GüncelMakaleler

YORUM | Yeni Koçbaşı: Hüda Par

"Selefi-Sünni doktrine dayalı şeriat rejimini benimseyen Hüda-Par, Kemalistleri (özellikle Mustafa Kemal’i) İslam düşmanı sayarken, diğer pek çok tarikat veya İslami parti gibi devleti, iktidarı ayrımcılığı meşrulaştıran içtihatlarını esas almıştır."

Yeni bir “çözüm” sürecinin konuşulduğu bu günlerde, Cumhur İttifakı’nın ortaklarından olan Hüda-Par’lı vekil Faruk Dinç; 19 Şubat’ta TBMM Genel Kurulu’nda Kürt sorununun asıl sebebinin Kemalizm olduğunu ve çözümün İslam’da olduğunu ifade etti.

Gelen tepkilerden sonra yeni bir açıklama yapmayan Hüda-Par, daha önce de Anayasa’nın ilk dört maddesinin tartışılması ve tartışılamayacak/değişmeyecek hiçbir maddesinin olmaması gerektiğini ifade ettiğinde de tepkilerin odağına yerleşmişti. Her iki açıklamaya milliyetçi kesimden ve Cumhur İttifakı’ndan olan MHP’den tepki geldiği gibi CHP ve öteki Kemalistlerden de tepki gecikmedi. Zamanlamaları manidar olan bu açıklamalardan sonra Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın ilk dört madde ve Cumhuriyet’in kurucularıyla bir dertlerinin olmadığını açıklaması, AKP ile Hüda-Par arasındaki ilişkinin farklı boyutlarıyla sorgulanmasını gerektiriyor.

Osmanlı Devletinden beri, güç hırsıyla yanıp tutuşan aşiret reisleri ekseninden başlayarak, dini kimliklerin de katıldığı “Böl Parçala Yönet” siyasetini devralan TC devleti “28 kez yenilgiye uğrattığı” Kürt isyanlarının ardından, bastırmayı başaramadığı 1984 atılımını zayıflatmak için pek çok farklı yöntem ve araç denemiştir; denemektedir. Havuç ile sopayı aynı süreçte kullanan TC devleti, dinsel kimlikle kendine tabi kıldığı Kürtleri bu dolayımla bölmeyi görece başarabilmiştir.

“Kürt İslamı”nı ve ümmetçiliği öne çıkartıp farklı ayrışma/bölünme dinamikleri türeten TC, AKP döneminde bu yönlü politikaları daha aktif hale getirip 2005 yılında Kürtlerin varlığını resmen kabul etmişti. Kürt sorununu çözme vaatlerine eşlik eden ümmetçi eksenli yeni aidiyetliklerle Kürtlerin etnik aidiyetliği yerine dini aidiyetliğini güçlendirip TC devletine ve AKP’ye tabi kılınması hedefinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da daha aktif hale getirildiği bu süreçte, yerel ve genel seçimler, Kuzey Mezopotamya’da AKP ile DEM (ve selefleri) arasında gerçekleşen rekabet alanına dönüşmüştür. AKP’nin dinsel kimlik ekseninde Sünni Kürtleri devlete tabi kılma politikası, Fettullahçı cemaatin de merkezi bir politikasıydı. Cemaat de bütün güçleriyle Mezopotamya’ya -en azından 2016’daki darbe kalkışmasına kadar- yoğunlaşmıştı.

2016 yılında sarsıntı yaşayan bu ittifak ve politikanın yeniden düzenlenmesinde Hüda-Par -farklı alternatiflerin zayıflığının da etkisiyle- öne çıkartıldı. “Kürtleri ne kadar bölsem kârdır” anlayışından bir an olsun vazgeçmeyen TC ve AKP hükümeti, Batman ve çevresine yoğunlaşmış olan Hüda-Par’ı, Cumhur İttifakı’na katarak DEM’in önüne yeni engeller inşa etmeye yönelmiştir.

Dinsel kimlikle örülen bu engeller çok fazla büyüyüp etkili olamadıysa da, Hüda-Par, hem kadim düşman ilan edilen CHP ve Kemalizm’i hem Kürt Ulusal Hareketi’ni (KUH) zayıflatma girişimlerinde koçbaşı olma görevini üstlendi. Karşılığında tüm hükümlü Hizbullah üyelerinin hapisten çıkmasını sağlayan Hüda-Par, devletin olanaklarını kullanarak daha fazla yayılma alanı ve güçlenme fırsatı bulduğu gibi, dinsel kimliğe dayalı siyaset tarzının hakimiyeti için yeni ve etkili araçlar bulmuş olmanın heyecanıyla, bu görevi seve seve yerine getirmeye başlamıştır.

Hüda-Par, sırtını Cumhur İttifakı’na yaslamıştır!

Selefi-Sünni doktrine dayalı şeriat rejimini benimseyen Hüda-Par, Kemalistleri (özellikle Mustafa Kemal’i) İslam düşmanı sayarken, diğer pek çok tarikat veya İslami parti gibi devleti, iktidarı ayrımcılığı meşrulaştıran içtihatlarını esas almıştır. Kürt etnik kimliğinin TC devletini tehdit edişini dert edinirken, ümmetçiliği (din kardeşliğini) bir kenara bırakıp Türk etnisiteye dayalı milliyetçi/ırkçı icraatları eleştirmeyi “unutan” Hüda-Par, bu tutarsızlığıyla iyice politize olmuştur, Kürtler arasında yayılmakta zorlanmaktadır. Bu sorununu TC devletine yaslanarak gidermeye çalıştıkça da bir taraftan güçlenme olanaklarını artırıyor gibi görünse de kendi dinsel kimliği ve etnik aidiyetliğine karşı sürekli tutarsızlaşıp güçsüzleşmektedir.

Hüda-Par, kendi yayılma alanı açısından engel ve tehdit saydığı Kemalistlerle Marksistlerin/ateistlerin zayıflatılmasına yönelik her türlü propagandayı meşru ve zorunlu sayarken; sırtını yasladığı Cumhur İttifakı’nın politikalarına uyumlu olmayı ihmal etmiyor.

İcazet almadan hiçbir girişime cesaret edemeyen Hüda Par, Kemalistlere veya Anayasaya dair çıkışlarıyla kamuoyunun nabzını ölçmeyi sağlamakta ve ilgili konuda kamuoyunun ilgisinin çekilmesi, hazırlanması gibi görevleri üstlenmektedir.

Kadınların haklarının kısıtlanması, eğitimde haremlik selamlık uygulanması, zorunlu eğitimin kaldırılması (ya da kısaltılması), medyanın daha sıkı denetlenmesi gibi selefi kesimlerin ve tarikatların taleplerini de dile getiren Hüda-Par, bu alanlarda da Cumhur İttifakı’nın nabız yoklamasını sağlıyor. Nabız yoklamayı tarz haline getiren Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın Hüda-Par aracılığıyla hem kendisini bir nevi tutsak eden Türk etnik kimliğinin en güçlü temsilcisi MHP’nin kısıtlayıcılığından sıyrılmak hem de ezeli düşman saydığı Kemalistleri zayıflatmak için 2016 yılı sonrası yakaladığı fırsat ve avantajları güçlendirdiği; onu kullandığı ve öne çıkarttığı söylenebilir.

Dinsel kimliği devlete ikame etme hedefi ve motivasyonuyla hükümet olan AKP, 23 yıl bu gücü koruduysa da ulus devletin etnik kimliğine entegre olup yeniden düzenlenmiş bir Türk-İslam sentezinin asli bileşeni olmaktan kurtulamadığı için, özellikle Selefi-Sünni kesimlerin ağır eleştirilerine maruz kalabiliyor. “Aşağıdan gelen sessiz bir devrim” vaadiyle konsolide ettiği selefi-Sünni kesimleri ve bazı tarikatları ABD’nin projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin “Ilımlı İslam Projesi’ne bile görece ikna edebilen AKP’nin hükümet olduğu 23 yıl boyunca selefi-Sünniler lehine elde ettiği kazanımlarla artan bir ivmeyle güçlendiği halde bu sürecin rejim değişikliğine (şeriata) evrilmemesinden rahatsız olan radikal selefiler, AKP’yi sıkıştırmaktadır. AKP hem MHP ve CHP odaklı milliyetçilerin/Kemalistlerin hem de devlet ile ekonominin köklerinin AB’ye (Batıya) bağlı/bağımlı olmasının yarattığı kısıtlayıcılıklarla dayatmaların eşliğinde selefileri konsolide etmekte zorlanabiliyor. Haliyle devletin pekçok olanaklarını (ihaleler, belediyeler, eğitim sistemi, yargı sistemi, polis vb.) bu kesimlere açarak (peşkeş çekerek) bir uzlaşı ve yayılım olanı sağladıysa da; bu dengeyi korumakta zorlandığı malum.

Hüda-Par, Saray’dan palazlanıyor!

Her ne kadar devleti büyük oranda ele geçirip saraya yerleşmenin sefasını sürse de AKP’nin esas tabanı olan selefi Sünni Müslümanları kaybetmemek için dinsel kimliği daha fazla öne çıkartması gerekiyor. Türk milliyetçilerine duyduğu ihtiyacın aciliyeti ve büyüklüğü, AKP’nin MHP’ye daha fazla sarılmasını getirerek dinsel kimliğinin gereklerinden taviz vermeyi zorunlu kılıyor. Bu durum, AKP’nin dinsel kimlikle etnik kimliklere dayalı politikalar arasında sürekli gerilim oluşmasını sağlıyor. Bu gerilim de AKP’nin MHP, BBP gibi milliyetçi partilerin yanısıra Hüda-Par gibi selefi İslamcı partilerle ve tarikatlarla ittifak kurmasını gerektirmiştir. Kürt sorununu istediği tarzda çözüp dinsel kimliğe daha fazla yer açma hayali kuran AKP, kendisini sürekli kısıtlayıp Türk etnik kimliğine endeksleyen/eklemleyen MHP’nin kısıtlayıcılığından kurtulmak istiyor. Bu hayallerle Hüda-Par’ı öne çıkartıp Kemalistlerle daha geniş düzlemde yeni hesaplaşmalara girişmeyi ve onları zayıflatmayı hesaplarken, Kürtleri daha fazla bölmeye devam etmeyi istediği söylenebilir.

Bu çerçevede Hüda-Par’ın seçim sonuçları açısından etkisi çok küçük olsa da, devletin ana direkleri arasında yer almaya devam eden laiklik ve milliyetçiliğin yontulup dinsel kimliğe daha fazla yer açılabilmesi ve Kürt Ulusal Hareketi’nin (genel anlamda Kürtlerin) daha fazla parçalanmasının etkili aktörlerinden birisi olarak, Saray tarafından palazlandırıldığı söylenebilir. Bu açıdan Hüda-Par’ın teşhiri bir bütün bu politikaların teşhiri anlamına da gelecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu