyalistlerle her zaman bir pazarlık meselesi olmuştur."

Kıbrıs’ta 19 Ekim 2025 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman kazandı. Oyların %62.76’sını alan Erhürman karşısında Ersin Tataroğulu ise oyların %38,81’ini aldı. Kıbrıs’ta yapılan seçim sonrasında kamuoyunun bu seçimi bu kadar tartışmasının nedeni, Türk devletiyle Tufan Erhürman arasında yapılmış olmasıdır. Ersin Tataroğlu’nun Türk devletinin doğrudan temsilcisi olarak seçimi kaybetmesi, Türk devletinin kaybetmesi olarak okundu. Bunun doğruluk payı oldukça güçlü bir yerde duruyor. Türk devleti Kıbrıs’ı 82. ili gördüğü için tüm gücüyle seçime yüklendi. AKP ve MHP’nin önde gelen temsilcileri, eski milletvekilleri seçim boyunca Kıbrıs’ta Ersin Tataroğlu’nun kazanması için çalışma yürüttüler. Türk devletinin tüm maddi ve manevi desteğine karşın destekledikleri aday olan Ersin Tataroğlu seçimi kazanamadı.

Seçim sonrası Türk devleti kendi gerçek niyetini AKP’nin taşeron partisi MHP üzerinden dile getirdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “KKTC parlamentosu acilen   toplanmalı, seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır”, dedi. Türk devletinin bu rüyası yeni değildir. 1974 yılında işgal ettiği Kıbrıs’ı kendi toprakları olarak gördüğü için bu hayali devam etmektedir.

İşgal sonrasında, Türkiye’den önemli bir nüfusun yerleştirildiği Kıbrıs’ın demografik yapısı da değiştirilmiş oldu. Türk devletinin her türlü kirli işleri buradan idare ediliyor. Türk mafyası Kıbrıs’ta Türk devleti adına uyuşturucu trafiğini idare ediyor. En önemli kozu ise Kıbrıs’ın jeopolitik önemi Türk devletine fazlasıyla avantajlar sağlıyor. Kıbrıs, Türk devletinin elinde emperyalistlerle her zaman bir pazarlık meselesi olmuştur.

KKTC, 1983 yılında bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlık, Türk devleti dışında hiçbir ülke tarafından tanınmamaktadır. Türkiye’nin kardeş ülke dediği Türki Cumhuriyetler bile KKTC’yi tanımıyor. Kıbrıs’ta yarı başkanlık sistemi bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı aynı zamanda devlet başkanı olarak hükümetin de başkanı kabul edilmektedir. Çok partili sistem olsa da, Cumhurbaşkanının yetkileri oldukça fazladır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna aittir. Cumhurbaşkanının istediği zaman Bakanlar Kuruluna başkanlık etme yetkisi bulunmakla birlikte kararlarda oy hakkı bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı meclisten geçen kararları ret etme ya da onaylama hakkına da sahiptir. Kıbrıs meclisi 50 milletvekilinden oluşmaktadır. Başbakan bu milletvekilleri arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Bakanların atanmasında milletvekili olma şartı yoktur.

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin geçmişi ve savundukları:

CTP, 1975 parti programında belirttiği biçimiyle kendisini ”demokratik sol” bir parti olarak görmektedir.  CTP,   Kıbrıs’ta dönemin Rus sosyal emperyalizminin temsilcisi konumunda bir parti olarak kuruldu. Kuruluşundan Rus sosyal emperyalizminin dağılmasına kadar da sosyal emperyalistlerin propagandasını yaptı. CTP’nin Ekim 2025 seçiminde yaptığı ”Federasyon” propagandası yeni değil. Bu, CTP’nin kuruluşundan bu yana üzerinde yükseldiği parti stratejisi. 1975 yılında ”partinin amacı” bölümünde şunları savunmuştur. “…. iki toplumun, iki bölgeli Federal bir yapıda eşitlik, uyum ve barış içinde yaşamasına yardımcı olmak ve Türk toplumunda İLERİ DEMOKRATİK DÜZENİN KURULMASI yönünde çaba harcamaktır.” (CTP program ve Tüzüğü s.1 Partizan, Kıbrıs Özel Sayısı Ağustos 1978 s105)

CTP adayı Tufan Erhürman’ın seçimi önemli bir farkla kazanmasının birçok faktörü var. Bunu CTP Milletvekili Doğuş Derya, Özgür Politika gazetesine verdiği bir röportajında şöyle izah ediyor: “Kıbrıs’taki kötü yönetimden dolayı her anlamda bir çöküş yaşandı. Sağlık, eğitim, kamu hizmetleri başta olmak üzere çok geniş alanda ciddi problemler var. İnsanların bu bağlamda öfkesini, değişim arzusunu dile getirebileceği yegane yer sandıktı. Bu seçim insanların değişim arzunu yansıtacak bir seçim oldu.

Keza Doğuş Derya seçimi kazanmalarının bir diğer önemli faktörünü de şöyle izah ediyor: “Biri dış politikayla ilgiliydi. Kıbrıs sorunuyla ilgili olan neden. Yarım asırdan fazladır bir sorunun çözümsüz kalması Kıbrıs Türk halkı başta olmak üzere burada yaşayanları olumsuz etkiliyor. Ekonomik kriz de eklenince durum çok daha kötüleşiyor. Seçimde ortaya çıkan sonuçla halk Kıbrıs sorunun artık nihai çözüme kavuşmasını istedi. Diğer faktör ise yine çözümsüzlükten kaynaklı adanın uluslararası hukuk dışında kalmasıydı. Ambargolarla, izolasyonlarla, güvensiz güçlerle mücadele etmeye çalışan bir yer haline geldi. İnsanların derinleşen yoksullaşma, hak gaspları, kendini ülkesinde kendini evinde hissetmemesi gibi faktörler de bu sonuçları doğurdu.

CTP’nin adayı Erhürman seçimi kazandıktan sonra verdiği ilk demeçte “Türkiye’yle istişare etmeksizin Kıbrıs’ta bir dış politikanın belirlenmesi bugüne kadar söz konusu olmadı, benim dönemimde de asla söz konusu olmayacaktır.” demeci, Türk devletine bağlılığını dile getirmesi, Kıbrıs’ta kimin esas söz sahibi olduğunu göstermektedir.

Kıbrıs’ın jeopolitik önemi:

Kıbrıs, Akdeniz’in ortasında jeopolitik bir öneme sahip bir adadır. Kıbrıs emperyalistler açısından bir pazar olmanın yanında, Akdeniz’de doğalgaz ve petrol rezervlerinin açığa çıkarılıp işlenmesi ve önemli bir askeri üs konumundadır. Kıbrıs üzerindeki hegemonya kavgasının nedeni Kıbrıs’ın bu konumudur. Ortadoğu’da emperyalistlerin pazar kavgasının tüm şiddetiyle sürdüğü günümüzde Kıbrıs’ın jeopolitik önemi daha da artmaktadır. ABD ve İngiliz emperyalistleri Kıbrıs’ı bir askeri üs olarak kullanıyorlar. Çevre ülkeleri gözetlemenin yanı sıra, olası 3. emperyalist dünya savaşında, Kıbrıs askeri üs olarak kullanılmaya oldukça elverişli bir ada konumundadır. Pentagon’un bir raporunda ”Batmaz bir uçak gemisi”  olarak tarif edilen Kıbrıs’ın bu önemi günümüzde de devam etmektedir.

Kıbrıs’ta 15 Temmuz 1974 tarihinde faşist bir darbe teşebbüsü oldu. Bu darbecilerin başında Samson adlı faşist bir Rum bulunuyordu. ABD, Kıbrıs’ta kendi uşakları vasıtasıyla böyle bir faşist darbeyi gerçekleştirerek Makaryos yönetimini devirmek ve Yunanistan’daki uşaklarını da kullanarak adada kesin bir hakimiyet kurmak istiyordu.” (age s7)

Makaryos darbe planında bir engel olarak görülüyordu. Önce İngiliz emperyalizminin uşağı olan Makaryos, daha sonra Rus sosyal emperyalizmi ile ilişki geliştirdi. Darbeyi önceden öğrenen Makaryos, cuntacılarla silahlı bir çatışmaya dahi girdi ve darbe başarılı olmadı. Makaryos’un Rus sosyal emperyalistlerine yanaşması, Kıbrıs’ta aldığı oyların AKEL partisinin tabanı olmasının önemli bir payı vardı. Darbe başarıya ulaşmasa da, Makaryos İngilizlerin desteğiyle Kıbrıs’ı terk etti.

Kıbrıs Türkleri ve Kıbrıs Rumları 1974 yılına kadar birlikte yaşayan iki halktı. Cunta sonrası Türk devleti Yunan devletinin Türkler üzerinde baskı yaptığını, katliamlar gerçekleştirdiğini ileri sürerek 1974 yılında Kıbrıs’ı işgal etti. İşgalle birlikte Kıbrıs ikiye bölündü. “Kıbrıs Türk Federe Devleti ve Kıbrıs Rum Devleti” olarak ayrışan ada halkının bir bölümü Türk devletinin bir bölümü ise Yunan devletinin yönettiği bir konumda oldu.

Ne Kıbrıslı Rumlar Yunanistan’ın bir parçası, ne de Kıbrıslı Türkler Türkiye’nin bir parçası değildir. “Kıbrıs’ta Milli Meselenin incelemesinden çıkan sonuçlar kısaca şöyledir: Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Rum milleti ve Kıbrıslı Türk milleti yaşamaktadır. (Bunların yanında milli azınlıklar da vardır ama esas unsur iki ayrı milletin varlığıdır) Bu iki millet Kıbrıs üzerinde iç içe  yaşıyorlardı. Her iki ulusun da 1974 yılına kadar ‘toprak bütünlüğü’ içinde yaşadığı toprak ortaktı.” (age s39)

Kıbrıs’ta tek adil ve kalıcı çözüm Kıbrıs halkının bağımsızlık ve halk demokrasisi uğruna yürüttüğü birlik halindeki mücadelesinin sonunda gerçekleşebilir. Emperyalistlerin ‘çözüm’ planları Kıbrıs halkını mahkum edici, emperyalist emelleri uğruna çözümler getirebilir. Kıbrıs’tan işgal kaldırılmalı, bütün yabancı askerler Kıbrıs’tan çekilmelidir. Anti-emperyalist, ilerici olma iddiasındaki herkes, her kuruluş, her örgüt Kıbrıs’ta suni olarak yaratılmış bulunan duruma karşı çıkmak zorundadır. Ülkenin, emperyalistler (başta ABD emperyalizmi) tarafından bölünmesi ve iki milletten Kıbrıs halkının birbirlerinden ayırtılıp birbirine düşman edilmesi ABD ve İngiliz emperyalizminin adamızdaki çıkar çatışmalarının bir sonucudur. Tüm ilerici ve anti-emperyalist güçlere düşen görev, emperyalist bir saldırı örgütü olan NATO’ya üye bir ülke olan Türkiye’nin, Türk hakim sınıflarının faşist ordularının, İngiliz üslerinin, Yunan hakim sınıflarının faşist ordularının ve Birleşmiş Milletler ‘Barış Gücü’nün maskesi altında ülkemizde bulunan diğer emperyalist çözüm planlarına karşı çıkmaktır. Halbuki, CTP bunu yapacağı yerde krizin meşrulaştırılması demek olan emperyalist ‘Federasyon’ tezini desteklemekte ve bu yüzden de Kıbrıslıları Kıbrıs Türk toplumu, Kıbrıs Rum toplumu diye ayrı ayrı görmektedir.” (Kıbrıslı Marksist Leninistler aktaran Partizan Kıbrıs özel sayısı 1 s106-107)

Sonuç olarak Kıbrıs’ta yapılan seçimler vesilesiyle tek doğru çözüm “Kıbrıs’ta emperyalizmi, faşizmi ve onların yerli temsilcileri hakim sınıfları ortadan kaldıracak tek eylem demokratik halk devrimidir. Kıbrıs’ta demokratik halk devrimi tüm Kıbrıs halkının davasıdır ve suni olarak bölünen halkın birleşmesiyle amacına ulaşabilir. Demokratik devrim süreci içerisinde atılacak ilk adım Kıbrıs halkını, tüm halk sınıflarını bir bütün olarak birleştirmektir. Gerçek bir Komünist Partisinin ilk görevi Kıbrıs halkını tek bir bayrak, tek bir mücadele altında toplamaktır. Bu bayrak devrim bayrağı, bu mücadele işi sınıfı önderliğinde sınıf mücadelesidir.” (age s178)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu